Hayatın akışı içinde, zaman zaman harekete geçmemizi engelleyen durumlar yaşarız. Böyle durumlarda, yapmak istediklerimize yeterince odaklanamayız. Gevşek davranırız. Çalışmadığımız ve bir aktivitede bulunmadığımız halde kendimizi yorgun hissederiz.
Nedenini tam çözemediğimiz bir hal yaşarız. Yapmamız gerekeni yerine getiremeyiz. Süre uzar, isteksizlik bastırır, oyalanacağımız başka uğraşlara kendimizi kaptırırız. Önceliklerimizin sırası değişir. Sırada olmayan sıradan konular bizi meşgul eder. Beklemeksizin gelir gündemimize oturur.
Zihin dağınıklığı yaşamaya başlarız. İsteklerin etki değeri ve kendini kabul ettirme zorlukları başlar. Bölünürüz adeta. “Acaba?” soruları, düşüncelerimizi kurcalar. Düşünce dünyamız, belirsizliklerin yol hanına döner.
Tanımlı bir şekilde hedefine doğru yönelme ve zamanında yoğun çalışarak enerjimizi amacımıza göre harcayamadığımız için, sonuç alamama riskiyle karşı karşıya geliriz. Böylesi bir durumda, bir işi düzgün, zamanında ve aktif yapamamanın ezikliğini yaşarız.
Sıkışma, geçmişin sonu alınamamış yığınla hüznüne bizi davet eder. Hepten bunalırız. Çelişkilerimiz; sergi açar gibi bizimle çatışan geçmişteki bütün zorluklarımızı önümüze serer. Bunalmayı katmerleştiren ve iş yapma hevesimizi kıran dağınık ve münekkit birçok konu ve konuk iç dünyamıza dalar. Son yaşanan, olumsuz fırsatçıların yeni bir hamlesidir.
Bunlar; hedeflerimizden ve yolumuzdan soğutma girişimidir. Tepkilerimiz iç isyanla birleşir. Her şeyi menfî görme hastalığı, pusuda beklediği yerden atışa başlar. Olumlu düşüncenin kalbine isabet edecek kurşunî tahrip fikirlerini yayar.
Zihin, ümitsizlik hastalığına yakalanır. Dinledikçe teslim olur, direndikçe teslim alır. Dinledikçe nefret batağına girer, direndikçe huzur bahçelerinde gezer.
Ümitsizlik girdabı, iradeyi ve düşünceyi sarmalar ve boğar. Kendi içine hapseder. Ümidini kaybetmenin sarmalında, akışın sabit dönüşümü onu çaresizleştirir. Zorlandığı her hareket ve sürüklenme, dipsiz dalışın ve kendini imha etmenin başlangıcı olur.
Atalet, faaliyetin hayatiyetini söndürür. Şevkin, motivasyonun taşıyıcı özelliğini engeller. Faaliyet ve şevk, hayatın kendisi olma fonksiyonunu kaybetmekle yüzleşir. Ataletin tuzaklı engellerini aşma zorluğu yaşar.
Kendine güvenememenin verdiği ruh haliyle, ilk karşılaştığı “düşman,” şiddetle ve büyük bir set örerek “Sen bunu yapamazsın” der. Moralini bozar. Şevkini kırar. Ümidini öldürür. Ümitsizlik aşılar.
Aşı tuttuğunda, başka bir hamleye gerek kalmadan, faaliyet ve şevk dolu süvariyi atından düşürttürür. Taşıyıcısını elinden alır. Atalet, artık bünyeye ve “yapamam” noktasında mazeretlere sığınmakta ve başka bahanelerle başarısını örtmeye hazırdır.
Kapanan ve örtüye sarılı ümitsizlikte kıvranan, teslim bayrağını çekmeye ikna edilen irade, son anın kurtuluş niyetine ve samimiyetine sığınırsa, yeni bir kapı açılır, yoksa ümitsizlik çukurunda, şairin dediği gibi “ölmeden ölür kişi.”
Hayat biter, canlı cenaze gibi hayatın açmazları ıskalar, bedbinlik hüküm sürer, gayr-i memnun bir fıtratın doyumsuzluğu ve yetersizliği nükseder. Sevinçlerini unutur. Hüzünleri katlanarak, onu perişan etmeye devam eder. Kendi yanlışına göstereceği tepkiyi, silahını başkasına çeviren adam gibi, başkasını yaralamaya ve kusuru onlarda aramaya başlar. Bunlar fayda sağlamadığı gibi, kıskançlık illetini ve beraberinde yeni hastalık emarelerini peyda eder.
Bütün bunlar bir atalet halidir. Bir eylemsizliktir. Tanımlı olamamaktır. Derbederliktir. İç kanamadır. Zahiren düzgün, konuşan ve yaşayan bir canlı karşımızda olsa da, iç kaynaklarını yönetememenin bütün semptomları baş göstermektedir. Sendromlar artmaktadır.
Tam bu noktada, sıkı sıkıya Allah’ın ipine sarılmak gerekir. O’na bağlanmak, O’nunla yol almak ve kaderin takdirine rıza ile harekete geçmek şarttır. Bu tasavvuru ve ısrarlı talebi, rıza makamında onaylandığı ve tekrarla yaşamak istediği anda; “Allah’ın rahmetinden ümit kesilmez” hükmü, hâkimiyetini gösterir. Kulağına ve kalbine fısıldar İlâhî hükmü.
Birden ümit halkalarının renklenen atlasına bakar, göz zevkiyle doyumunu arar, iç sesin ümit vaat eden ışıltısı ile Rabb’ine iltica eder. “Ümitvar olunuz” müjdesi yankılanır iç âleminin bütün zerrelerinde.
Artık, ataletin hileli birinci engelini aşmıştır. Ümit doludur. Şu anda yeni bir engel, faaliyet ve şevk kaynaklarını kurutmaya ve hayatını atalet içinde tutmak için, düşmanca saldırının yeni bir hilesine ve saldırısına geçmektedir.
Tam bu noktada yeni bir silâh kuşanmak ve saldırıyı boşa çıkaracak şifrelere ulaşıp, atalet zindanının yeni kapısından çıkmak gerekiyor.
05.07.2006
E-Posta:
[email protected]
|