Geçen sabah kalktığımda, kendimi daha dinç hissettim. Çünkü akşam erken uyumuştum. Günü sıkı bir programa boğmadığım için, dünden bir hazırlık telâşı yaşamamıştım.
Şartlar ne olursa olsun güne sakin başlamak ve beyin programlamasını ona göre hazırlamak bizi daha da dinç tutar. Ne yapacağımızı ve ne yapmayacağımızı kesin bir dille kodlar ve beynimize mesaj olarak gönderip, kabul ettirirsek davranışlarımızı kontrol etme şansımız artar.
Vücudun dinlenmiş ve zihnen rahatlamış olması da sükûnet için önemli bir faktördür. Yeterli uykuyu zamanında almak ve gündüzün çalışmaları ile beynin yüklediği bilgileri/mesajları tasnif ve demlendirmeye bırakmak, rahatlatıcı bir karar akışını sağlar.
Beslenme düzenine dikkat etmek de, sakin ve dengeli bir hayat tarzını sağlar. İhtiyacımız olan gıdayı zamanında ve dozajında alarak, vücudun onu tüketeceği kadar bir aktiviteyi oluşturmak gerekir.
Açık hava yürüyüşleri, günün yorgunluğuna karşı stres atmak için iyi bir yöntem olabilir. Bazı bünyeler için ise, sabah yürüyüşü cazip gelebilir. Ritmik ve rahat bir spor olan yürüyüş, zihnî melekeleri ve günün anlamlı gündemlerini tezekkür etmeye ciddî katkı yapabilir. Güzel bir hayalimizi canlandırıp gerçekleştirme yolculuğuna bizi götürebilir.
Günün içinde, ilgi duyduğumuz konular, özellikle o güne ait bilgi tekrarı için özet okumalar ve taramalar yapılabilir. Bir görüşme öncesi fikrî hazırlık olabilir. Bir iş görüşmesinin gelinen aşaması ile ilgili yeni bir görüşme senaryosu olabilir. Bizden istenen ödevlerimizle ilgili özel, sosyal, mensubiyetle ve ailevî ihtiyaçların karşılanması konularında yardımcılarımızla birlikte gerekli araştırma ve değerlendirmeler yapabiliriz.
İş ortamımızda bizi rahatlatan bir müzik, gerektiği kadar bir ses tonu ile ortamın sessizliğine can katabilir. Eğitici bir yönü olan müziğin, insanın beyin ve duygu gücünü tetikleyen bir fonksiyonu ve motive edici yönü olduğunu hepimiz biliyoruz.
Arada bir yakın kitaplığımızın veya masamızın ucunda bulunan bir risâlenin o ana ait bir konumuzla bağlantı kuracağımız bir paragrafı ile diyaloğa geçebiliriz. En etkili ve hayat pratiğimizle uygun olan doğru bir cümle bile yakaladığımızda müthiş bir pekişme olur. Yaşadığımız bir hadise veya ilgilendiğimiz ve şekillenme aşamasında olan bir konuda daha belirgin yaklaşımlara bizi ulaştırır. Bu okuma, teorik okumalardan ayırt edici çok önemli bir okuma tarzıdır.
Kendimize ait ve ihtiyacımız olan bir cevabı arayarak buluyoruz. Bazen de bildiğimizi yeni vak’a ile test ediyoruz. Aradığımız ve bulmak istediğimiz, bizim kendimizi doğrulamak ve bildiğimiz sınırda kendimize âlet etmek için değil, arayışımızı ve fikrî muhayyilemizi netleştirmek için olmalı. O zaman en kritik nokta, ulaşılması gereken metin veya cümleyi bulmak olacaktır. Belki de önce problemi çok tanımlı halde zihnimizde netleştirmek gerekir.
Bu yaklaşım, duânın gücü ile tekâmül yolculuğunda kendimizi muaheze etmenin önemli bir yoludur. Bazen bir satırı veya bir cümleyi yakalamak günler, haftalar veya aylar alabilir. Burada önemli olan, bir ansiklopedi karıştırır gibi fihristlerden veya hazır CD’lerden konu taraması yapıp bilgilenmekten ziyade, bize ait bir anlama süreci, çözüm üretme zorluğu veya bir iç sıkıntımıza ait çare arayışıdır.
Yoksa ezberlediğimiz metinleri kendimize tekrar edip, hatta başkasına da telkin için hareketlerimizi tartışmasız kılacak delil arama ve kendimizi muahezesiz bir “propaganda tekniği” içinde öğrenmeye çalışmak, konumuzun muhtevasına uygun değildir.
En kritik nokta, problem ile cevabını tam denkleştirecek bir konumu elde etmektir. Milimetrik düzeyde tam denk gelecek “mütenasip” dediğimiz oranlı ve eşit eşiği yakalamaktır. Bunu asansörün “tık” dediği noktaya benzetebiliriz. Asansör, komut aldığı kata çıkarken, sadece bir çizgi diyebileceğimiz “tık noktası”nda durur. Onun dışındaki hiçbir duruş bize fayda getirmez. Tam tersine bizi asansörde rehin aldığı gibi zora sokar. Önemli olan asansörü açacak milim düzeyinde sağlam bir kontak yakalamaktır.
Risâle-i Nur eczânesinden en doğru ilacı, kendimiz için kalbî, uzvî ve aklî yaralarımız için günlük hayatın içinde en doğru anı ve kesiti belirleyip, karşılığını çok samimane ve istifade ile mutmain olmak için aramalıyız. Bu arayış, mutmain bir kalbe ait olması için aklî delilleri ve yaşanılan gerçeği göz ardı etmeyen “Tam aradığım buydu” cümlesini dedirtebilmelidir.
02.07.2006
E-Posta:
[email protected]
|