Doğu Aktulga için yazdığımız yazıyı basın özgürlüğü kapsamında görmeyip mahkûm eden Ankara 14. Asliye Hukuk Mahkemesi, gerekçeli kararında bu görüşünü dayandırdığı noktalardan birini şöyle dile getiriyor:
“İlgili hakkında ‘Beynini Atatürkçü düşünce sistemiyle şarj eden bir kişi olarak Onuncu Yıl Marşı okunurken cömertçe akıttığı gözyaşları ile...’ nitelendirmesi de kişilik haklarına açıkça saldırı mahiyetindedir...”
Bu nitelendirmenin “kişilik haklarına açıkça saldırı” olarak vasıflandırılması neden?
“Beynini Atatürkçü düşünce sistemiyle şarj etme” ifadesinden böyle bir sonuç çıkarılmasının mantık ve gerekçesini anlamakta doğrusu zorlanıyoruz. Çünkü bu söz bizzat Aktulga’nın kendi ağzından sâdır olmuştu.
Aktulga Ege Ordu Komutanlığından emekli olurken devir-teslim töreninde yaptığı konuşmada “Yetiştirildiğimiz süreçte beyinlerimiz Atatürkçü düşünce sistemiyle şarj oldu” ifadesini kullanmıştı. (Hürriyet, 28.8.99)
Aynı şekilde, Aktulga’nın Onuncu Yıl Marşı okunurken gözyaşı döktüğü de, görevdeyken katıldığı bir törenden medyaya yansıyan görüntülü haberlerle sabit.
Dolayısıyla, Aktulga’nın dünya görüşünü ve bu yöndeki davranış çizgisini hatırlatma babında yorumsuz olarak söz konusu nitelemeyi yapmamızdan “kişilik haklarına açıkça saldırı” anlamı çıkarılması anlaşılır gibi değil.
Mahkeme, dâvâcı tarafın dilekçesindeki şu ifadelerden etkilenerek mi bu kanaate vardı:
“Türk vatandaşı olup da beynini Atatürkçü düşünce ile şarj etmeyen kim vardır? Onuncu yıl marşı karşısında duygulanmayan kimler olabilir? Elbette Atatürkçü olmayan ve vatanını sevmeyenlerdir. Yazarın merhumun Atatürkçü olduğunu belirtmesine gerek bulunmamaktadır. Türk insanı zaten Atatürkçüdür. Yazar merhumun Atatürkçü olmasını alaycı bir üslûpla haber vermektedir.
“Bu marşın okunması karşısında tüm Türkiye halkı duygulanmaktadır. Yazar bu marşın okunması sırasında bir Türk vatandaşı olan Aktulga’nın ağladığını ve bu gözyaşlarının hafızalarda iz bıraktığını üstüne basarak okuyucusuna niçin haber vermektedir? Bu dizeler karşısında, Kurtuluş Savaşını yaşamış, gericiliğe karşı çıkarak bağımsızlık ve demokrasi mücadelesi vermiş bir ulusun vatandaşı olan her kişinin duygulanacağı açıktır. Ancak yazar, merhumun marş okunurken cömertçe gözyaşlarını akıttığını belirterek onun vatanseverlik, milliyetçilik, Atatürkçülük duygularıyla alay etmek suretiyle mirasçılarını telâfisi mümkün olmayacak şekilde üzmüştür...”
Dâvâcı tarafın hissiyatı bu olabilir. Ama adaleti tecellî ettirebilmek için kararına hiçbir hissî tarafgirliği karıştırmaması gereken mahkemenin şu ifadelerini nasıl yorumlamalı:
“Doğu Aktulga Atatürk’ün de görev yaptığı TSK’nın bir mensubudur. Törenlerde yaşananlar vatan sevgisinin pekişmesine yarar sağladığı gibi, böylesine duygusal davranışlar gençliğe de önemli mesajlar vermektedir.”
İşte, Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin onadığı kararın, “Hakaret kastının varlığı açıktır” hükmünü dayandırdığı en önemli gerekçe...
13.12.2006
E-Posta:
[email protected]
|