Seküler/materyalist hayat görüşlü bir gençle, inanç/iman, yani yaratılış, huzur, zevk ve mutluluk yollarını konuşurken, ona:
“Hepimiz gerçeğin, huzur ve mutluluğun, dolayısıyla lezzet ve zevkin peşinde değil miyiz?”
“Evet.”
“Öyle ise görüşlerimizi birbirimize kabul ettirmeye değil; her şeyi sorgulayarak gerçeği bulmaya çalışalım. Gerçek zevkin, huzur ve mutluluğun kaynağını bulalım. Duygularımızın değil, akıl/mantık ve vicdanımızın sesini dinleyelim.”
“Kabul…”
“Seni kâinatın Sahibine inanmaktan alıkoyan şey nedir?”
“Tüm özgürlüklerim yok olur. İnanıyorsan, ibadet edeceksin, kurallar içinde yaşayacaksın. İstediğin gibi yaşayamazsan, mutlu olamazsın.”
“İki nokta arasında çekilen hattın, en kısa ve doğru çizgi olduğunu biliriz. Allah’a imanın en doğru, en kolay, dolayısıyla en huzurlu ve mutlu; inkâr yolununsa gayet uzun, zor ve tehlikeli olduğu ispat edilirse ne dersin?”
“Dinliyorum!..”
“Yalnız, lütfen hislerimizi ve önyargılarımızı bir kenara bırakıp, akıl ve vicdanımızla hareket edelim. Uçağa bindin mi? Fark etmez, otobüs, tren veya gemi de olabilir… Sık sık yaptığımız bir seyahati şimdi hayalen tekrarlayalım: Gözlerini kapat ve uçağa, gemiye, trene bin ve düşün: Uçak pilotsuz, gemi kaptansız olmaz! Uçağın pilotsuz, geminin kaptansız olması mı daha akıllı/mantıklı; olmaması mı? Olması mı daha huzur ve mutluluk verici, yoksa olmaması mı? Farzımuhal, öyle düşünsen; çekeceğin korku, endişe ve heyecanı hesaplayabilir misin? Her vasıtanın kendine has kuralları var; rastgele işler yapamazsın. Uçak iner ve çıkarken kemeri bağlaman gerekir. İstediğin zaman kalkıp koşamazsın, oyun oynayamazsın veya dans edemezsin!”
“Olabilir!.. Pilot ve kaptanın olduğunu kabul edelim, ama, bunlar bir değil, birkaç tane olamaz mı?”
“Bu, konunun başka bir boyutu. Mutlaka bir sürücü ve yönetici kabul ettiysek, cevabı kolay. Aynı anda iki şoförün direksiyonda olduğunu düşünün! Eğer iki veya daha fazla ilâh olsaydı, kâinatın düzeni kısa bir zaman diliminde bozulmaz mıydı? ‘Eğer yerde ve gökte Allah’tan başka ilahlar olsaydı kesinlikle ikisinin de düzeni bozulurdu. Demek ki, Arş’ın Rabbi Allah onların nitelemelerinden uzaktır, yücedir.’1 Atomdan yıldızlara, galaksilere, kâinatın bir ucundan diğerine aynı kanun, aynı düzen, aynı sistem var olduğuna göre, Yaratıcı ve Yönetici tektir…”
Şimdi pratik hayatımıza dönelim: İstikametli, dengeli, kolay, dürüst, düzenli, huzurlu ve mutlu bir hayat; imanla mı mümkün; inançsızlıkla, felsefeyle mi? Önce şu temel tesbiti yapalım:
İnsanda akıl, şehvet ve gadap (öfke/savunma mekanizması) olmak üzere üç temel duygu ve yetenek var. Bunlar da ifrat-tefrit (aşırı uçlar) ve vasat (orta/denge) olmak üzere üç dereceli.
* Aklın ifratı; cerbeze (yanlışı doğru, doğruyu yanlış gösterecek kadar aldatıcı zekâ); tefriti gabavet ile hiçbir şeye aklın ermemesidir. Biri aldatır, kandırır, diğeri aldanır. Bu hem mutsuz olmak, hem mutsuz etmek demektir. Vasatı/dengesi; gerçeği gerçek bilip uymak; yanlışı yanlış bilip uzaklaşmaktır.
* Şehvetin, yani, yeme, içme, konuşma gibi her türlü zevk, lezzet ve mutluluk veren şeylerin ifratı fücûr; namus ve ırzları ayak altına almak; tefriti; meşrû zevklere de iştahı olmamaktır. Denge durumu iffettir. Meşrû olan şeylere iştahı olur; gayr-i meşrû sınırını aşmaz.
* Gadap duygusunun ifrat-tefriti (aşırı uçları), tehevvür (hiçbir şeyden korkmamak) ve cebanet (korkulmayacak şeylerden bile korkmak). Vasatı ise; şecaattir. Gerektiğinde dünya ve dinî hukuku için hayatını feda eder; meşrû olmayan şeye karışmaz.
Şimdi içe bakış metoduyla, kendimizden kıyas ederek düşünelim: Aşırılıklara açılan seküler, materyalist felsefe yolu mu; dengeyi gerektiren iman yolu mu gerçek ve doğru huzur, zevk, lezzet kaynağı?
Dipnot:
1. En’am Sûresi, 22.
05.01.2007
E-Posta:
[email protected] [email protected]
|