Sathî bir nazarla yüzeyden baktığımızda bile her şeyin bir ölçü ile yaratıldığını fark ederiz. Dikkat kesildiğimizde ise, atomaltı parçalardan atoma; hücreden unsurlara; bitkilerden hayvanlara; dünyamızdan güneş sistemine, samanyolundan galaksilere fizikî, kimyevî, biyolojik, matematiksel açılardan muazzam bir ölçü, plan, program ve aralarında muhteşem sayısız bağlantı, denge, düzen, ahenk, simetri olduğunu müşahade ederiz.
Şu halde her şey kaderle takdir edilmiştir. Kader; ölçü, miktar, plân, program, takdir, biçim ve şekil verme demektir. Istılâhî anlamda, ilim sıfatı da ezelî ve ebedî olan Cenâb-ı Hakk’ın olmuş ve olacak her şeyi bilmesi ve Levh-i Mahfuz diye tâbir edilen İlâhî arşivde yazması, kaydetmesidir.
Kur’ân’da hem arz, hem semaya, hem de içindeki varlıklara işaret edilir, hikmetli ve düzenli yönleri nazara verilir. Yaratılışta matematik, geometri gibi ince hesapların hakim olduğunu belirten birçok âyetten birisinin meâli; “Her dişinin neye gebe kalacağını, rahimlerin neyi eksik, neyi ziyade edeceğini Allah bilir. Onun katında her şey ölçü iledir. O, görüleni de görülmeyeni de bilir; çok büyüktür, yücedir. Sizden, sözü gizleyenle onu açığa vuran, geceleyin gizlenenle gündüzün yürüyen Onun ilminde eşittir” şeklindedir.1
Zaten başta astronomi, matematik, fizik, kimya, biyoloji gibi fen ilimlerinin tümü, kâinat ve varlıklar arasındaki ince hesapları, hassas formülleri apaçık gösterirler. Şu halde, eşya ve olaylar arasında da matematik, yani hendesî, riyazî ilişkiler ve formüller olmalıdır. Bundan hareketle insanoğlu, kâinat tek tek varlıklar arasında da bir matematik ilişkisi olması gerektiğini düşünmüş ve çeşitli formüller üretmiştir.
Aslında matematik, İlâhî düzenin içinde mevcuttur ve insanın matematik yapması kâinatın bu mükemmel âhengini gözlemekten ibarettir. Dolayısıyla matematik zaten kâinatın sırları içine kodlanmıştır ve insan onu sadece keşfeder. Kâinat bir uçtan bir uca hikmet ve düzen eseridir.
Atomun çekirdeği, elektron, nötronların dönüşü, plazma, zar ve sâiresi, hücrenin yapısı; insan ve hayvan uzuvları, organları, vücutları, çiçeklerin, ağaçların yapıları; hülâsa canlı ve cansız varlıkların harika ve simetrik vücut yapıları bize kaderin/ölçünün/matematiğin varlığının varlıklar adedince delilleridir. Kaliforniya Üniversitesi Matematik Bölümü Öğretim Görevlisi Ali Nesin, “Hiçten bir şey var olmaz tabiî. Matematik de bir şeyden var oluyor. Somuttan geliyor. Çok soyutlanmış, çok somuttan kopmuş, özellikle benim yaptığım matematik. Yaptığım matematik kâinatta bir yerlerde var. Bunu nasıl söyleyebileceğimi bilmiyorum çünkü burada felsefeye giriyor. İnanıyorum ki gerçekten matematikte her şey doğada var; biz yaratmıyoruz, onları buluyoruz” der.2
İşte Cifir veya Ebced, kâinatta var olan bu matematik, ölçü, ahenk ile olaylar arasında kurulan bir ilişkidir. İlm-i cifrin tanımı, “Harflere verilen sayı kıymeti ile geleceğe veya geçen hâdiselere, ibarelerden tarih veya isme dâir işaretler çıkarma ilmidir” şeklindedir. Arap alfabesinin 28 harfi, bir rakam değerini sembolize eder. Bu rakamlarla, âyet ve hadîslerden önemli hâdiseler, sosyal dönüşümler, vak’alar, meydana gelmeden önce tesbit edilir. Ki, bu gaybı bilmek değildir. Çünkü, Kur’ân ve Sünnet’te şifrelenen, artık gayblıktan çıkmış, şehadet âlemine ayak basmış, izâfî gaybdır.
Dipnotlar:
1- Kur’ân, Ra’d, 8-10.; 2- Matematiğin Aydınlık Dünyası – Sinan Sertöz
04.07.2006
E-Posta:
[email protected]
|