Ayasofya Camiinin bir bölümünün (Hünkâr Mahfili) ibadete açık olmasıyla ilgili tartışma devam ediyor. Konuyla ilgili ‘ilk’ haberi ‘İbadete açık Ayasofya’ başlığıyla veren gazeteye, okuyucularından yüklü bir tepki mesajı ulaşmış. ‘Okur Temsilcisi’ne açıklamada bulunan Sabah gazetesi Haber Koordinatörü Özay Şendir, bu mesajları değerlendirirken, medyanın din konusunda ne kadar cahil olduğunu bir defa daha ortaya koymuş oldu.
Şendir şöyle demiş: “(Okuyuculardan gelen) Eleştiride yanıltma var. Biz ‘ibadete açıldı’ demedik, ‘İbadete açık Ayasofya’ dedik. Bu haber hukukla uygulama arasındaki bir çelişkiyi, bir garabeti teşhir etmek için hazırlanmıştır. (...) Mescidde ezan okunmaz, ama burada okunagelmiş. Girişine ‘Ayasofya Camii ibadete açık bölüm’ levhası konmuş. Haber doğru olmasa, İstanbul Müftülüğü neden o levhayı kaldırsın? Neden beş tane olan hoparlör sayısı bire indirilsin?” (Sabah, 10 Temmuz 2006)
Gördünüz mü savunmayı? ‘Mescidde ezan okunmaz’mış! Acaba bu ‘fetva’yı kim verdi? Ezanın en sade tanımı, mü’minleri ‘namaza davet’ değil mi? Mescid de ‘namaz kılınan yer’ olduğuna göre, ezan; mescidde okunmayacak da ‘kilise’de mi okunacak? ‘İbadete açıldı’ dememişler de, ‘İbadete açık Ayasofya’ demişler. Ha Hasan kel, ha kel Hasan, ne farkı var?
Haber koordinatörünün açıklamasından öğrendiğimize göre, haber üzerine harekete geçen ‘yetkili’ler, var olan 5 hoparlörü bire indirmiş ve Hünkâr Mahfili girişinde yer alan ‘Ayasofya Camii İbadete Açık Bölüm’ levhasını kaldırtmışlar. Böyle maksatlı haberlerle harekete geçip, oradaki levhayı kaldırmak, hata üstüne hata yapmaktır! Aynı şekilde, hoparlör sayısını azaltmak da gereksizdir. Oldu olacak, kartel medyasının memnun olması için mescidi de kapatın! Bu yanlış kararlara kim imza attıysa, yanlış yapmıştır. Bu kararlara imza atmanın hata olduğunu, elbette bizden daha iyi bilirler. Bunun da farkınyadız, ama tekraren hatırlatmayı vazife bilelim.
*
Niçin artmadı?
Yersiz yapılan işlerle ilgili olarak tekrarlanan çok sayıda atasözü vardır, ama biz onları tekrarlamayalım. CHP’nin “Son yıllarda TRT’deki dinî muhtevalı programların sayısı arttı” anlamına gelen sorusunu cevaplayan Bakan Beşir Atalay, “Hayır, dinî programlar artmadı” demiş.
CHP, ‘Niçin arttı?’ diye sorunca, ‘Tövbe tövbe. Artmadı, hiç öyle bir şey yapar mıyız?” anlamına gelecek şekilde cevap vermek, ‘tek başına, iş başına gelen’ hükümet mensuplarına yakışır mı?
CHP, ‘Niçin arttı?’ diye soruyorsa, biz de bir vatandaş olarak aksini soruyoruz: “Bütün dünyanın, yolsuzluk, ahlâksızlık ve her türlü kötülüğün ancak ‘din’ ile önleneceğini kabul ettiği bir dönemde, milletin vergileriyle ayakta duran TRT’de, niçin dinî muhtevalı programlar artmadı? Lütfen bu programların hem sayısı, hem de kalitesi artsın!”
Bakalım, CHP’nin sorusuna cevap veren hükümet yetkilileri, ‘vatandaş’ın sorusuna cevap verecekler mi?
11.07.2006
E-Posta:
[email protected]
|