Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 11 Temmuz 2006

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

İsmail BERK

Risâle-i Nur’da aktüel tefekkür - 3



(Dünden devam)

Günü tamamlayıp, sohbet sonrası bizi bekleyen ev ortamına vardığımızda, yeni mutluluk eşiği, güzel aile sıcaklığında belki söylenecek birkaç tebessümlü ifadedir. Yatağa şükrederek uzandığımızda ve başımızı yastığa koyduğumuzda ilk beş dakikada “dünyayı değiştirme” operasyonumuzla yeni bir âlemde beynin tasnif ve bedenin dinlendirmesi içinde yarının ve düşündüğümüzün rüyasını görüyorsak, işlem tamam demektir.

İkinci dirilişin yeni bir gün olduğunun idraki ile ikinci konuların veya yeni gündemlerin aynı süzgeç ve süreçlere tabi olması gerekir. Daha fazlası için dünün tecrübesini ve oluşan kavramları ile ayrı ayrı ancak bitişik yolda yol almalarını desteklemek zamanıdır. Şekillenen ve doyuma varan yerini yeni tekâmüllere bırakır. Zihnimizin bir anda 9 değere kadar tutma ve kovalama imkânı olduğuna göre, yoğunluğumuz bir kayıp değil, bilâkis hızlandırıcı ve zenginleştirici bir değerlendiricidir.

Her hayali ve zihnimizde hızlı geçen her şeyi koruyamadığımız gibi, peşinde de olamayız. Zaten istesek de bunun gerçekleşme şansı düşüktür. O zaman en öncelikli ve yoğun hissettiğimiz ve merakımızın yol arkadaşı değişmez isteklerimizi karşılayacak arayışlarımızla ilgili olanları dikkatle korumalıyız. Taramalarımızı, maksadımıza uygun ve gerçekleşme zemininde değerlendirmeliyiz.

“Bir vücudun azaları gibi” fonksiyonlarını icra edeceği bir bütünlük içinde planlanmış hedeflerimizi gerçekleştirmeliyiz. İç ahengin bütün “hasseleri” devrede olmalı. Aktif rol almalı. “Yekdiğerine muavin” olmalı. “Çarklar mesabesinde” birbirini harekete geçiren bir ortak üretim içinde olmalılar. Dünya gemisinde yol alırken, yaratılışa uygun faaliyetlerimizde “Dümenci neferi” gibi sorumluluk altındayız. İrtibatlı olduğumuz kısımlarda “terettüp eden” görevlerimizi birinci derecede ifa etmek durumundayız.

Odaklı bir samimiyete, açık bir işleme, sürekli bir enerjiye, istiğna içinde bir davranışa ve sarsılmaz bir sadakate emanet edeceğimiz her iş, bünyede filizlenir. Vücut binasının bu fonksiyonlarını yöntem ve disiplin ile gerçekleştirmemiz gerekir.

Başardığımız her şey “hüzn-ü masumane” çağrışımında, gayretimizin bakileşen bir hatırası olarak fani dünyanın geçiciliğini hatırlattığında, daha büyük başarılara kapı açar ve ayaklarımız yerden kesilmez. “Ruhanî bir lezzet” maddeyi aşan, kendimize ait olmayan ve başkası ile değerlenen bir faaliyetin şükür edasında bulunma tutku ve iç huzurudur. Cihana sığmayan emelleri, takatimizin fevkinde bir memnuniyet ve muvaffakiyet hissiyle Yaratıcıya sunma coşkusudur.

Bu coşku, hayata, çevreye ve yaptığımız işe heyecan ve mütevazılık içinde bir başkasında varolma zevki olarak yansır. Bitmez gayretler, kendini tahrik eden ve ana amaçları ile canlanan duygulardır.

Faaliyetin zevki, derinleşmenin ruhanî ıztırabı, çalışma temposundaki ekip tartışmaları, sürekliliğe giden kalıcı beraberliklerin oluşum sıkıntıları, yol alma yorgunlukları, öğrenme yoğunluğunda sorgulama ikilemleri ve fikir teatilerinin süzülerek ortak havuza akıtacağı kanalları açık tutma teyakkuzu güzel inkişaf habercileridir. Tatlı birer keşif kolları olarak görülmelidirler. O kollar, ortak yollarını bulup büyük denize akıtacak ve havuzu aşacak kimyayı maya gibi âlemin iksiri yapacaktır.

Derin bir nefes aldığım şu anda, kendimi daha iyi hissettim. Yolumun beni bekleyen güzelliklerini hayâl ettim. Dünü bugüne devreden fikirleri, fidanlıklarda yaşatacak ve büyütecek birer bahçıvan olduğumuzu düşünmeye başladım.

İklimden anlayan, suyu ve toprağı buluşturan, ışığı ve havayı yaşayan, zemini hazırlayan, çekirdeği doğru seçen, “hafa turabında adem” yolculuğuna talip tohumlardan anlayan bahçıvanlarla bu iş yürür.

Ahçısı, vahçısı, kahçısı sonraki iş. Bu faaliyetler yapılırken de aynı zamanda, bahçeyi koruyacak ve etrafını çitleyecek bir irade ile nazenin tohumların filizlenmesini bekleyecek bir “sabırtaşı” hükmündeki “Sıddık Süleyman” safiyetinde bir vasıfla taçlanması gerekir.

11.07.2006

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (10.07.2006) - Risâle-i Nur’da aktüel tefekkür -2

  (09.07.2006) - Risâle-i Nur’da aktüel tefekkür -1

  (06.07.2006) - Ilıman şehir Balıkesir

  (05.07.2006) - Ataleti yenmek

  (04.07.2006) - Ah Filistin! Barışa ne kadar hasretsin...

  (03.07.2006) - İslâm ve Batı

  (02.07.2006) - Günü anlamlandırmak

  (29.06.2006) - Siyasî cepheleşme ve DYP

  (28.06.2006) - Zihnen malûl eski bir başkan

  (27.06.2006) - Piton firarda

 

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Abdurrahman ŞEN

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Davut ŞAHİN

  Faruk ÇAKIR

  Gökçe OK

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hülya KARTAL

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Hüseyin YILMAZ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mahmut NEDİM

  Mehmet KARA

  Meryem TORTUK

  Metin KARABAŞOĞLU

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Murat ÇİFTKAYA

  Mustafa ÖZCAN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Raşit YÜCEL

  S. Bahaddin YAŞAR

  Sami CEBECİ

  Sena DEMİR

  Serdar MURAT

  Süleyman KÖSMENE

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yasemin Uçal ABDULLAH

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Zeynep GÜVENÇ

  Ümit ŞİMŞEK

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  Şaban DÖĞEN

 Son Dakika Haberleri
Kadın ve Aile Dergisi Çocuk Dergisi Gençlik Dergisi Fikir Dergisi
Ana Sayfa | Dünya | Haberler | Görüş | Lahika | Basından Seçmeler | Yazarlar
Copyright YeniAsya 2004