Hükümetin liman kriziyle ilgili manevrası da, AB dışişleri bakanları toplantısı da geride kaldı. Lider zirvesi de bugün sona eriyor.
Oluşan tablodan, herkes kendi bakış açısına göre netice çıkarıyor.
Kimine göre, AB’nin KKTC’ye uygulanan izolasyonları gelecek ayki görüşme gündemine alması, Türkiye’nin son dakika atağı sayesinde ortaya çıkan olumlu bir sonuç.
Buna karşılık “bardağın boş tarafı”nı esas alan yaklaşım ise, Türkiye’nin Kıbrıs dâvâsında verdiği “taviz”e rağmen AB’nin “sekiz fasılda müzakereleri durdurma” kararından vazgeçmeyişini öne çıkarıp, “Hükümet ortada kaldı” şeklinde değerlendiriyor.
Ortak kanaat de şu:
Her halükârda Türkiye’nin AB üyeliği süreci yavaşladı...
Bu durumun AB cenahından ziyade bizim açımızdan ne gibi sonuçlar getireceği çok önemli.
AB üyeleri bir süreliğine Türkiye konusunu “unutup” kendi iç gündemleriyle meşgul olacaklar.
Ama bizde zaten iki yıldır pek ilerleme kaydedilemez durumda olan AB sürecinin bu ortamda iyice ağırlaşması, ciddî sıkıntılar getirebilir.
Nitekim bunun son işaretlerini, hükümetin liman atağına gösterilen asker tepkisinde gördük. Genelkurmay Başkanı, hükümeti “devlet görüşünden sapmak”la itham etti.
Kısa süre önce “PKK’nın şehit ailelerini kullanma planı” bahsinde olduğu gibi bu kez de beyanat vermek için yine Hürriyet gazetesini seçen Büyükanıt, tepkisini dile getirirken hem “Türkiye’yi yöneten kişi ben değilim, devlet politikasını ben tayin etmiyorum” dedi, hem de “Bizim resmî görüşümüz devletin resmî görüşüdür” mesajı verdi.
Başbakanın bu çıkışa verdiği karşılık ise, yakın çevresinde “Paşa bana bir telefon kadar yakındı, niye açıp sormadı da basına böyle konuştu?” şeklinde sitemde bulunarak kırgınlık sinyalleri vermekten öteye gidemedi.
Öte yandan, Abdullah Gül, Büyükanıt’ın, hükümetin attığı adım hakkında bilgilendirildikten sonra “Ben böyle bilmiyordum” diyerek üzüntüsünü dile getirdiğini söyledi.
Ama Komutanın “Off the record değil, yazılsın diye söylüyorum” diyerek yaptığı çıkış, böyle dolaylı ve ikinci ağızdan aktarma mesajlarla telâfi edilecek cinsten değildi.
Bu arada “bir kuvvet komutanı”na atfen yayınlanan “Hükümet, devleti kendinden ibaret sanıyor. Kendini devlet yerine koyma eğilimi taşıyor. Yanlış ve tehlikeli olan bu” (Bilal Çetin, Vatan, 11.12.06) tepkisi için Genelkurmay “TSK’yı bağlamaz, itibar edilmesin” açıklaması yaptı; ama ateş olmayan yerden duman çıkmayacağı da belli.
Görünen o ki, yeni dönemde asker 28 Şubat’tan farklı olarak, aleni çıkışlarla tavrını ortaya koyacak.
Yola çıkarken, sorunu kökünden halledecek yapısal reformlarla işe başlamayı göze alamayan hükümet ise, bu çeşit her tartışmada alttan alan tavrıyla hem kendisini, hem de ülkeyi sıkıntıya sokmaya devam ediyor.
Böyle olunca da, “Kopenhag kriterlerini Ankara kriterleri yapma” söylemi, uygulamada, kriter olarak 10. Yıl Marşını esas alan mahkeme kararlarıyla karşımıza çıkıyor...
15.12.2006
E-Posta:
[email protected]
|