Çarşamba günü akşamı (12/7/2006) Fuad Yasin’den sonra Filistin’in Ankara Büyükelçiliğine atanan Nebil Maruf’u dinledik. Barış sürecini özetledi ve şunları söyledi: “İsrail, Filistin milletini ve halkını tanımıyor ve onları reddediyor. Temel sorun budur. Onun dışındaki bütün olaylar oyundan ve ayrıntıdan ibarettir. Filistin halkını tanımamak için muhatap olmadığını ve temsilcilerini beğenmediğini söylüyor. İsrail Arafat’ı reddetti. Daha önce Arafat’a başbakanlığını dayattığı Mahmut Abbas’ı da cumhurbaşkanı seçildikten sonra tanımadı ve onu partner olarak kabul etmedi. Sonunda HAMAS’ı da reddetti.
“İsrail Filistinlilerin temsilcisi kim olursa olsun barış yapmak istemiyor. Derdi temsilcileriyle değil Filistin milletinin varlığıyla. Oysa ki, İsrail’in değil Filistinlilerin muhatap sorunu var. İsrail ise bunu tersine çevirip söylüyor. HAMAS’ın kendilerini tanımadığını söylüyor. Kendisi Filistin’i ve meşru haklarını tanıyor mu, BM kararlarını tanıyor mu? Arafat Filistin halkının insani ve siyasi haklarından taviz vermedi. İslâm ümmetinin Filistin üzerindeki haklarından da geri adım atmadı. Ve bunun sonucu olarak İsrail Arafat’ı iki yıl muhasara etti ve abluka altına aldı.
“Sonunda şehit oldu. İsrail doğrudan onun akibetinden sorumludur. Filistin bugün büyük bir hapishanedir. İnsanlar dışarıdan içeriye içeriden dışarıya çıkamıyorlar. Refah sınır kapısında 5 kişi beklerken öldü. Ve Arap bankaları dahil yapılan yardımları içeriye transfer edemiyor. Bunun sorumlusu Batılı ülkelerdir. Filistin hükümet görevlileri beş aydır maaşlarını alamıyorlar. Filistin halkının yüzde 75’i fakirlik sınırının altında yaşıyor. İşşizlik ise her yeri istila etmiş durumda...”
***
Filistinli Sefir, Gilad’ın kaçırılmasının bahane olduğunu İsrail’in bu bahane üzerinden planlarını yürürlüğe sokmak (imrar) istediğini söylüyor. Anladığımız kadarıyla İsrail’ın planı şöyle: Gazze’yi ya tamamen ya da kısmen yeniden işgal etmek. Bununla da kalmamak İsrail’in kalıcı ve sabit sınırlarını çizebilmek için (Olmert’in ilan ettiği gibi) Batı Şeria’nın yüzde 58’ini ilhak etmek. Bu anlamda, İsrail Duvarı nihai sınırlar olarak kabul ediyor ve planlarını ona göre yapıyor. Bu tek yanlı planlarını uygulamak için de Filistinli muhataplarını işgalle devre dışı bırakıyor.
Gazze işgali ile birlikte muhtemel Filistinli muhataplarını da yok etmiş oluyor. Plan buna matuf. Ardından da Batı Şeria’da kendisine göre kalıcı düzenlemeler yapmak istiyor. İsrail’in nihai amacı Filistin devletini yok etmek. Bunun için de devlet organlarını ve temsilcilerini tasfiye ediyor. Gazze işgali buna matuf bir harekettir. Hapishanedeki tutuklu ve esirlerin uzlaşma planlarıyla birlikte Filistin tarafı hem kendi içinde daha yeknesak hale gelmeye adaydı hem de İsrail’le barışa oldukça yaklaşmıştı. Ama İsrail er Gilad’ı bahane ederek devreye girdi ve bütün bu süreci altüst etti. Berhava etti.
İsrail barış istemiyor. Barış için toprak vermesi ve Filistin devletini kabul etmesi lazım. Bunu yok etmek için de mukaddimatını ve öncüllerini yok ediyor. Operasyonun amacı budur.. Sözlü olarak kabul ettiği Filistin devletini fiili olarak yıkıyor. Buradan şu anlaşılıyor. İsrail’in amacı evvelemirde HAMAS hükümetini yıkmak ki zaten yeraltına çekilmeye icbar etti ve ardından Özerk Yönetime de fiilen son vermek veya tamamen işlevsiz hale getirmek istiyor. Belediyeler düzeyine indirmek.
***
İsrail Gilad’ın kaçırılması üzerine dünyayı ayağa kaldırdı ama son 50 gün içinde İsrail’in 96 Filistinliye suikast düzenlediğini kimse görmek istemiyor. Gazze’de deniz kenarında bir aileyi yok ettiğini unutuyor. Halbuki herkes bunu televizyonlardan seyretti. Dolayısıyla İsrail tek yanlı hareket için bunları bahane olarak kullanıyor ama amacı barışı durdurmak. Gazze ve Batı Şeria’yı kantonlara bölmek. Filistin devletinin bütüncül yapısını bozmak. Kolu bacağı ayrılmış bir vucut varlık olabilir mi? İsrail’in amacı Filistinlileri toplu kıyıma uğratmak yani jenosit. Kurşunla öldüremediğini abluka ile öldürmek ve yok etmek istiyor. En iyi Filistinli onlar için ölü Filistinlidir. Gerçek Holokost İsrail’in yaptıklarıdır. Ama sizlere söz veriyorum: Teslim olmayacağız ve İsrail’in üzerimizden zafer kazanmasına izin vermeyeceğiz, müsade etmeyeceğiz. Bu bizimkisi sınır savaşı değil varolma savaşıdır. İsrail ve arkasından dünya Gilad’ı kurtarmak için seferber oldu. Ama bir onbaşıya karşı toptan esir bir millet olan Filistinlilerin esaretiyle ilgilenen yok. Bu anlamda dünyaya dargın ve küskünler. Sanki dünya kurbanın ve mazlumun karşısında zalimin ve celladın yanında elbirliği etmiş gibi.
Türkiye’nin arabuluculuğu şükranla anan Büyükelçi Maruf bu arabuluculuğun İsrail’in askeri baskısını hafiflettiğini söyledi. İsrail’i nahak yere destekleyenlerin de manevi bir illetin ve marazın pençesinde olduklarını söyledi. İsrail’i dokunulmaz kılan ve yatışmaz, serkeş kılanın da bu olduğuna parmak bastı. Siz ne dersiniz?
14.07.2006
E-Posta:
[email protected]
|