Bir sabah namazı vaktiydi. İşadamı komşumuzla camiden çıkarken tinerci bir gencin cami avlusundaki bankta yatmakta olduğunu gördük. Sızıp kalmış. Sahipsiz kötü alışkanlıkların esiri olmuş, kimbilir köprü altlarında, izbe köşelerde, şurda burda suçlara bulaşmış nice genç var.
Bunlar toplumumuzun yarası. Hem de acil tedavi bekleyen yarası. Suç işlediklerinde cezalandırmak, şikâyet etmekten öte bu tür durumlara düşmemeleri için birşeyler yapmamız veya düşenleri kurtarmamız gerekmiyor mu?
Sahi, onları topluma kazandırmak için neler yapıyoruz?
Neler yapabiliriz gerçekten onlar için?
Aklıma hemen tedavî evleri geldi. Malî durumu yerinde olanlar böyle evler tutmalı, gençleri eğitimden geçirmeli, sonra da iş-güç sahibi yapmalı, hatta evlendirmeli.
Bu düşünceleri kendi kendime telâffuz ediyor ve işadamı dostuma meseleyi açıyordum.
Gebze dönüşü yeni tanıştığımız hemşehrim Mesut Beyin anlattıklarını duyunca ne kadar sevindiğimi anlatamam. Mesut Beyin de üye olduğu İSMEM, yani İstanbul Sokak Çoçuklarına Meslek Kazandırma ve Eğitim Merkezi faaliyet halinde. İstanbul Belediyesi ve zengin işadamlarının desteğiyle yürütülen kuruluş tinerci, vesâir kötü alışkanlıkların esir olmuş gençleri topluma kazandırmayı hedefliyor. Sayıları 105’i bulan ve Tuzla’da faaliyet gösteren kuruluş sportif, kültürel faaliyet ve eğitim yoluyla böyle gençleri istihdam alanlarına yönlendiriyor.
Bravo hemşehrim Mesut Beye yanına eğitim gören gençlerden bir tanesini hemen çalıştırmak için almış. Bazı işadamları da bir-iki genci çalıştırıyorlarmış.
Demek çözüm bulunmuş. Gençleri felâket ahtapotundan böylece kurtarmış olacağız. Tabiî bu yeterli değil, yaygınlaştırmak gerekiyor.
Ancak bu gençlere kimlik kazandırmak bundan çok daha önemli. Dinî ve millî değer ve dinamiklere sahip genç güçlü olur, hayata daha bir şevkle sarılır; işinde, gücünde daha bir başarılı olur. Sevgiyi, saygıyı, şefkati, insanlığı bilen gençler gerçekten topluma kazandırılmışlardır demektir. Aksi halde kendilerini boşluk içinde hisseder, bir problemden kurtulurlarken diğer bir problemin içinde buluverirler kendilerini.
Demek problemi görmek, doktor hassasiyetiyle meselenin üzerine eğilmek, tedaviye soyunmak gerekiyor. Sevgi ve şefkatin çözemeyeceği şey yoktur hayatta.
Bütün mesele hataları da olsa insana insan olarak değer vermek, düşenin elinden tutabilmektir.
13.12.2006
E-Posta:
[email protected]
|