Konular birikmişti. Grup toplantıları yapılmadığı, Başbakan Erdoğan da sık sık TV programlarına çıkan bir politikacı olmadığı için, görüşleri merak konusu olmuştu.
İsrail-Filistin konusunda Başbakan Erdoğan, uluslar arası bir misyon üstlendiği için de perde arkasında nelerin yaşandığını kendi ağzından dinleme fırsatı bulduk.
Bush, Putin ve Blair’in birkaç gün arayla arayıp, İsrail-Filistin olayındaki Türkiye’nin girişimlerini desteklediklerini ifade etmeleri, her açıdan önemli bir kazanımdı.
İsrail’li askerin kaçırılmasından sonra İsrail Başbakanı Ehud Olmert ile Filistin Devlet Başkanı Mahmut Abbas’ın arayarak Türkiye’nin devreye girmesini istediklerini belirtti Erdoğan.
Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esat’a Başdanışmanı Ahmet Davutoğlu’nun özel temsilci sıfatıyla göndermeyi ABD’liler ile görüşmeleri sırasında kendisini önerdiğini açıkladı.
“Davutoğlu’na haksızlık yapılıyor”dedi Başbakan. Davutoğlu hem Dışişleri Bakanı Gül’e hem Başbakan’a Başdanışmanlık yapan tek isim. Bu nedenle gelen yabancı heyetler Türkiye’nin dış politikasındaki öncelikleri öğrenmek için Davutoğlu ile saatler süren müzakereler yapıyorlar. Kimine göre Neo-Osmanlıcı, kimine göre üçüncü dünyacı. Şu bir gerçek ki, Hamas’ı Türkiye’ye getiren adam damgasını yemesine karşın, Suriye ziyareti, İran konusundaki çabaları nedeniyle tekrar gücünün farkına varılan bir isim oldu Davutoğlu.
Başbakan bir diğer danışmanı Cüneyt Zapsu hakkında da ilk kez bu denli geniş açıklamalarda bulundu. Ama ondan önce bir süredir El-Kaide’ye destek verdiği iddiasıyla Milliyet tarafından ısrarla gündemden düşürülmeyen Yasin El Kadı ile ilgili açıklamaları dikkat çekiciydi. Birileri Hikmetyar’ı şimdiye kadar malzeme yaptılar. Şimdi Başbakan onların ağzına bir de Yasin El Kadı sakızını vermiş oldu.
Şimdiden bir yerlere kaydedin, çünkü Başbakan’ın şu gelecek sözlerini yıllarca kullanacaklar: ”Yasin Beyi tanıyorum. Kendime inandığım gibi inanıyorum. Yasin Beyin bir terör örgütüne destek vermesi söz konusu değildir.”
Zapsu, ”Bu adamı deliğe süpürmeyin, kendisini kullanın” demesine karşın Kasımpaşalı delikanlılığını yaparak siyaset arkadaşına sahip çıktı Başbakan. Sahip çıkmanın ötesinde Erdoğan asıl hedefin Zapsu değil, kendisi olduğunu çözmüş, ”Cüneyt Bey üzerinden partiye ve bana vurma gayreti içinde olanlar da yaptı bunu” diyor. İşin özü bu.
Peki kim bunlar? Erdoğan cevabı bir soruyla veriyor: ”Bu yayın grubu ne elde etmek istiyor?”
Yasin El Kadı ve Cüneyt Zapsu haberleri hangi yayın grubunda çıkıyor? Milliyet gazetesi. Peki bu gazete kimin? Aydın Doğan’a ait Doğan Yayın Grubu’nun. Başbakan, ”Bunları hoplatacağım” diyor. “Boşuna uğraşmasınlar, biz bunların derdini biliyoruz, geleceği yeri de biliyoruz. Vakti saati geldiğinde açıklayacaklarım, inanıyorum ki, milletimi çok daha rahatlatacak, onları da hoplatacaktır” sözleri Erdoğan’a ait.
Peki Çiller ile Aydın Doğan arasında TV’lerdeki canlı yayınlardan Sultanahmet Meydanındaki mitinge kadar uzanan kavganın bir benzerine mi tanık olacağız? Hiç sanmam. Peki Aydın Doğan’ı bir Cem Uzan’ın akibeti mi bekliyor? Yine hayır.
AKP iktidarında en çok kazanan patron kim diye sorsanız, birinci TÜPRAŞ’ı alan Mustafa Koç, ikincisi Erdemir’e sahip olan OYAK, üçüncüsü ise Aydın Doğan derim. Aydın Doğan bu iktidar dönemindeki ekonomik trendin yükselmesi sayesinde kendisini müflis bir banka patronu durumuna düşürecek olan Dışbank’ı 1 milyar dolar gibi bir rakamla sattı. Ayrıca yine bu dönemde kendi grubunun verilerine göre 5 kat daha zenginleşti.
Hiç kafanızı yormayın. Bir iki gün sonra Erdoğan da unutur, onlar da daha başka bir zamanda hesaplarını görmek üzere defteri kapatırlar.
13.07.2006
E-Posta:
[email protected]
|