Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 13 Eylül 2006

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Görüş

Amerikan dayatması

Bu ABD imparatorluğu, dünya barışını koruma, sağlama adına yola çıktığından bu yana, gittiği her ülkeden kesinlikle mağlup olarak dönmüştür!

Bakmayın siz ABD imparatorluğu yalanlarına ve onun peyklerinin paralı ve güdümlü propagandalarına.

İnanıyorum ki ABD’yi bilen, tanıyan insanlar arasında anket yapılsa, bu ülke kadar sevimsiz, antipatik oy toplayan ülke zor bulursunuz.

50’li yıllarda ABD’nin Marshall yardımının Türkiye’ye girdiği günlerdeki büyük Amerikan propagandası ile oluşturulan ABD sevgisi, günümüzde ne hale gelmiştir. Siz bakmayın büyük şehirlerimizin Amerikan uyruklu, Amerikan buyruklu bazı basınının, bazı tüccar kavminin, Amerikan hayranı İstanbul sosyetesinin Amerika hayranlıklarına. Onlar, her an, sırtlarındaki hayranlığı başka bir menfaat karşılığında atıverir ve yer değiştirirler.

Amerikan mandacılığı almış başını gitmiştir ama “Ben Amerikan mandacısıyım” diyen de yiğitçe çıksın ortaya, bakalım hâl-i pür melâli ne olur?

Büyük Meclisin Lübnan’a asker gönderme kararı, bazı siyasî zorlamalarla alınmıştır. Seçimlere bir yıl olmayıp da 4 yıl kalsaydı, böyle bir karar çıkabilir miydi? Bu oyların saygınlığına büyük oranda kaygıyla bakmak gerekir. Sanır mısınız ki verilen oylar özgür irade ile vicdan huzuru ile verilmiştir. Bu oyların samimiyeti ve kendilerini inandıranların gerekçeleri, kendilerinden menkuldür.

Büyük Meclis oyunu vermiştir. Tabiî ki top tüfek altında vermiştir demiyoruz, ama çok yakınlardaki seçim ivazı karşısında verildiğine inanmaktayız. Çünkü kamuoyuyla hiçbir dönem, bu kadar, Türk askerinin Lübnan’a gönderilmesi gibi bir olayla karşı karşıya gelinmemiştir. Başta kamuoyu, bütün kurum ve kuruluşlar, medya ağı ve halk Lübnan’a asker göndermeyi onaylamadığını dile getirirken, Meclisin de, kamuoyundan tam zıt olarak olayı çözmesi sadre şifa değildir.

Burada Lübnan Başbakanı Fuad Sinyora, Başbakanımızı kutlarken acaba Filistin Başbakanının tavrı ne olacak? Biz Filistin siyasetini onaylamıyoruz, ama, Türk ordusunun adeta savaş içerisine atılmasını hiç onaylamıyoruz.

Türk ordusu şimdiye kadar 14 kez yurt dışına asker çıkarmıştır. Somali, Afganistan, Sudan, Bosna Hersek, Kosova gibi yerlere 63 bin 686 asker göndermişizdir. Bu hükümete, vatandaş olarak bir soru yöneltiyorum. “Buralarda kaç askerimiz şehit olmuştur?” Bunu bize yurttaşlığımız ötesinde, bilgi edindirme yasası şartları içersinde cevaplayabilirler. Öyle vatan sırrı, ordu sırrı gibi gerekçelerin arkasına saklanmaya hiç gerek görmemekteyiz.

Bu oylamada 533 kişi oy kullanmış, 192 kişi red oyu verirken, 340 kişi de kabul oyu kullanmıştır. Başbakanın oyu heyecandan sağlıklı olarak verilememiş, bu arada AKP’den Nurettin Aktaş, Halil Kaya, Sadık Yakut, İbrahim Hakkı Aşkar, Turhan Çömez, Ertuğrul Yalçınbayır red oyu kullanırken yine AKP’den Mehmet Emin Bilgiç çekimser kalmıştır.

Meclisin almış olduğu bu kararda net açıklık yoktur. Genişletip daraltmaya çok müsaittir. Milletvekillerinin ve Turhan Çömez’in sorduğu gibi, örneğin; “Fas hariç hiçbir Arap ülkesinin asker vermediği barış gücünün tarafsızlığı, barışı zorlama gücü mü yoksa barışı koruma gücü mü? ABD, Rusya ve Çin neden asker bulundurmuyor? Türk askeri Lübnan’ın hangi bölgesinde konuşlanacak? Çatışma halinde ne yapacak? Türk askerinin güvenliği için yeterince tedbir alındı mı? Türkiye’nin ulusal çıkarları nelerdir, süreçten nasıl etkilenecektir?” gibi soruların cevapları nelerdir? Hükümet bu konulara açıklık getirmek durumundadır.

Bilindiği gibi Anayasanın 104. maddesi ile Cumhurbaşkanı, devletin başıdır. Gerekli gördüğünde bakanlar kuruluna başkanlık eder, yahut bakanlar kurulunu toplantıya çağırır. Anayasanın diğer maddelerinde açıklandığı üzere TBMM’yi ve Türk Silahlı Kuvvetler Başkomutanlığını temsil eder. Yine aynı maddede “Türk Silahlı Kuvvetlerinin kullanılmasına karar verir.” Genelkurmay Başkanını atar. Millî Güvenlik Kuruluna başkanlık eder. Yargı organları üyelerinin büyük bölümünü seçer ve onaylar.

İşte, böylesine demokratik haklarla dolu Cumhurbaşkanı, Meclisin çoğunlukla aldığı bu harp kararı karşısında, seyirci mi kalacak, yoksa benim yetkim yok mu diyecektir?

Sayın Cumhurbaşkanı oylamadan önce çok ciddi neden ve gerekçelerle parlamentoya yollama yapmış, açıkça net biçimde oyunu ve tavrını ortaya koymuştur. Meclisin red kararı vermesini önermiştir ve bunda çok ciddi direnme içersine girmiştir. Meclis bu tavrı dikkate almamış, kararını açıklamıştır.

Cumhurbaşkanının Yüksek Mahkemeye, Danıştay ve Anayasa Mahkemesine gitme kararı yoktur. Ancak 1990’lı yıllarda Meclisin almış olduğu harp kararı Anayasa Mahkemesine götürülmüştür. Yüksek Mahkeme, meclisin almış olduğu harp ve asker gönderme kararına karşı, Anayasa açısından konuyu tartışma ve karara bağlama yetkisinin bulunmadığına çoğunlukla karar vermiştir. Şimdi konu tekrar Anayasa Mahkemesi önüne getirilirse, üyelerinin hemen hemen değiştiği Anayasa Mahkemesi nasıl karar verir, hukuk bu konuda nasıl gelir, bunu zaman gösterecektir...

Bilinmelidir ki, Ağustos ve Eylül aylarında Kuva-yı Milliye öykülerinin anlatıldığı ve Kuva-yı Milliyenin takdir edildiği ve saygıyla karşılandığı bu günlerde, Meclis, kamuoyuna karşı böyle bir tavır sergilememeliydi.

Birleşmiş Milletler Çin’e, Amerika’ya, Rusya’ya, Arap ülkelerine “Sen niye Birleşmiş Milletler kararına uymadın?” dememiş, diyememiştir.

Av. Turgut İNAL

13.09.2006

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri

 
 Son Dakika Haberleri
Kadın ve Aile Dergisi Çocuk Dergisi Gençlik Dergisi Fikir Dergisi
Ana Sayfa | Dünya | Haberler | Görüş | Lahika | Basından Seçmeler | Yazarlar
Copyright YeniAsya 2004