Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 26 Haziran 2006

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

İsmail BERK

Yüksek öğretim özelleşmeli



İlköğretim ve lise öğrencileri, iki sınavı birer hafta arayla geride bıraktı ve tatile girdiler. Geçen yıl iki çocuğunu üniversite sınavına, bu yıl da birini Anadolu Lisesine hazırlayan ve öncesinde bu maratonlara giren biri olarak, her ne kadar motivasyon aldık verdiysek de, çocuklardan ziyade biz ailelerin strese girdiği bir gerçek.

Sınavlar, stres deposu niteliğinde. OKS’de 800 bini aşan öğrenci, ÖSS’de ise bir milyon 500 bin üzerinde öğrenci sınavda ter döktü. En az öğrenciler kadar aileler de tedirgin ve heyecanlıydılar.

Dershane sektöründe 9 milyar dolarlık bir ciro var ortada. YÖK bütçesinin 6 milyar dolara ulaşmadığı düşünüldüğünde ekonomik değerin hacmi korkutuyor.

Ekonomik değerin, öğrenci açısından katma değerine ve fayda analizine baktığımızda, aynı olumlu yaklaşımı söyleyemeyiz. Kazanamayan öğrenci, aynı harcamayı en fazla üç yıl yapıyor ve sonunda eleniyor. Umutları da, parası da, kariyer hedefleri de güme gidiyor. Buna mukabil dershaneler kazanıyor.

Büyük şehirlerde sokak aralarına kadar dağılmış binlerce küçük, büyük, kurumsal veya bireysel dershanelerin çetin rekabetleri, ailelerin tercihte ve ödemede zorlandığı bir vasatta, sınava hazırlanmak sefere hazırlanmakla eşdeğer olmuş.

Sosyo ekonomik düzeyi düşük illerde kazanma şansı ve nitelikli eğitim alma şansı da o düzeyde düşük. Bu şartlarda geri kalmış bölgeler daha geriye giderken, ekonomik ve sosyal yeterliliği olan ailelerin çocukları ile ortam avantajını kullanan öğrenciler, açık farkla sınav hazırlığına ayrıcalıklı başlıyor.

Bölgeler arası makas açıldıkça, adaletli bölüşüm ve okuma eşitliği ortadan kalkıyor. Yılların kanayan yarası devam ettikçe, uçurum büyüyor, öfke ve yitik nesil dramı artıyor.

Üniversite mezunlarının bile iş bulamadığı ülkemizde, lise mezunlarının sağlıklı bir iş kurma ve kültürel altyapıları ile meslekî bir disiplinin ünvanına sahip olma imkânları neredeyse ortadan kalkmaktadır.

Acaba mevcut dershanelerde görev yapan 41 bin eğitimci, bir dönüşüm projesi ile daha verimli ve ülkenin kaynaklarını eğitim kalitesini yükseltmede kullanan bir yapıya kavuşturulamaz mı?

Dershane altyapıları ve kurumsal kimlikleri itibariyle üniversite kurmaya bile aday olabilecek girişimciler var. Dershanelerin kurumsal olanları, en azından Meslek Yüksek Okulu statüsünde eğitim veren kuruluşlara dönüştürülse fena mı olur?

Üniversiteye hazırlayacağına üniversite eğitimi verseler olmaz mı? Ara eleman yetiştirme ve istihdam eğitimlerine yönelik yapılandırılamazlar mı?

Hükümet, yeni üniversitelerin özel sektör eliyle kurulmasını kolaylaştıracak anayasal değişikliği yapamaz mı? Ticaret vasfını kazanmış sözüm ona “Vakıf üniversiteleri”, ticarî amaçlı kabul edilmeyen anayasa hükmü ile ne kadar tutarlı ve amacına uygun acaba? Elbette değil.

Özel eğitim girişimcileri için gerekli fon, kaynak ve özel fakülte kurma imkânı acilen sağlanmalıdır.

Emeklilik yaşı gelmiş veya hoca fazlalığı olan gelişmiş üniversitelerdeki yığılma, hâlâ profesör düzeyinde ana bilim dalı başkanı olmayan yüksek öğretim kurumlarına ancak rekabet ortamında ve ekonomik cazibe azaltılabilir.

Eğer eğitim rekabete açılırsa, yüksek öğretim girişimciliği desteklenirse, beraberinde artan öğrenci kontenjanları, önümüzdeki beş yılda birikimi ciddi bir oranda eritebilir.

Biraz cesaret, biraz siyasî irade, biraz da genel perspektife hizmet edecek büyük adımın atılma kararlılığı şart. YÖK’ün ıslahı ve değiştirilmesi bundan sonra, Anayasa değişikliğine uygun yapılandırılması ile daha kolay olacaktır.

Önce geleceğimizi tıkayan yüksek öğretim sınırlamasının ve devletçe işletilmesinin veya ayrıcalıklı vakıflar üzerinden özel izne tabi tutulma engelinin çözülmesi lâzım.

Bu iktidar, açılımı bugünden başlatmalı. Anayasa değişikliğine sessizce hemen adım atmalı. Televizyon konuşmalarına ve tartışmalı iki ileri bir geri telâşına girmeden.

Yüksek öğretim özelleşmeli, hatta devlet üniversiteleri bile ilâna çıkmalı. Rekabet eğitimde, siyasette ve ticarette demokratik kalite içinde sağlanmadıkça, düğüm sahipleri bu ipleri çözdürmeyecekler.

Tekelci yüksek öğretim, ihtilâl mahsulü YÖK ile çeyrek yüzyılımızı ve düşünme reflekslerimizi tahrip etmeye devam ediyor. Özgür ve özgün beyinlerin bilimsel performanslarını, maaş ve soruşturma endişesinden kurtaracak güvenli bir ilim ortamının sağlanması, özelleşme ve bilimsel rekabetle mümkün olacaktır.

26.06.2006

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (25.06.2006) - Çocukken büyümek

  (22.06.2006) - Yitik hafıza

  (21.06.2006) - AB ile geçinmek

  (20.06.2006) - Kayseri’de Sinan olmak

  (18.06.2006) - Babaaaaa...

  (15.06.2006) - AB’de yeni adım

  (14.06.2006) - Fiilen müzakere

  (13.06.2006) - Düşünce ormanında okumak

  (08.06.2006) - DYP, siyaset ve sonrası

  (07.06.2006) - Açık toplum, şeffaf yönetim

 

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Abdurrahman ŞEN

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Davut ŞAHİN

  Faruk ÇAKIR

  Gökçe OK

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hülya KARTAL

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Hüseyin YILMAZ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mahmut NEDİM

  Mehmet KARA

  Meryem TORTUK

  Metin KARABAŞOĞLU

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Murat ÇİFTKAYA

  Mustafa ÖZCAN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Raşit YÜCEL

  S. Bahaddin YAŞAR

  Sami CEBECİ

  Sena DEMİR

  Serdar MURAT

  Süleyman KÖSMENE

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yasemin Uçal ABDULLAH

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Zeynep GÜVENÇ

  Ümit ŞİMŞEK

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  Şaban DÖĞEN

 Son Dakika Haberleri
Kadın ve Aile Dergisi Çocuk Dergisi Gençlik Dergisi Fikir Dergisi
Ana Sayfa | Dünya | Haberler | Görüş | Lahika | Basından Seçmeler | Yazarlar
Copyright YeniAsya 2004