Dünya Kupası bitti... Kanal 1, 14 Milyon dolara satın aldığı maçlarda profesyonel bir yayıncılık sergileyemedi. Gerek konukları, gerekse sunucu seçimi isabetli değildi.
Enteresandır, insanlar, Dünya Kupası yorumlarını, diğer kanalların spor yorumcularından dinlemeyi tercih etti. Hatta, Kanal 1’in patronu Fatih Altaylı ve Spordan Sorumlu Devlet Bakanı Mehmet Ali Şahin’in konuk olduğu programı bile, nedense, dinleme ihtiyacı hissetmedik ve kanal değiştirdik.
Hoş, Dünya Kupası’nın tadı yoktu. Final maçında Fransa’nın banliyölerinde yetişen “gururu” Zidane’nin rakip oyuncuya attığı kafa, bu tatsızlığın tuzu biberiydi.
Şu var ki, kazanan her yönüyle Almanya oldu. Berlin, dünyaya “barış” mesajları verdi. Organizasyonu mükemmeldi. Teknik direktör ve eski dünya yıldızlarından Klinsman’ın yıldızı bu kez göz kamaştırdı.
CADILAR EKRANI
“Sihirli Annem” bitti. Size “Acemi Cadı” (Kanal D) verelim.
“Sihirli Annem” dizisi gerek toplum açısından, gerekse uzmanlar nezdinde “zararlı” ilan edildiğinden beridir, kimi kanallar ısrarla yayınını sürdürdü.
Bu kadar kampanyaya rağmen, inatla diziyi yayına koyanlar, yeni bölüm çekmese de eski bölümleri yayınlamakta hiçbir sakınca görmedi.
Şimdi de aynı kanal, genç kızlara yönelik “Acemi Cadı” adı altında bir dizi yayına koydu.
Bunların “Sihir,” “Cadı,” “Büyücü” kavramlarını yeni yetişen gençlerin kafalarına yayın yoluyla şuuraltına sokmak gibi, bir misyonu var galiba.
SKANDALA SON
Hani günlerdir TRT’nin satın alacağı “Piglet” isimli domuz çizgi karakteri tartışılmamış gibi... Sanki bunlar hiç yaşanmamış gibi, atv ısrarla “Garfield” adlı çizgi filmde “domuz”lu bölümleri ekrana getirmeye devam ediyor.
Hafta içi her gün ekrana gelen bu skandalı kimse görmüyor mu?
atv oralı bile değil... Garfield’in “domuz”lu bölümleri ayıklansa olmaz mı?
Eğer atv oralı bile olmazsa, her gün bu sütundan “domuzlu çizgi filme son” çağrısını tekrarlayacağız, bilginiz olsun!
İSRAİL TV’NIN KÜSTAHLIĞI
Yarışmalar ilginç bir hal almaya başladı. Daha doğrusu, yapımcılar dünyanın neresinde olursa olsun, maymun iştahlı olduğunu bir kez daha gösterdi. İnancı, fraksiyonu ne olursa olsun farketmiyor.
Bunlardan bir tanesi de: İsrail TV’sinde Müslüman bir Arabın eşi ile bir Yahudinin eşinin yer değiştirdiği bir yarışma...
Filistin, İsrailli askerlerin bombaları altında can verirken, İsrail televizyonun bu sapık yarışmayı ekrana taşıması, bazı iyimser yorumcular tarafından “kültür çatışmasının ne demek olduğu”na bizzat tanık olmak gibi yorumlanıyor.
Yersen...
Aslında bal gibi, “Müslümanları ahlak dışı programlarla çileden çıkarmak” olduğu görülüyor.
Malum, İsrailliler silahla başedemedikleri Müslümanları bu şekilde “dejenere” ederek, moral bozmaya çalışıyor.
Bu sapık yarışmaya, Filistin başta olmak üzere, bütün dünya Müslümanları tepki göstermiş.
TRT’DEKİ DİNî YAYINLAR
Devlet Bakanı Beşir Atalay, son zamanlarda TRT’de “dinî programların arttığı” yönündeki “iddia”lara cevap vermiş.
Dinî programların 1974 yılından beri hazırlandığını, ama şu an 4 dinî program mevcutken, bugün itibariyle yine 4 dinî program (12 Ocak 2004 tarihinde genel müdür değişikliği sebebiyle) bulunduğunu söylemiş.
Atalay, Diyanet İşleri Başkanlığı olmak üzere, bakanlık, üniversite ve ilgili diğer kurum ve kuruluşlardan destek aldığını... Ve kamu yayıncılığı anlayışına aykırı bir yayın söz konusu olmadığın bürokratik bir dille anlatıyor.
Atalay’ın politik kariyeri açısından bu tür açıklamalara ihtiyacı var kuşkusuz. Ancak, dinî programların artmaması, bir övünç kaynağı mı?
Hani, “Bakın biz de sizin gibiyiz. Dinî yayınlar bizim iktidarımızda artmadı” diyerek bir yerlere “hava basmak” mıdır mesele? Velev ki, halkın böyle bir talebi varsa, geri mi çevireceksiniz?
11.07.2006
E-Posta:
[email protected]
|