İzmir’den okuyucumuz: “Sırat Köprüsü nedir? Mecazî midir? Yoksa gerçekten var mıdır? Kesilen kurbanların sahibine sırat köprüsünü geçerken binek olmasının hikmeti nedir?”
Sırat ile ilgili Peygamber Efendimizi (asm) dinleyelim:
“Kıyamet Gününde insanlar bir araya toplanacaklar. Rabbimiz: ‘Her kim her neye tapıyor idiyse onun ardına düşsün!’ buyuracak. Artık kimi güneşin, kimi ayın, kimi taptıkları tâğûtların peşine düşecekler. Yalnız bu ümmet, içlerinde münâfıkları da olduğu halde yerinde kalacak. Allah onlara: ‘Ben sizin Rabbinizim!’ buyuracak. Onlar da: ‘El-Hak, Sen bizim Rabbimizsin!’ diyecekler. Allah Teâlâ’nın onları dâvet buyurması üzerine dâvete uyacaklar. Cehennemin tam ortasına Sırat (köprü) kurulacak. Ümmetini onun üstünden en evvel geçirecek ben olacağım. O gün dehşeti ve korkusu sebebiyle peygamberlerden başka hiç kimse konuşamayacak. Peygamberlerin o günkü kelâmları da: ‘Allahümme sellim, sellim’ (Allah’ım esenlik ver, Allah’ım kurtar!’ olacaktır. Cehennemde sa’dân dikenlerine benzer çengeller vardır. Bu dikenlerin ne kadar büyük olduklarını ancak Allah bilir. (Değişik rivayetlerde: Onlara, ‘Nurunuzun miktarına göre kurtuluşa koşun!’ denilir. Mü’minlerin kimi göz kırpacak kadar zaman içinde, kimi şimşek gibi, kimi rüzgâr gibi, kimi kuş gibi, kimi ala-yörük cinsi bir at gibi, kimi deve gibi sür’atle geçerler. Nihayet nûru yalnız ayaklarının baş parmağında olarak verilen kimse yüzü koyun yürüyerek elleri ve ayaklarıyla emekler ve bir kolunu çekse öteki kolu, bir ayağını çekse öteki ayağı takılır ve kurtuluncaya kadar ateş yanlarına çarpar durur. Kimi yürüyerek, kimi karnı üstünde sürünerek geçer de: ‘Yâ Rab! Beni neden bu kadar geç bıraktın?’ der. Cenâb-ı Rabbü’l-âlemin: ‘Seni geç bırakan kendi amelindir!’ buyurur. O gün münafıklar, iman edenlere, ‘Lütfen bizi bekleyin de, nurunuzdan biz de istifade edelim’ derler. Fakat kendilerine: ‘Geriye dönün. Nûru orada arayın’ denilir.) Bu çengeller insanları kötü amellerinden dolayı kapıp alırlar. Bunlardan kimi kötü ameli dolayısıyla helâk olur. Kimi hardal gibi ezildikten sonra kurtulur. Nihayet, Allah ateşe girenlerden kimlere rahmet buyurmayı dilemişse onları çıkarır. Meleklere, dünyada iken Allah’a ibadet etmiş olanları çıkarmalarını emreder. Melekler de onları çıkarır. Melekler onları secde izlerinden tanırlar. Allah Teâlâ secde izlerini yiyip mahvetmeyi Cehennem ateşine haram kılmıştır. Cennet ile Cehennem arasında yüzü ateşe dönük bir kimse kalır. Ki o, Cennete gireceklerin sonuncusu olacaktır. O kimse:
‘Ya Rab! Yüzümü şu ateşten döndür. Kokusu beni zehirleyip duruyor. Alevi beni yakıp duruyor’ diyecek. Adamcağız mütemadiyen duâ ve niyaz yapmaya devam edecektir. Sonunda Allah Teâlâ:
‘Bu senin dediğin yapılacak olursa, acaba başka bir şey istemeyecek misin?’ buyurur. Adam:
‘Celâl ve İzzetine yemin olsun ki, hayır!’ diyecek. Allah onun yüzünü Cehennem ateşinden Cennet’e doğru döndürünce Cennet’in güzelliğini görecek. Başlangıçta bir süre hayâ ettikten sonra: ‘Ya Rab, beni Cennetin kapısına yaklaştır’ diyecek.
Allah: ‘Evvelce başka bir şey istemeyeceğine dair yemin etmiş değil miydin?’ diyecek. Adam: ‘Ya Rab! Mahlûkatının en bedbahtı ben olmayayım’ diyecek. Allah:
‘Bunu da verirsem başka bir şey isteyecek misin?’ diyecek. Adam:
‘İzzet ve celâline yemin olsun ki, hayır!’ diyecek.
Cenâb-ı Allah onu Cennetin kapısına yaklaştıracak. O kimse, Cennetin kapısına varıp da, Cennetteki eşsiz güzelliği ve letafeti, içindeki hadsiz sevinci ve neşeyi görünce, bir süre utancından susacak, ama sonra:
‘Yâ Rab! Beni içeriye sok!’ diye duâ edecek. Allah:
‘Behey Âdemoğlu! Sen ne sözünde durmaz kimsesin! Sen verdiğimden başka hiçbir şey istemeyeceğine dair yemin vermiş değil miydin?’ buyuracak. Adam:
‘Ya Rab! Mahlûkatının en bedbahtı olmayayım’ diyecek ve duâ ve niyazına ısrarla devam edecek. Nihayet Cenâb-ı Hak, onun da Cennete girmesine izin verecek. Ona:
‘İste!’ buyuracak. O da uzun boylu isteklerini dile getirecek. Ne arzu ediyorsa isteyecek. İstekleri bitince, Allah Teâlâ: ‘Bunlardan başka şunu da, şunu da, şunu da, bunu da iste!’ buyuracak. İsteyeceği güzel şeyleri Cenâb-ı Hak onun aklına getirecek. Nihayet adam bunları da isteyecek. Adamın istekleri bitince Allah Teâlâ:
‘Bunların hepsi ve on misli kadar isteklerin hepsi senindir’ buyuracak.”1
Allah için kesilen kurbanların Sırat üstünde sahiplerine burak gibi binek olacakları müjdesi, yapılan ibadete Allah’ın vermeyi vaad buyurduğu bir mükâfattır.2 Takdir Yüce Allah’ındır.
Cenâb-ı Hak ibadetlerimizi ihlâsla ve sırf kendi rızası için yapmamızı müyesser kılsın. Âmin.
Dipnotlar:
1- Buhârî, 2/450
2- Sözler, s. 186
04.07.2006
E-Posta:
[email protected]
|