Ceylan Intercontinental Oteli’nde iki gün boyunca Muslims of Europe Konferansı yapıldı ve iki günlük yoğun programın ardından da Topkapı Deklerasyonu yayınlandı. Bendeniz özellikle de son günün programını sonuna kadar takip ettim. Hatta hitam-ı misk kabilinden Bosna Reisü’l Uleması Mustafa Çeriç’in okuduğu sonuç bildirgesini Topkapı Sarayında dinledim. Topkapı Deklerasyonu Topkapı Sarayında okunurken havada bulut olmamasına rağmen yağmur yağması tefeüle yani iyimserliğe neden oldu. Hatta Reisü’l ulema sonuç bildirgesi mesabesinde olan Topkapı Deklerasyonunun neredeyse sonuna gelmişti, ama yağmur iyiden iyeye bastırınca kesmek mecburiyetinde kalmıştı. Zira tören açık havada icra ediliyordu. Biz dinleyiciler de konuşmayı yine açık bir ortamda dinliyorduk.
Mustafa Çeriç konuşmasına Harun Reşid’den bir hikâye iye başladı. “Benim burada sizlere hitap ediyor olmam hiç de kolay değil. Bir gün Harun Reşid otağında bulunmazken hizmetçilerden birisi bir müddet bu boş koltuğuna oturmuş. Bunun üzerine görevliler onu temiz bir pataklamışlar. Darp üzerine hizmetçi ağlamaya başlamış. ‘Dayağın acı ve eleminden dolayı mı ağlıyorsun?’ sorusuna ise şu ibretamiz karşılığı vermiş ‘Bu koltuğa bir dakika olsa oturmanın karşılığı ve cezası buysa vah Harun Reşid’e. Bunca süre bu koltuğa oturmanın hakkını nasıl verecek?’ Gökte ve havada bulut olmamasına rağmen yağmur yağması toplantının İlâhî makbuliyetine yorumlandı. Bizzat Çeriç de sonra bu yorumlara katılarak yağmur için ‘bereket indi’ ifadesini kullandı. Toplantı gerçekten de bizim için bir yenilenme oldu. Yıllardır görmediğimiz arkadaşları gördük ve duymadıklarımızı duyduk.
***
Topkapı’daki bu manevî atmosfere rağmen yine de böyle bir toplantının İstanbul’da tertibinin gerisinde kötü niyetlere bağlayanlar da vardı. Karineler de bunu doğruluyor. Ama bazen kötü gördüklerimiz hayır çıkabilir fehvası bu toplantı için de geçerlidir. Veya bu toplantının tertibinin İngilizler tarafından finanse edilmesinin toplantıyı İngiliz etkisine açık hale getirdiği konuşuluyor. Kimilerine göre toplantının tertibinin arkasında British Council’in propoganda kolu the Foreign Office bulunuyor. Kimileri de bu the Foreign Office’i bizzat hariciyenin kendisi olarak anlamış. Gerçekten de ne olursa olsun İngiltere’de üç koldan İslâmı sahiplenme yarışı var.
Bu üç kolu şöyle açıklayabiliriz: Birincisi, resmî düzeyde hükümetin temsil ettiği yaklaşım, İngiltere’ye uygun bir light İslam/hafif veya ılımlı İslam modeli ortaya çıkarmak istiyor. Nur Vergin bir zamanlar Light İslam ifadesini Türkiye için kullanmış ve böyle bir modelin ortaya çıkarılmasını teklif etmişti. Şimdi İngiltere için light İslam anlamına gelebilecek bir modeli hükümet ortaya çıkarmaya çalışıyor ve bunun için de bu tür toplantılar tertip ediyor. İstanbul’da yapılan bu toplantı Muslims of Europe’ın ikinci toplantısı Birincisi Londra’da yapılmıştı.
Avrupalı Müslümanlar toplantısının ve adının fikir babası ve kirvesi Hasan el Benna’nın torunu Tarık Ramazan. Tarık Ramazan Hasan el Benna’nın birkaç dil bilen yeni versiyonu. Tarık Ramazan aynı zamanda bu hususlarda Tony Blair’e danışmanlık da yapıyor. Mısır ve ABD’nin reddettiği bu isimler bir şekilde Londra tarafından kabul görüyor. Mısır’ın güvenliği için tehlikeli gördüğü ünlü Vaiz Amr Halid ve yine ülkeye girişi yasak olan Tarık Ramazan bir şekilde Londra’da ikamet ediyorlar. Yani bu isimler Mısır’a göre radikal kaçarken Londra’ya göre ılımlı görülüyor. Gerçekten de yeni kuşağın temsilcileri olan Amr Halid, Tarık Ramazan ve Sami Yusuf davetçi kuşağı olarak yeni bir anlayışı temsil ediyor. Bunlar ulemadan ziyade düşünür ve davetçi kuşağı. Ortak paydaları bu ve anlayışları birbirine yakın. Hepsinin de Londra’da ikamet etmesi ve İstanbul’a gelmesi bu yönüyle tesadüf değildi elbet.
***
Bunlara mukabil İstanbul toplantısında Yusuf el Karadavi vitrindeki isimdi. Ona ise İngiltere’de hem İsrail’e, hem de hükümete muhalif kanattan Belediye Başkanı Ken Livingstone sahip çıkıyor. ‘Kızıl Ken’ olarak da adlandırılan Livingstone aslında Chavez’in İngiltere’deki karaltısı gibi. Dolayısıyla Karadavi bu nedenle İsrail yanlısı Daily Telegraph gibi gazetelerin hışmına ve aleyhtar kampanyalarına maruz kalıyordu. Buna rağmen Karadavi’nin hükümet eksenli olan Avrupalı Müslümanlar toplantısında da vitrin isimlerden birisi olarak görüyoruz. Bu çelişki mi değil mi? Karadavi kimi ‘radikal’lerin referansı olsa bile aynı zamanda Tarık Ramazan ve Amr Halid gibi ılımlıların da de referansı. Dolayısıyla ortada bir konumda bulunuyor. Hatta kimi selefiler demokratik yönelimi için kendisini kıyasıya eleştiriyorlar (Mesela, Londra’da yayınlanan el Beyan dergisi Haziran sayısına bakılabilir) Karadavi toplantıda referans isimdi. Amr Halid gibiler sık sık yanına gidip görüş alışverişinde bulunuyorlardı. Akil adam olarak teberrük makamındaydı. Herkes teberrüken kendisiyle fotoğraf çektiriyordu. İngiltere’de İslâma sahip çıkan üçüncü kanat ise Galloway gibi hiçbir cereyana tabi olmayan nev’i şahsına münhasır tiplerden oluşuyor. İngiltere Ada ülkesi olması hasebiyle ötekilerle ilişki kurmakta her daim rahat olmuştur. Tarihte bir zamanlar toptan İslam’a girmesine ramak kalmıştı. Blair ile Müslümanların yolu onun Bush’u izlemesiyle ayrıldı. Bazıları İngiltere’ye karşı İslam’ı devlet dini olarak tanıyan Avusturya modelini öne çıkarmaya çalışsalar da bu fikir hüsn-ü kabul görmüyor. Peki toplantının amacı neydi? Onu da yarın analatlım.
04.07.2006
E-Posta:
[email protected]
|