Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 01 Temmuz 2006

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

S. Bahaddin YAŞAR

Davranışlarımız kadar büyüğüz



Siz hiç arkadaşınız için okudunuz mu?

Kendi derdini, tasasını, sıkıntısını aşıp; bir başka insanın, kardeşin, arkadaşın, dostun derdiyle dertlenmek ve onun derdi için çözüm teklifleri geliştirmek, çareler düşünmek ve hatta okuduğun kitap içindeki bilgileri, kendin için olduğu kadar, o kardeşin için de toplamak, oldukça büyük bir fedakârlık göstergesidir.

‘Başkasının günahına ağlayan adam’ örneğinde olduğu gibi, başkasının derdiyle dertlenme, başkasının derdine kendince çözümler düşünme, ölçüsü içerisinde bir büyüklük göstergesidir.

Bu davranış da ancak, bu ruh ile yaşamış ve bu ruh ile hayatını şekillendirmiş büyüklerin, emekleriyle ortaya konmuş ilim sofrasından nasiplenmiş olmakla ilgilidir.

Bir mü’min kardeşinin sıkıntısını, kendi sıkıntısıymış gibi hissedebilmek yüreklilik işareti. Ya da diğer açıdan ise, bir mü’min kardeşinin sevincini yürekten paylaşabilmek, oldukça farklılık taşıyan bir öge.

İhlâs Risâlesi, bakın konuya nasıl bir bakış açısı getiriyor; “Kardeşlerinizin nefislerini nefsinize—şerefte, makamda, teveccühte, hatta menfaat-ı maddiye gibi nefsin hoşuna giden şeylerde—tercih ediniz…”

Bir başka nokta da ise, “Kardeşlerinizin meziyetlerini şahıslarınızda ve faziletlerini kendinizde tasavvur edip, onların şerefleriyle şakirane iftihar etmektir… Kendi hissiyat-ı nefsaniyesini unutup, kardeşlerinizin meziyyat ve hissiyatıyle fikren yaşamaktır.”

Kardeşlerimize karşı ne kadar fedakarlık yapabilmekteyiz? Bunu ölçmek durumundayız.

İman kardeşliğini hissetmek

Doğrusu insan, bir mü’min kardeşinin büyük bir başarısını kutlayabilir. Sıkıntısı için de elinden geleni yapabilir. Ancak burada bahsedilen çok daha ileri bir tutum olsa gerek.

Yani, şerefli bir iş olacak, sen onu başka bir mü’min kardeşine havale edeceksin.

Yani, bir makama gelme durumu söz konusu olacak ve sen, ‘Buraya başka bir mü’min kardeş lâyıktır’ diyeceksin.

Yani, insanların teveccühlerini, saygılarını, sevgilerini, alkışlarını almak gibi bir durum söz konusu olacak ve sen, “olmaz, bu başka bir kardeşin hakkıdır’ diyeceksin.

Hatta ve hatta maddî bir kazanç elde etme durumu söz konusu olacak ve sen, ‘Bu maddî kazancı diğer mü’min bir kardeşim’ elde etsin diyeceksin…

Sonrasında da, mü’min kardeşinin meziyetleri ve şerefiyle iftihar edeceksin. Kendi nefsinin hislerini unutup, kardeşlerinin meziyet ve hissiyatıyla meşgul olacak ve hayatında bu hissiyatı yaşayacaksın.

Nasıl?

Var mısınız böyle bir ahlâk medeniyetine, nezaket medeniyetine.

Diyeceksiniz zaten içindeyiz. Doğru, ama bu medeniyeti kirletenlerin yüzleri kızarmalıdır. Kahrolmalıdırlar.

Hepimiz aynı medeniyetin meyveleriyiz. Bize bakan, davranışlarımızdan, hareketlerimizden o medeniyetin satırlarını okumalıdır.

Tabiî ki, kim ne yapabiliyorsa…

Bu bir yürek göstergesi değil de nedir?

Kendi istirahatini bozup, başka bir memleketten, başka bir ırktan, başka bir renkten, başka bir iklimden, ama mü’min bir iman kardeşi için, günlerce onların yemeğini yapan, her hafta, haftalık alış verişlerini gerçekleştiren, çamaşırlarını yıkayan, gerektiğinde hastahaneye taşıyan; bütün bunları yaparken de bir gün olsun yüzünü ekşitmeyen, halinden, durumundan şikâyetçi olmayan, kimseyle de yaşadıklarını paylaşmayan kahramanlar tanıyorum.

İman kardeşi sıkıntıya girmemesi veya sıkıntıdan kurtulması için kendisi sıkıntıya giren peygamber ahlâklılar tanıyorum.

Bunalıma girmiş genci bulunan aileyle, işini, ailesini, günlük işleyişini etkileyecek derecede ilgilenen ve sonunda üç yıl gibi bir zamandan sonra, o gencin üniversiteyi kazanması ve okul hayatına başlamasıyla birlikte yüzü gülen, iman ehli güzel gönüllüler tanıyorum.

Zar zor geçindiği halde, dört yıldır bir öğrenciye—kendi şartları içinde—burs veren gönlü zenginler tanıyorum.

Nitekim hepimizin de çevresinde böyle büyük yürekliler vardır.

Tabiî ki herkes aynı şeyi yapacak değil ama herkesin kendince yapabileceği bir davranışı da mutlaka vardır.

Davranışlarımız kadar büyüğüz

Kişinin söylediklerinden ziyade, ortaya koyduğu davranışları onun kalitesini gösteriyordur. Hep kendisi odaklı yaşayanların çoğaldığı günümüzde, normalde ‘mükellefiyet’ olarak düşünülmesi gereken davranışlar, artık ‘Oooo, muhteşem!’ diyerek şaşırılacak davranışlar haline geldi.

Bu bizim davranış kısırlığı yaşadığımızın apaçık bir göstergesidir.

01.07.2006

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (24.06.2006) - Herkes ‘kim bu?!’ denilecek bir ‘değer’dir

  (03.06.2006) - Rıza tahsil mesleği

  (20.05.2006) - Adam olmanın dayanılmaz hazzı

  (22.04.2006) - ‘Hutbe-i Şamiye’ gündemi

  (15.04.2006) - “Böyle bir şey nasıl olur?” demeyin

  (08.04.2006) - Lütfen dikkat!

  (01.04.2006) - ‘Adam olma’ antrenmanları!

  (25.03.2006) - 100. kapı

  (18.03.2006) - Allah aşkına hiçbir şeye karışmayın!

  (04.03.2006) - “Risâle araştırmalarında ‘yeterli olma’ sınırı yok”

 

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Abdurrahman ŞEN

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Davut ŞAHİN

  Faruk ÇAKIR

  Gökçe OK

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hülya KARTAL

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Hüseyin YILMAZ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mahmut NEDİM

  Mehmet KARA

  Meryem TORTUK

  Metin KARABAŞOĞLU

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Murat ÇİFTKAYA

  Mustafa ÖZCAN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Raşit YÜCEL

  S. Bahaddin YAŞAR

  Sami CEBECİ

  Sena DEMİR

  Serdar MURAT

  Süleyman KÖSMENE

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yasemin Uçal ABDULLAH

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Zeynep GÜVENÇ

  Ümit ŞİMŞEK

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  Şaban DÖĞEN

 Son Dakika Haberleri
Kadın ve Aile Dergisi Çocuk Dergisi Gençlik Dergisi Fikir Dergisi
Ana Sayfa | Dünya | Haberler | Görüş | Lahika | Basından Seçmeler | Yazarlar
Copyright YeniAsya 2004