Görünen eşyaya veya görünen hayatlara aldanıp da her şeyin sadece göründüğü gibi olduğuna karar vermememiz gerekmektedir. Zira bazı şeylerin göründüğü gibi olmadığını, her görüntünün geçmişi ve geleceği olduğunu düşünmemiz gerekmektedir. Bu sebeple hazır görüntüler bize fazladan sevinç ve fazladan üzüntü vermemelidir.
Neyin bizim için hayırlı olduğunu, hangi yaşantı biçimlerinin bizim için şerlere sebep olacağını biz bilme imkânına sahip değiliz. Bizi bizden çok daha fazla bilen bir Yaratıcımızın olduğunu ve bize bizden daha fazla sahip olduğunu unutmamamız gerekir. Aksi takdirde, bilgiçlik ve sahiplik durumu bizleri huzur esintilerinin olmadığı iklimlere götürür.
Tevekkül ve teslimiyet hali biz insanlar için biçilmiş en iyi kaftanlardır. Tevekkül kalesine girip, teslimiyet silahını takındığımız takdirde hiçbir azılı düşman bize zarar verme güç ve iradesine sahip olmayacaktır. Yeter ki görüntüler, zahirî karartılar bizleri yanıltmasın. Yeter ki içimizdeki ihtiras duygularını kontrol altına alabilelim.
Hayatların, eşyanın, şatafatların, ihtişamların görünen yüzüne aldanıp da içinde bulunduğu durumdan şikâyetçi olan insanlar, sadece kendilerine kötülük etmektedirler. Bilinmelidir ki insanın mutluluk ve huzuru, elde edemediği şeylerde değil, elde ettiklerinin iyi bir şekilde değerlendirilmesindedir.
Allah, bize iyi bir insan olabilmemiz için, huzurlu bir kul olabilmemiz için ve yeryüzünün halifeliğine uygun bir hayat sürebilmemiz için yeterli cihazatı vermiştir. Eğer bu istenilen değerlere ulaşamıyorsak demek ki problem bizdedir, bizlerin eşyanın hakkını veremeyişimizdedir.
Sahip olduğumuz hiçbir maddî imkânın ne zamana kadar bizim olacağını bilmiyoruz. Bugünkü gibi olumlu veya olumsuz bir şekilde ömrümüzün nereye kadar devam edeceğini de bilme imkanına sahip değiliz.
Bizim için hayırlı gibi görünen haletlerin gerçekten ilerde bize hayırlar getirip getirmeyeceğini, bizim için şer gibi görünen durumların ilerde bizler için nasıl sonuçlar doğuracağını kestirebilme imkanımız da bulunmamaktadır.
Her haletimiz, sahip olduğumuz her kısıtlı imkânımız bizlerin yönünü yaratıcımız olan Allah’a yönlendirmelidir. Üzüntülerimiz, geçici sevinçlerimiz, hastalıklarımız, sıkıntılarımız gibi bütün yaşantı anlarımız bizler için ikazlarla doludur. Zaaf ve acz haletlerimiz, bizlerin arzuları nihayetsiz duygularımızla baş edemeyeceğimizi göstermektedir.
Bu hayat hakkındaki bilgilerimiz, bilgi hazinesinden yeterince istifade etmemiz için yeterli olmadığını da bilmek zorundayız. Sadece gördüklerimizle, duyduklarımızla, hissettiklerimizle insanlık hedefine ulaşmayacağımızı, tefekkür âlemine bir pencere açabilirsek anlayabileceğiz.
Hasılı hayatımızın her anı ve her haleti, bizi bütün âlemlerin Hâlık-ı Kerimi olan Rabbimize yönlendirmeye çalışmaktadır. Gerçek bir insan olmak istiyorsak, huzur ikliminde yaşamak istiyorsak ve bütün zerrelerimizin büyük bir iştiyakla arzuladığı ebed âlemine ulaşıp orada hayatımızı idame ettirmek istiyorsak, her şeyi ve her düşünceyi bir tarafa bırakıp Rabbimize yönelmemiz gerekmektedir.
Bir çok görüntünün bizlere yalancı dünyaları gösterdiğini, gülen bir çok simanın arka yüzünde ıztırapların var olduğunu unutmamamız gerekir. İnsanların hayatına özenerek menzil-i maksuda varamayız. Eşyanın dış yüzüne aldanarak Hazine-i Rahmetten istifade etmenin sırlarını keşfedemeyiz.
Kendi kendimizi fani yaşantılar için yıpratmamız gerekmektedir. Geçici dünya için bize verilmiş olan gözlerimizle belki eşyanın hakikatini görmemiz mümkün olmayabilir. Ebedî âleme yönelik güzelliklerin izini görmemiz için kalb gözümüzü de hayatımıza rehber etmemiz gerekmektedir. Kalb gözümüzü devreye koyabilirsek, dünyamızın şeklinin görünenden farklı olduğunu ve asıl gerçeklerin perdelerin arkasında korunduğunu anlayabileceğiz.
14.07.2006
E-Posta:
[email protected]
|