Gençliği tehdit eden tehlikeler karşısında, zamanında tedbirler alınmadığında, ne gibi facialar yaşandığını hep beraber görüyoruz. Son günlerde, aldığı ‘aşırı doz’ uyuşturucu sebebiyle hayatı kaybeden genç bir kızın hazin öyküsünü gazetelerde okuduk.
Haberlere göre, eşinden yıllar önce boşanan ve kızı uyuşturucu sebebiyle ölen baba, kendisini suçlayarak şöyle demiş: “Kızım benim yanımda büyümedi, onu çok iyi anlamadım. (...) Önceki erkek arkadaşından ayrıldığı zaman psikolojik sorunlar yaşadı. Keşke onunla daha çok konuşmayı deneseydim. Tüm anne-babalar benim yaptığım hataya düşmesin.” (Akşam, 12 Temmuz 2006)
Acılı babanın, “Tüm anne-babalar benim yaptığım hataya düşmesin” temennisine katılmamak mümkün değil. Ancak problem bir iki kişinin problemi değil. Aynı tehlike ile hepimizin çocuğu karşı karşıyadır. Dolayısı ile tedbir almak da hepimize düşer.
Ancak ‘tedbir’i de yanlış yerde aramamak lâzım. Başta gençler olmak üzere, bütün insanlığı yanıltan ‘ifsat şebekeleri’ne göre, gençler hayatlarını istedikleri gibi yaşamalı, onlara hiç bir sınırlama konulmamalıdır. Hürriyeti yanlış anlayan bu anlayışın gelip dayandığı nokta —maalesef— uyuşturucu ve alkol duvarıdır. Meselâ, acılı babanın ‘Önceki erkek arkadaşından ayrıldığı zaman’ diye tarif ettiği ‘önce’ masum bir ‘önce’ olarak görülebilir mi? Eğer yanlış anlamadıysak, burada ‘evlenip de ayrılma’ hadisesi yok. Gerçeklere gözlerini kapayanların ‘flört’ dediği bir birliktelik olsa gerek. İşte, yanlış bu noktadan başlıyor: “Gençtir, hayatını yaşasın. İstediği arkadaşını kendisi seçsin, bulsun. Dokunma, gençtir, sonra yapar” gibi telkinler aslında cemiyet hayatını dinamitleyen tavsiyelerdir.
Öte yandan, ailenin dağılması da gençler için ayrı bir buhran sebebi. Peki, incelense ailelerin dağılması, anne-babanın boşanmasının altında ne gibi sebipler yatar? Ekseriyetin, İslâm dininin yasakladığı hal ve tavırlarda ısrarın yattığı görülür. Elbette tek sebep bu değil ve ‘dinî bütün aileler’de de zaman zaman boşanmalar yaşanır ve yaşanması da mümkündür. Ama boşanmaların geneli, ailelerin İslâmın ter-ü taze iman esaslarına sarılmamasıdır. Meselâ, içki, kumar, fuhuş gibi kötü yollar İslâmın ‘kökten karşı’ olduğu ve yasakladığı şeyler değil midir? Öyle ise, niçin bu doğrular görülmüyor ve yüzde yüz yanlış olduğu binlerce defa ispatlanan çıkmaz sokaklarda yürümek için ısrar ediliyor?
Gerçeklere gözümüzü kapamayalım ve gerçekleri ifade etip duyurmaktan da geri kalmayalım: Cemiyetin karşı karşıya olduğu problemlerin çözümleri, ‘doğru İslâm ve İslâmiyete lâyık doğruluk’ta vardır. Kimse başka yerde çözüm aramasın ve milleti de oyalamasın.
Medya bir yandan bu haberleri verip, öte yandan da gençliği müstehcenlik batağına/ ateşine atmaya devam etmesin. Lütfen, samimi ve dürüst olalım. Üç kuruşluk ‘tiraj’ gelecek diye, gençleri ve Türkiye’yi mahvetmeyelim, mahvetmek istenlere destek olmayalım.
Allah’ım, bizi ve çocuklarımızı ‘ifsat şebekeleri’nin çetin tuzaklarından koru. Amin.
13.07.2006
E-Posta:
[email protected]
|