Bazı konuların askıda bırakılmaması gerekiyor.
Bunlardan biri de, Lübnan’a asker gönderilmesiyle ilgili MGK bildirisinde yer verilmemesi konusu.
Her ayrıntının üzerinde önemle durmamız gereken bir süreçten geçiyoruz.
MGK’da bu konunun ele alınış şekli, bildiriye neden yansımadığı noktası, aydınlatılmayı bekliyor.
4 saat 15 dakika sürmüştü MGK toplantısı… Beklendiği gibi, Lübnan’a asker gönderilmesi konusu MGK’da enine boyuna konuşulmuş. Başbakan Erdoğan liderlerle yaptığı görüşmeler, Dışişleri Bakanı Abdullah Gül, Lübnan, İsrail ve Filistin’e yaptığı temaslar hakkında ayrıntılı olarak bilgi vermiş. Yazılı belgeler, yazılı olmayan mesajlar enine boyuna tartışılmış.
Peki, konu neden MGK bildirisine yansımamış?
“Yetki hükümette…”
AB sürecinde, MGK’nın hükümetlere tavsiye etme yetkisine son verdi Türkiye. Demokratik bir ülkede olması gereken buydu. Ancak MGK toplantılarından sonra kuru, resmî ve pek bir şey anlaşılmasa da bir bildiri yayınlanıyor. MGK’nın gündemi doğrultusunda bir değerlendirme de yer alıyor bu bildiride. Ancak, 1 Mart tezkeresi öncesinde olduğu gibi, Lübnan’a asker gönderilmesi konusuna da bir cümle ile yer verilmiyor her nedense.
“Yetki hükümette” denilmesi normal, son sözü sivil irade söyleyecek şeklindeki değerlendirmeler de hem demokratik, hem de makul, ancak tüm bunlara rağmen, bir irade beyanı yok orta yerde.
Israrla sorduğumuz, olumsuz bir hava var mı şeklindeki sorulara hep, “hayır” karşılığını aldık. Ancak şu var ki, hükümette, özellikle de Dışişleri Bakanı Gül’deki coşkulu hava yok. Böylesine kritik bir konuda, ihtiyatlı, diplomasiye daha çok şans tanıyan bir bakış açısının hakim olduğu hissediliyor MGK’da...
Bir emekli generalin değerlendirmesi, TSK’nın bu konudaki bakış açısını ne denli yansıtır onu bilemiyorum, ama en azından bir ışık tutacağını sanıyorum.
“Asker, git denildiğinde gider. Şimdiye kadar hiçbir dış görev için askerin, ‘gitmem’ dediği görülmemiştir. Dünya orduları arasında görev yapmak, Türk Silahlı Kuvvetleri için prestijdir…”
Burada özellikle de “TSK için prestijdir” noktasının altını çizmek gerekiyor.
Peki, tüm güvenceler sağlandı, Türkiye silâhlı çatışmaya girmeme dahil istediği pozisyonu kabil ettirdi de, iş sadece tezkereye mi kaldı?
Hayır. Henüz o noktada değiliz.
Pazartesi günü Bakanlar Kurulu toplanacak. Orada gelinen son aşama tartışılacak, eğer o noktaya gelindiğine karar verilirse, tezkere imzaya açılacak.
Ancak buna rağmen, Başbakan Erdoğan’ın 2-4 Ekim tarihinde ABD Başkan Bush’la yapacağı görüşme ve 6 Eylül’de Annan’ın ziyareti önemli.
Burası Ortadoğu... Ve gidilmek istenen coğrafya Lübnan. Taraflardan biri ise, İsrail. İşe böylesine birbiri içine girmiş bir denklemde her gün yeni bir “Alicengiz oyunu” ile karşılaşacağımız kesin.
Bu yüzden erken niyet beyanları ile kendimizi gereksiz bir angajmana sokmayalım.
Unutmayın, burası devletler oyununun en kanlı bir şekilde oynandığı Lübnan coğrafyası...
24.08.2006
E-Posta:
[email protected]
|