Medeniyetin sefih kısmının ekonomik yapısı, daha çok tüketim çılgınlığı üzerine kurulmuş. Bu ise, israfı bağımlılık haline getiriyor. Bu hastalığa yakalananlar, israf etmezse, âdeta krize giriyor.
Atomdan yıldızlara kadar varlıkların işleyişlerine dikkat edildiğinde, yaratılışta zerre miskal israfa, abesiyete yer olmadığı görülür. İnsan da kâinatın bir özetidir. Öyle ise, kâinatın işleyiş ve nizamına uymak zorunda. İsraf, kâinatın çarklarının dönüşüne ters hareket etmektir. Biz kâinatın bir nümunesi, minyatürü olduğumuza göre; israf ile, ruhumuzdan, duygularımızdan da bir şeyler koparıp götürüyoruz. İnsan israftan uzaklaşıp iktisada riâyet ettiği nispette rahat eder.
Diğer taraftan muhteşem bir fabrika olan kâinat, durmadan çalışıp mu’cizevârî, olağanüstü üretim yapmaktadır. İsraf bunun değerini idrâk etmemek, o çarkların aksine hareket ve şükürsüzlük etmek demektir. Şeriat, israftan men eder. Çünkü israf, ferdi de, âileyi de, toplumu da batırır.
İçtiğimiz sudan teneffüs ettiğimiz havaya kadar, günden güne azalan tabiî kaynaklar ve bunlara bağlı tüm üretim sürecindeki mal ve hizmetlerin, fütursuzca talan edilircesine tüketilmesi, haksız ve yersiz bir yok ediştir. Cenâb-ı Hak, dünyadaki yer altı ve yer üstü kaynakları ile, dünya üzerinde yaşayan nüfusa günü ve geleceği yaşanabilir kılmaktadır. Ne var ki, israf, çarpma ve çırpma ile heba ediliyor.
* Fıtratta/yaratılışta israf, abesiyet, fâidesizlik yoktur... Bütün kainâtın en önemli düsturu iktisattır.1
* İsrafın bu kötü neticelerini önlemek için İslâmî şuur ve ahlâkî duyarlılıkla hareket etmeli, “kanaat ve rızaya”2 alışmalıdır.
* İnsan, israf etmeyen en küçük varlıklardan başlayarak ders almalıdır. Aslında sosyal menfaat, refah ve kalkınmanın kaynağı iktisat ve israftan uzak kalmaktır. İsrafla mücadele, iman ile mümkün. Öncelikle, kâinattaki her şey Yaratıcı’nındır. Bizde emaneten duruyor.
İman, şükrü; şükür iktisadı gerektirir. Demek ki, kalkınmanın ve mutlu bir hayat yaşamanın esaslarından birisi israftan uzak kalmak; dolayısıyla iman esaslarını geliştirmektir.
Kur’ân’da, “Yiyiniz, içiniz, israf etmeyiniz. Allah israf edenleri sevmez”3 emri verilirken, “Elini büsbütün açıp malını harcama ki, kınanıp açıkta kalmayasın”4 îkazında bulunulur. Kanaat ve iktisadın zirvesinden insanlığa seslenen yüce Peygamberimiz (asm), maksatsız ve faydasız harcamalar için, “Her israf edilen haramdır”5 buyurmuştur. “Evinizin önünden bir nehir aksa, abdest bile alacak olsanız, suyu ihtiyaçtan fazla kullanmayınız” tavsiyesi de Resûlullah’ın (asm). Bu öğüt, sadece suyun zayi olmasını engellemek için değildir şüphesiz. Böylece insan eğitilir, iktisat ve kanaate alıştırılır.
Dipnotlar: 1- Lem’alar 297.; 2- Mektubat 294.; 3- A’raf Sûresi: 31.; 4- İsrâ Sûresi: 31.; 5- Keşfü’l-Hafâ, 2:125.
15.12.2006
E-Posta:
[email protected] [email protected]
|