İsrail’in 20 yıl sonrasını görmesi gerçekten de sürpriz olabilir. Son yıllarda şaibesiz hiçbir siyasî ve askerî lideri kalmadı. Hepsinin muhakkak bir şaibesi var. Aslında, İsrail ahlâken yozlaşmış, bitmiş, tükenmiş ve iflas etmiş durumda. Ahlâksızlık girdabına batmış durumda. Sadece iskeleti zorla vücudunu taşımaya çalışıyor. Son yıllarda cumhurbaşkanlarını alt alta sıralayın ve karıştıkları şaibe ve yolsuzlukları bir şerit gibi gözünüzün önünden geçirin. Haim Herzog, Weizman sırasıyla hepsi de Moşe Katsav’ın geçtiği yoldan geçti. Ezer Weizman da son dönemlerinde yolsuzluklarla alâkalı soruşturma geçirmişti (Bak. Herald Tribune, Tuesday, April 26, 2005). İsrail’in altıncı cumhurbaşkanı Haim Herzog da aynı yolun yolcusuydu. Başbakanlara baktığımızda durumun değişmediğini görüyoruz. Olmert, aynen selefi Şaron gibi, emlâk alım satımından dolayı ve gayr-i meşru zenginlikten dolayı suçlanıyor. Ehud Barak da şaibelerden kendisini kurtaramamıştı. Olmert’in en güçlü rakiplerinden kabul edilen Netanyahu ise, hükümeti dönemindeki kaçamaklarından ve başka hususlardan dolayı soruşturma geçirmişti. Savunma bakanlarına baktığımızda da, aynı manzarayı görüyoruz. Hizbullah’ın iki İsrailli askeri kaçırmasından sonra, Dan Halutz borsadaki yatırımlarıyla oynuyor. Daha önceki savunma bakanlarından Irak asıllı Mordahay da bugünkü müstafî Adalet Bakanı Haim Ramon gibi, elinin altındaki kadınlara tacizde bulunmuştu. Moşe Katsav ise, anlaşılan yapılanlara tam tüy dikmiş. Hakkında bir değil, birden fazla suçlama var. İki eski çalışanı bayan Katsav’ın kendilerine sarkıntılık yaptığını ifşa ettiler. Onları iskat etmek için şantaja başvurmuş ve ağızlarını sıkı tutmazlarsa işlerinden kovulabilecekleri tehdidi savurmuş. İsnat edilen suçlar da bir değil. Bazı kadınlar cinsel taciz suçlamasında bulunurken, bazıları da akçeli işlerden dolayı kendisini suçluyorlar. Mahkûmları serbest bırakma karşılığında rüşvet aldığını ileri sürüyorlar. Bu da İsrail toplumunun topyekûn infisah ettiğini çürüdüğünü gösteriyor. Geriye dönüp Moşe Katsav’ın vukuatlarına baktığımız zaman, özellikle yerli ve yabancı bayan gazetecilerin onun huzurunda farkında olmadan büyük bir badire ve tehlike atlattıkları anlaşılıyor. Besbelli adam tekin birisi değilmiş. Bu suçlamalar bir değil bin değil. Sözgelimi İsrail Başsavcısı Menachem Mazuz, Kadima Partisi’nin bir diğer önemli ismi Tzachi Hanegbi hakkında usûlsüzlük yapmak, rüşvet vermek ve yeminli ifadesinde yalan söylemek suçlamalarıyla dâvâ açılmasını kararlaştırdı. İsrail yargısı bu kadar şaibenin altından nasıl kalkacak? Ya yargısı da sivil ve askerleri gibi ise? Ayıkla pirincin taşını…
***
İsrail devlet olarak da güvenilmez. Adamı tam yarı yolda koyar. Geçmişte yine AKP üzerinden bir zamanlar Şam’da deşifre edildikten sonra idam edilen ve Ben Dan adıyla hayatı kitaplaştırılan eski ajanının kemiklerinin teslimi için Türkiye’yi Şam nezdinde devreye sokmuştu. Tabiî ki sondajlardan bir sonuç çıkmadı. Lübnan’a sözde iki askerini kurtarmak için giren İsrail bunu askerî yollarla başaramayınca şimdi de amacına, başkalarını kullanarak diplomatik yollardan ulaşmaya çalışıyor. Ama gizli tutulması gerektiğini söylediği temasları yine kendisi ifşa ediyor. Bu bir ahlâkî zaafa bulanmış diplomatik hastalıktır. İsrail bu oyunlarıyla Türkiye’yi muhatapları veya diğer ortakları nazarında güvenilmez kılıyor. Veya en azından güven zedeliyor. Türkiye’yi işbirlikçisi veya ortağıymış gibi gösteriyor. Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Namık Tan, Bakan Gül’ün kaçırılan İsrailli askerlerin aileleriyle görüşmesinin duyulmasını istemeyen tarafın İsrail olduğunu, ancak daha sonra da medyaya bu bilgiyi sızdırmasının ilginç olduğunu söylemiştir. Aileleriyle görüşülmesi ve arabuluculuk yapılması talebinin İsrail Dışişleri Bakanlığı’ndan geldiğini belirten Sözcü Tan, “Madem bilinmesini istiyorlar o zaman bütün unsurlarıyla bilinmesi gerekir. Biz de neler bilinmesi gerekiyorsa söyleriz” diye tehdit kokan tepkisini ortaya koyuyor.
***
İsrail’in sadece sivil yöneticileri veya askerî bürokrasisi değil, aynı zamanda istihbaratı da çökmüş. Galiba görüntüyü kurtarmak için Türkiye gibi ülkelerden gelen vizeli gazetecileri saatlerce sorguda tutuyorlar. Öbür taraftan da Nasrallah diye Baalbek’li bakkal Nasrallah’ı yakalıyorlar. Yani adamların istihbaratı da sakar. İsrail’le yedekler kazan kaldırıyor, ordu krizde. Hükümet krizde ve cumhurbaşkanlığı makamı krizde. Krizde olmayan bir kurum var mı? Yok... Öyleyse İsrail nasıl ayakta duruyor? Bu, olsa olsa komşularının marifeti ve kerameti olsa gerek!.
25.08.2006
E-Posta:
[email protected]
|