Bu yılki YAŞ toplantısından aylar önce, dört yıllık görev süresi Ağustos’ta dolacak olan Genelkurmay Başkanı Org. Özkök’ün yerine kimin geleceği tartışılmaya başlandı.
En güçlü aday olarak görünen Kara Kuvvetleri Komutanı Org. Büyükanıt’ı, kimi sert söylemleri sebebiyle hükümetin istemediği ve başka alternatifler aradığı ileri sürüldü.
Bu çerçevede, 28 Şubat’ın önemli isimlerinden Jandarma Genel Komutanı Org. Türkeri’yi öne çıkaran senaryolar dahi üretildi.
Aynı süreçte, Büyükanıt ismi üzerindeki spekülasyonlar hız kesmeden devam ettirildi.
Komutanın bilhassa Şemdinli olayıyla irtibatlandırılması ve adının iddianameye dahi geçirilmesi gergin bir ortam meydana getirdi.
Bu ortamda Büyükanıt için “hükümetin istemediği, ama CHP’nin savunduğu adam” görüntüsünün ortaya çıkması sıkıntıyı daha da katmerledi.
ABD’dekiler başta olmak üzere kimi dış mahfillerde Büyükanıt için yapılan “tutkulu laik, sıkı Atatürkçü” yorumları ise, işin tuzu biberi oldu.
Bu süreçte hükümetin Büyükanıt’la bir sorunu olmadığı, terfîlerde Genelkurmay’ın teamüllerine saygılı olacağı yönündeki taahhütleri, gerilimi yatıştırır gibi oldu, ama CHP kapanmış görünen konuyu tekrar gündeme taşıyarak meseleyi yeniden kaşımaya çalıştı.
Ve ardından Baykal “Sivil darbeyi önledik” edasıyla tartışmaya son noktayı koydu.
Tam bu aşamada Kara Harp Okulu Komutanı Tümg. Reha Taşkesen’in sürpriz istifası, işi yine Büyükanıt’la irtibatlandıran yeni tartışmaları gündeme getirdi. Adı 2010'lu yılların Genelkurmay Başkanı adayları arasında gösterilen Taşkesen Büyükanıt’a en yakın isimlerdenmiş, hattâ onun sağ koluymuş, vs.
Ordu içinde ayrı hizipler varmış izlenimi veren bu iddialara itibar etmek istemiyoruz.
Buna karşılık, Taşkesen’in istifasıyla ilgili olarak Genelkurmay’ın yaptığı açıklamayı esas almak durumundayız: Buna göre, Harbiye Komutanı hakkında muhtelif komutanlık kademelerine ihbar belgeleri ulaşmış, bunlardaki iddiaların ciddiyetinin kendisine sorulması üzerine Taşkesen öz iradesiyle istifa yolunu seçmiştir....
Bahsi geçen bu iddialar, medyada, Harbiye kampüsünde kimi kız ve erkek öğrencilerin el ele tutuştuğu, hattâ öpüştüğü; lokalde bira içilmesine izin verildiği ve bu yüzden nahoş olaylar dahi yaşandığı; ve Taşkesen’in bir öğrenciyle gönül ilişkisine girdiği şeklinde sıralandı.
Genelkurmay işin bu cihetini “Kişinin özel hayatıyla ilgilidir” diye kapatmayı tercih etti.
Böylece, Taşkesen’i istifaya götüren sebebin son madde olduğu şüphesi kuvvet buldu.
Taşkesen ise, bir rivayete göre olayı “dinci örgüt komplosu” olarak niteliyor ve “Benim Atatürk değerlerine ne kadar bağlı olduğum biliniyor, benim üzerimden TSK’yı yıpratmayı hedefliyorlar” diyor (Vatan, 11.7.2006).
Açıklama, bu iddiayı boşlukta bırakıyor.
Taşkesen 28 Şubat’ın en sıcak günlerinde Demirel’in başyaveriydi. Pek yardımcı olduğunu sanmıyoruz. Dış gezilerde karşılaşırdık. Bizde bıraktığı intibayı, selef ve halefine kıyasla “hayli soğuk bir asker” olarak ifade edebiliriz.
14.07.2006
E-Posta:
[email protected]
|