Belirli ideolojik argümanların arkasına sığınan muayyen kesimlerin, bu argümanlar sebebiyle işi abarttıkları ve sağduyuyu yeteri kadar temsil edemedikleri görülüyor. Bunlardan birisi Cumhurbaşkanı A.Necdet Sezer. Sabah’ın manşeti, adeta bir skandalın habercisi gibiydi. ‘Damlı girilmez’. Ve altındaki özetlerden veya spotlardan şunlar okunuyordu: “Sezer’in yüzyılın projesi Bakü-Ceyhan hattı için bölge liderlerine düzenlediği gala yemeği türbanlı eş korkusuyla ‘erkek erkeğe’ yenecek...”
Şüpheniz olmasın, bu anlayış Türkiye’nin önünü tıkıyor. Baykal neden sayın Erdoğan’ı Köşk’te istemediğini anlatırken, o makamın uzlaşma makamı olduğunu söylüyor. Ama bugün pekâlâ anlaştığı Sezer’in bu tavrı, hangi uzlaşmanın eseri ve mahsûlü olabilir? Bu tarz, diyalog ve uzlaşma tarzı değil, olsa olsa monolog tarzı olabilir.
Bu tek kişilik davet uluslararası kamusal alanın korunması için alınmış bir tedbirdir. Ama Cumhurbaşkanı Necdet Sezer’in sezemediği bir durum var. Bir şey haddini aşarsa, tersine döner. Artık bu yasak bıkkınlık verdi ve Batılılar tarafından bile ‘primitif, yani ilkel laiklik türü’ bir uygulama olarak değerlendiriliyor. Maalesef, bu gibi konularda kilitlenmenin ülkeye maliyeti çok yüksek. Ülkeyi kıpırdatmıyor ve bir yerlere çiviliyor. Bunları söylerken temel arzum, AKP’lileri Köşk’te görmek değil. O ayrı bir konu. Necdet Sezer’in, maalesef bu yaklaşımı, spor camiasındaki en aktüel tartışmayı hatırlatıyor bize. Zeyneddin Zeydan ( Zinedine Zidane)’ın Dünya Kupası finalinde İtalyan futbolcuya kafa atması yüzünden alevlenen tartışma. Onun kafası türbanlı değil, ama adı Müslüman ve derisi de tam beyaz değil. Bu Avrupa’da bir Müslümana yönelik hazımsızlığın spora yansımasından başka bir şey değildir. Avrupa bu İslâmfobisi yüzünden, adeta önyargıların çatıştığı bir kıta haline geldi.
***
Bu tartışmaların en tipik olarak odaklandığı isim Zeyneddin Zeydan. Dünya Kupası’nın finali de işte Avrupa’da yaygın hale gelen İslâmfobisi yüzünden, kötü bir finalle kapandı. İtalyan futbolcu Marco Materazzi, Fransa’nın kaptanı Zeydan’a ‘sen teröristsin’ şeklinde hakarette bulunuyor. Ama daha sonra Materazzi, asla böyle bir kelime kullanmadığını ve annesine de küfür etmediğini söylüyor. Bununla birlikte Zeydan, neden ilk çekişmeden sonra ani olarak geri dönüyor. Arkasından bir tahrik ve kışkırtma daha gelmeli. Materazzi ise, kışkırtmayı inkâr ediyor. Zizou neden kariyerini böyle bir şekilde bitirsin? Dediğim gibi, Avrupa’da çok yönlü bir ırkçılık ve onun da ötesinde İslâm nefreti var. Bazıları İslâm nefretiyle meşbu hale gelmiş. Ve bu yüzden, özellikle de hassas mevkide olanların ve bu mânâda gözaltında olanların görev yapmaları oldukça zor. İslâmfobisi çok kolay bir şekilde hakarete ve ayrımcılığa dönüşebiliyor. Avrupa’daki ırkçılar ve bu yönüyle Zeydan’ı çekemeyenler, meseleyi politize de ettiler. Sözgelimi Le Pen ve siyasî takımı, ‘Zeydan ve ailesi Harkî olmasaydı, kaptan formasını giyemezdi’ diyor. Bu da İslâmfobisine dayalı bir siyasî kışkırtmadır. Zira bu da doğru değil. Harkîler, daha doğrusu Harekîler (Cezayir Savaşı’nda beşinci kol olarak Fransa’ya arka çıkan ‘hain’ Cezayirliler), Cezayirliler tarafından dışlandıkları gibi, bizzat Fransa tarafından da dışlanıyorlar. Öyle ki, Fransız takımında kendi ülkesi Cezayir’e karşı oynarken de Zeydan aynı şekilde sloganlarla ve pankartlarla tahrik edilmişti. İşte bu zehirli birikimler, en nazik anda ve hiç olmadık yerde patlayıveriyorlar.
***
Güneyin kuzeyi ele geçireceği safsatasını yayanlardan birisi olan ve bu mânâda Bernard Lewis’in Avrupa’daki sağlam şakirtlerinden kabul edilen (başkan Franco Marini değilse şayet) İtalya Senato Başkan Yardımcısı Roberto Calderoli de yangına benzinle gidenlerden. O da siyasî Materazzi. Gökmavililerin zaferi sonrasında, “Fransa, zenciler ve Müslümanlarla dolu bir takım. Aralarında komünistler de var. Tüm bunları mağlup etmiş olmak, aynı zamanda siyasî bir zaferdir. Biri, Mekke’yi Beytüllahim’e tercih ediyorsa, bu da benim kabahatim değil” biçiminde bir söz sarfediyor. İtalyan basını, Calderoli’nin sözlerinin Roma’daki Fransa Büyükelçisi Yves Aubin de La Messuziere tarafından protesto edildiğini yazdı. Büyükelçi La Messuziere’nin, ‘’Roberto Calderoli tarafından verilen beyanat kabul edilemeyecek ve kınanması gerekecek niteliktedir. Söz konusu beyanatın İtalyanların düşüncelerini yansıtmadığını düşünmekteyim’’ dediği belirtildi. Materazzi gibi, o da pişkin bir şekilde sözlerinin çarpıtıldığını söylemiş. Hem suçlu, hem de pişkinler. Fiilleri güven vermeyen adamların, sözlerine güvenilir mi ? Bunlar İslâmophobic duyguların etkisinde hasta kafalar.
13.07.2006
E-Posta:
[email protected]
|