Önemli dönemeç noktaları var Türkiye’nin. Batı demokrasilerinde rutin bir işlem olarak gerçekleştirilen atamalar, bizde darbelere, tasfiyelere, rejim sarsıntılarına yol açtığı için, kritik süreçler olarak karşımızda duruyor.
Bundan tam 1 ay sonra Türkiye işte böylesine kritik bir eşiği atlayacak. Yüksek Askerî Şûrâ toplanarak Genelkurmay Başkanını belirleyecek. Büyükanıt Paşanın Şemdinli olayları sebebiyle sarf ettiği, “Tanırım, iyi çocuktur” sözlerinden kaynaklanan tartışmalar bu atamayı popüler kıldı. Ancak zannetmeyin ki, sadece bu dönem için bu tartışmaları yapıyoruz.
Türkiye’nin tarihinde bunun sayısız örnekleri var. Bu sebeple biz 2 yıl sonra aynı günlerde, yine benzer tartışmaları yapacağız. Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök ile Jandarma Genel Komutanı Fevzi Türkeri’nin emekliye ayrılması nedeniyle bu iki göreve atamalar yapılacak. Kara Kuvvetleri Komutanı Büyükanıt’ın Genelkurmay Başkanı olmasıyla birlikte Birinci Ordu Komutanı Org. İlker Başbuğ’un Kara Kuvvetleri Komutanlığına getirilmesi bekleniyor. Tabiî Jandarma Genel Komutanlığından emekli davetiyelerini bastırmışken, Kara Kuvvetleri Komutanlığına getirilen Aytaç Yalman örneğini de unutmamak gerekiyor.
Hilmi Özkök, orduyu siyasete sokmamakla, AKP iktidarına karşı sert davranmamakla, AB konusunda engel çıkarmamakla suçlanan ve hükümetle uyum olmakla itham edilen bir Genelkurmay Başkanıydı. Peki ordunun siyasetten uzak durması, Genelkurmay Başkanının siyasilerin işlerine müdahale etmemesi ve TSK’yı bir kriz konusu olmaktan uzak tutması bir Genelkurmay Başkanının aslî görevi değil mi? Görevini yapmak zaaf, rejime müdahale etmenin ise erdem olduğu bir demokrasi olur mu?
Geçmişte Muhsin Batur’dan, Faruk Gürler’e, Talat Aydemir’den, Cemal Madanoğlu’na, üsteğmeninden generaline kadar türlü çeşit, başarılı, başarısız müdahaleler yaşadık. Ne oldu? Türkiye’yi asker egemen, yarı militer, demokrasiyi işletemeyen, şeffaf olmayan bir ülke konumuna düşürmedi mi? Sabah kalkanın yönetime el koyduğu bir muz cumhuriyeti olmadık, ama ondan birkaç gömlek üstte, ama yarı militer bir demokrasi olarak kaldık. Zaten üye olmak istediğimiz AB ile aramızdaki en önemli sorunlardan biri de rejim içinde askerin rolünün çok fazla ön planda olması değil mi?
Tüm bunların altını çizdikten sonra Genelkurmay Başkanlığı prosedürüne, anayasa ve TSK’nın ilgili yasalarındaki maddeler ışığında bakmak istiyorum. Çünkü bu denli çalkantılı bir konu için, Genelkurmay Başkanı üçlü kararname ile mi atanır, yoksa tüm bakanların isminin yer aldığı müşterek kararname ile mi Cumhurbaşkanının onayına sunulur, konusu dahi net değil. Ayrıca 24 saatlik gecikme Büyükanıt’ı koltuğundan eder mi etmez mi gibi tartışmalara şahit oluyoruz.
Genelkurmay Başkanlığının ataması anayasa’nın 117. Maddesinde düzenleniyor. Genelkurmay Başkanı, Bakanlar Kurulunun teklifi üzerine, Cumhurbaşkanınca atanır; görev ve yetkileri kanunla düzenlenir” deniliyor. Ayrıca Genelkurmay Başkanının görev ve yetkilerinden dolayı Başbakan’a bağlı olduğu belirtiliyor. Dikkat edin, başbakanlık denilmiyor, Başbakan deniliyor.
926 sayılı TSK personel Kanunu’nun 49. Maddesi de daha ayrıntılı bir şekilde bu konuyu düzenliyor. “Genelkurmay Başkanı, Kara, Deniz ve Hava Kuvvetleri Komutanlığı yapmış orgeneral oramiraller arasından Bakanlar Kurulunun teklifi üzerine Cumhurbaşkanınca atanır” deniliyor.
“Bakanlardan birisi 24 saat imzalamazsa, yaş haddinden dolayı Büyükanıt bu şansını kaybeder” diyenler de yasaya uygun konuşmuyor. Çünkü 926 sayısı yasanın 49. maddesinin ikinci paragrafının son cümlesi, ”Genelkurmay Başkanlığının boşalması halinde, en geç 45 gün içinde atama yapılır” diyor. Bir de 1324 sayılı Genelkurmay Başkanı’nın görev ve yetkileriyle ilgili kanun var. Orada da, ”Bakanlar Kurulunun teklifi üzerine Cumhurbaşkanınca atanır” deniliyor.
Peki iktidar kanadındaki düşünce ne? Başbakan Erdoğan Genelkurmay başkanlığı konusunu Abdullah Gül ve Vecdi Gönül dışında hiçbir kimse ile ve hiçbir zeminde konuşmuyor.
Ordunun iç dengelerine müdahale etme gibi bir düşüncesi gözlenmiyor. “Teamül neyse, o uygulanacak” diye Büyükanıt’a verilmiş bir sözü var.
Yüksek yargı mensuplarına ek zam verilmesine itiraz eden Genel Başkan yardımcılarına, “Söz verdim, gerçekleşecek” diyen Erdoğan’ın, Büyükanıt konusunda farklı hareket etmesi beklenmemeli.
“Darbe yapmaz diye Ege Ordu Komutanlığından getirilen Evren darbe yapmadı mı ki?” yorumlarının hükümet cenahında çokça konuşulduğu da unutulmamalı. Ayrıca, Futbol Federasyonu Başkanı’nı bile değiştiremeyen bir iktidarın, Genelkurmay Başkanlığı gibi hesabı alt üst edeceğine de ihtimal verilmemeli.
Bu sebeple ben kendi payıma YAŞ’ta bir sürpriz beklemiyorum. Biz Büyükanıt olayını tartıştığımız kadar bir konuyu göz ardı ettik. Asıl bu YAŞ toplantısında adı Sauna ve Atabeyler çetesinin içinde yer alan, bazı eski subaylarla işbirliği içinde oldukları ortaya çıkan subaylar, astsubaylar ne olacak? TSK ile ilişikleri kesilecek mi? Asıl ona bakmak gerekiyor. Çeteci subayların, astsubayların TSK’nın imajına ve emir-komuta zincirine verdiği zarar, hiçbir şeyle izah edilemez.
04.07.2006
E-Posta:
[email protected]
|