İsmini belirtmeyen okuyucumuz: “İtikâf nedir? Hükmü nedir? Şartları nelerdir? Bir kimse, kendi evinde itikâfa girebilir mi?”
Allah Resulü’nün (asm) içinde itikâfa girdiği mübarek günlerden geçiyoruz. Bire binlerce sevabın yazıldığı, yılın en hususî ibadet günlerini yaşıyoruz. Hayır, hasenat, ibadet ve salih amel adına attığımız en küçük bile olsa her adımımıza nazar eden Yüce Rabb’imiz, içinde bulunduğumuz bu günlerde, bizim bir adımımız için günahlarımızı bağışlıyor, bir yönelişimiz için bizi merhametine erdiriyor, bir teveccühümüz için bizi rızasına nail kılıyor.
Ramazanın son on günü geldiğinde, namaz kılınan bir mescitte ibadet için itikâf niyetiyle inzivaya çekilmek sünnet-i müekkededir. Peygamber Efendimiz (asm) Medine’ye hicretten sonra her yıl Ramazanın son on gününde itikâfa çekilir, bütün geceyi ve gündüzleri ibadetle ihya ederdi. Resul-i Ekrem’le (asm) birlikte mübarek hanımları da hane-i saadetlerinin bir odasında itikâf yaparlardı. Hazret-i Âişe validemiz (ra) Ramazanın son on günü Peygamber Efendimiz’in (asm) itikâfa girdiğini, ibadetle meşgul olduğunu, ailesini namaz için uyandırdığını ve hanımlarından uzak kaldığını belirtir.
İtikâf lügatte bir şeye devam etmek demektir. Dinî bir terim olarak ise itikâf, ezan okunan ve kamet getirilen bir mescitte, bir camide veya ibadet yapılan bir mabette itikâf niyeti ile ikamet etmekten ibarettir. Ramazanın son on günü geldiğinde itikâfa girmenin hükmü, sünnet-i müekkededir.
İtikâf kifâî nitelikte bir sünnet-i müekkededir. Yani bir beldede itikâf sünnetini bir Müslüman yerine getirdiğinde diğer Müslüman’lardan bu mesuliyet kalkar.
Sür’atle akıp giden hayat serüvenimiz içerisinde, bazen, koşuşturmayı bir tarafa bırakıp zamanımızı tamamen namaz, itaat, ibadet, zikir, tesbih, Kur’ân, Cevşen, tevbe, istiğfar... Vs. ibadetlere tahsis ederek, derin tefekkürde bulunmaya olan manevî ihtiyacımız inkâr edilemez. İtikâf sünneti bize dünya hayatının manası ve âhiret hayatının önemi üzerinde tefekkür etme ve ibret alma imkânı sağlar.
Büyüklerden meşhur Ata der ki: “İtikâfa giren kimse, büyük bir zatın kapısında oturup, ‘İhtiyacımı almadıkça buradan ayrılmam!’ diyen bir ihtiyaç sahibine benzer. Çünkü O da, Cenâb-ı Hakk’ın bir mabedine girmiş ve ‘Beni affetmedikçe buradan ayrılıp gitmem ya Rabbi!’ diyor.”
Cenâb-ı Hak, “Mescitlerde itikâfa girdiğiniz zaman kadınlarınıza yaklaşmayın. Bunlar Allah’ın sınırlarıdır. Onlara yaklaşmayın.”1 Âyetiyle, itikâfa girilecek yerin “mescit” veya mescit hükmünde bir mabet olması gerektiğini bildirmiştir. Kadınlar, evlerinin bir odasını mescit hâline getirerek, orada itikâfa girebilirler.
Yarın inşallah devam edelim.
Duâ
Allah’ım! Kur’ân-ı Hakîm’in izzetli yolundan bizi ayırma! Resul-i Ekrem’in (asm) bereketli yolundan bizi ayırma! Ashab-ı Güzin’in şerefli yolundan bizi ayırma! Ashab-ı Güzin’in fedaî oldukları yüksek hakikati kavramamızı ve can verdikleri nurlu yolu anlamamızı kolaylaştır. Ruhumuzu bu nurlu yola sadakat içinde al! Bizi sadakatsiz kılma! Bizi istikametsiz kılma! Bizi ihlâssız kılma! Bizi riyakâr kılma! Bizi lütfedip bize gönderdiğin nurlu hakikatler ile haşret! Âmîn.
Dipnotlar:
1- Bakara Sûresi, 2/187
16.10.2006
E-Posta:
[email protected]
|