Bediüzzaman’ın tarifiyle Kur’ân, insana hem bir kitab-ı kanun, hem bir kitâb-ı duâ, hem bir kitâb-ı hikmet, hem bir kitâb-ı ubûdiyet (kulluk), hem bir kitâb-ı emir ve dâvet, hem bir kitâb-ı zikir, hem bir kitâb-ı fikir, hem bütün insanın bütün mânevî ihtiyaçlarına mercî olacak çok kitapları ihtivâ eden tek, câmi’ bir kitâb-ı mukaddestir.
Bu perspektiften de bakıldığında yine Kur’ân, insana edep, dürüstlük, doğruluk, vefalılık, diğergamlık aşılar ve onu en üstün ahlâkî değerlerle süsler. Kezâ, Bediüzzaman’ın tanımıyla Kur’ân;
* Bütün velîlerin, doğru yolda olanların, bilginlerin, araştırmacıların muhtelif meşreplerine ve ayrı ayrı mesleklerine, herbirindeki meşrebin zevkine, anlayışına lâyık ve o meşrebi aydınlatacak ve herbir mesleğin prensiplerine uygun ve onu tasvir edecek birer risâle (kitap) ibraz eden mukaddes bir kütüphâne hükmünde semâvî bir kitaptır.
* Kur’ân; en büyük makam arştan, Allah’ın en büyük isminden, her ismin en büyük mertebelerinden geldiği için bütün âlemlerin Rabbi (atomdan galaksilere kadar ucu bucağı olmayan her şeyi terbiye etmesi) itibâriyle, Allah’ın kelâmıdır.
* Kur’ân, asırları muhtelif bütün peygamberlerin kitaplarını; huy ve yaratılışları çeşitli bütün evliyânın kitapçıklarını; meslekleri farklı bütün ilim adamlarının eserlerini özetle içinde barındıran ve altı yönü parlak ve vehim ve şüphelerin karanlıklarından arı;
* Hedefi ve gayesi görüldüğü gibi sonsuz mutluluk; içi, hâlis hidâyet; üstü, bizzarûre imân ışığı; altı delil/belge ve bürhan; sağı, teslim-i kalb ve vicdan; solu, teshîr-i akıl ve iz’an (akıl, şuûr ve anlayışları tesir altına alan); meyvesi, Rahmân olan Allah’ın sevgisi, şefkati ve yardımı ile dolu... Melek ve ins ü cân için makbul semâvî bir kitaptır.1
Dolayısıyla, Kur’ân, kâinata, hâdiselere, eşyaya, varlıklara, metafizik âlemlere bakışın edebini öğrettiğinden muhteşem bir ahlâk öğretisidir ve insanın kâinatla uyumunu ve irtibatını sağlar. Bu da, yaşama ve davranış ahlâkı demektir.
* Kur’ân öyle kitap ki, kaideleriyle, âlemin yaratılış kitabından kader eli ve hikmet kalemiyle yazılmış mektuptur. Ve geçerli olan İlâhî, ince, derin kanunları açıkladığından; adâletli hükümleriyle insanlığa düzen, ölçü/denge getirir, yükselmesine tam bir kefil ve her yönden üstad olmuştur. Ahlâkta da üstadımız odur. Kur’ân ahlâkı, gerçek, doğru ve dolu dolu bir hayatın yaşanması demektir.
* Şeytana, nefsimize, kötülüklere, zulümlere ve Deccalizmin ahlakdışı fitne-fesat ve vesveselerine ancak Kur’ân nûrlarıyla karşı konulabilir. Ahlâkî değerlerin en mükemmel yazılı kaynağı ve ahlâkî problemlerin en rantabl şekilde halledicisi Kur’ân’a müracaat etmek; elbette her mü’minin ahlâkî görevi olmalıdır.
Dipnot:
1-Sözler, s. 330-331
17.06.2006
E-Posta:
[email protected]
|