Baba, insanlığın ilk babası Hazret-i Âdem’le başlayan ve nesli devam ettiren yüksek sorumluluktur. Varlığını evlâda nakleden bir kalıtım sistemidir. Vesile kılınmış beşerin en yüce görevidir.
Baba, çarenin adıdır. Endişesini taşıdığı çocuğunu, en derinden hissetme duygusudur. Farklı olan, bunu direkt yansıtmasıdır. Bütün nazarı çocuğu üzerine kuruludur. Köklü buluşma arzusundan hiç kopmayan baba, mansapta, nesebin kaynağıdır.
Baba üşür, üşüdüğünü belli etmemeye çalışır. Baba parasızdır, paylaşamaz o en hazin halini. Bölüşemez, acının en dokunaklı dilini. Kendi hülyasının içinden çıkmaya çalışır. Başını karşıya diktiğinde, ya da elinin içine kapandığında, bir sevincin veya burukluğun kontrollü psikolojisi vardır.
Çalışırken düşünür akşamı, evlâdını, eşini ve kardeşini. Babayken babasını düşünür. Geri döner “Baba” diyene. Geleceğin aç açık kalanını, az çok yiyeni ve diğerini sıralar zihin haritasının en gizemli kodlarında.
İsteklerin, pulsuz dilekçelerin, sessiz beklentilerin ve ihtiyaçların muhatabıdır her an. Mazeretinin kovuğunda değildir, ancak imkânsızlığın içindeyse bile kara düşüncelere dalmadan ve içini kemiren yokluğa teslim olmadan, karşılamaya çalışır hanenin taleplerini.
Hep anlaşılmaz roldedir. Gerçekte otoriter olmasa bile, otoritenin bildirilerini o okur. Evin iç disiplininde kuralın eşiti kabul edilir.
Koruyan, gözeten, şemsiye karakterinde parçaları tek direkte toplayan ve gerektiğinde otomatik açılan bir sığınaktır.
Babaya göre, her büyük çocuktur. Her çocuk korunandır. Evden erken çıkar ve geç gelirse, günün uğraşısı bitmemiştir, sırtından inmemiştir. Eve geldiğinde yorgundur. Bekler bir acı kahve keyfini. Çocuklar da özlemiştir gülen yüzünü ve okşayan babayı. Beklentiler her zaman karşılanmaz bu ahvalde. Ancak babanın varlığı, emniyet ve huzurun bekçisi olur kutsal aile çatısında.
Helâl rızık için çalışır. Bir elbiseyi yedi yıl giyer. Ancak çocuğuna yeni elbise almak için çırpınır.
Baba, evin direğidir. Sığınılan limandır. Anlaşılmanın adresidir. Hazmedilmenin öğretmenidir. Geleceğin rehberidir. Varlığın kimyasıdır. Akışın tercümesidir. Sihirli çarenin akla uygun aranılan cevabıdır.
Baba bir duygu transferidir. Bir sıcaklık esintisidir. Bir değer abidesidir. Bir minnet duyma asaletidir. Simgeleşmiş arayışın durağıdır. Metanetin ve iç sevginin rüzgârıdır. Alır, okşar, eser, üşütür, sarar ve dinginleştirir.
Modern babaların “fastfood”a alıştırdığı çocuk “Baba” derken, baba için zor günlerin bütün üzüntüleri silinmiştir. Kalbi hızlı atan bir babanın sevinç çığlıkları dirilir içinden.
Baba, büyüktür. Ağabeydir. Son sözdür. Dayanak noktasıdır. Kabul merciidir. Meşrûiyet kaynağıdır. Temsil ciddiyetidir. İfade temsilidir. Vakardır. Tarihtir, tecrübedir, vasiyettir, mirastır, emanetin sahibidir.
Baba yufka yüreğin gizlenmiş duygularıdır. Sert görüntünün koruyucu kabuğunda, içeriye kol kanat geren huzur vadisidir.
Eştir. Eşitin tamlayanıdır. Dokudur. Tercihin yol gösterici ve risk alan rehberidir. Beraberliğin öncü kuvvetidir. Farklı sorumluluğunun ağır yükünde azimle çalışan emektardır. Eşine, çocuğuna, kardeşine, yakınlarına, babasına dostluğun ve arkadaşlığın kalitesini sunan bir beydir, paşadır, ağadır, sinedir, yürektir, cefadır, vefadır, köprüdür.
Her baba, yükseltmek ister evlâdını. Kendini geçsin diye. Gelecekte, baba olduğunda kendisine “Baba” gibi evlât olsun diye.
İlk ateştir. Son dumandır. Durmadan düşünen heyecan ve akıldır. Disiplindir. Umuttur. Duyguları cisimleşen modeldir. Kalbin derinleşen duyarlılığıdır.
Baba, hep bir adım öndedir. Hep aynı yöndedir. Sorumlulukları önündedir. Onları çözmeye, onları kolaylaştırmaya, sabrının reflekslerine sığınarak tutunmaya çalışır. İradesini ahalisine sunan bir bahçedir. Ailesi için, çevrelenmiş ve korunmuş bir bahçenin bekçisidir.
Babaaaaa... deyin içinizin sıcak coşkusuyla. İki elinizin içini ağzınıza kanal yaparak bağırın, derinden ve artan temponun uzayan titreşimi ile. Göreceksiniz ki ağzınız açıkta ve sonsuzluğa giden bir sürekliliğin bitmeyen “aaaaa...”larıyla bir özlemin, arayışın gök kubbesinde yankılanacak hoş sedanın ruh ritmini teneffüs ediyorsunuz.
Evet, nefesimizi doğru yayarak, sessizleşen nefesimizi kulağımız duyacak kadar sakin ve içe dönük bir kabulle seslenelim: Babaaaaa...
İşte iç hasretin doyumsuz kavuşma anı... Zaman ve mekân farkını sıfırlayarak...
18.06.2006
E-Posta:
[email protected]
|