41 yıllık istihbaratçı, MİT eski Müsteşar Yardımcısı Cevat Öneş, bir gazeteye yaptığı açıklamada, “PKK ve Kürt sorunu” konusunda 80 yıldır yanlış yapıldığını söylemiş. Emekli de olsa bir istihbaratçının bu beyanı dikkate alınmaya değer.
Adına ne denilirse denilsin, Güneydoğu’da kanayan bir yara vardır. Türkiye uzun yıllar bu ‘yara’yı görmezden geldi, zaman zaman da ‘yanlış tedavi’de ısrar etti. Nihayet iş öyle bir noktaya geldi ki, işte görüyoruz; emekli bir istihbaratçı bile bu konuda ‘yanlış yapıldığı’nı itiraf etmek durumunda kaldı.
“Politikalarımız başarısız oldu” diyen Öneş’in Milliyet’te yayınlanan (18 Ocak 2007) bazı tesbitleri özetle şöyle:
*Adına ister Kürt sorunu, ister Güneydoğu sorunu deyin, ne derseniz deyin; bir sorunumuz var, ama çözemiyoruz... Ve bu sorunu Cumhuriyet tarihi içerisinde incelersek, 80 yıllık bir sorun var olduğuna ve tartışıldığına göre ve bu sorun bizim sınırlarımızı aşarak uluslar arası bir boyut kazandığına göre, demek ki çözülmemiş ve bugüne kadar uygulanan politikalar başarısız olmuştur.
Bu durumda devletin yeni politikalara ihtiyacının olmadığını söylemek mümkün değil. Bakın, Kürt sorunu bizim mesleğe girişimizden itibaren en önemli konumuz oldu. Millî Güvenlik Kurullarında daima birinci mesele olarak karşımıza çıktı. Her günümüzü aldı; gecemizi, gündüzümüzü, rüyalarımızı aldı... Şimdi istediğiniz kadar başka adlar takın, sorun ortada. (...)
*PKK tırmanışının yaşandığı yıllarda Van’dan Hakkâri’ye kadar olan bölge sorumluluk sahamızda olduğu için de bu bölgeyi gezme, tanıma imkânı buldum. İkincisi PKK terörü tırmanmış, tehdit olma vasfını ortaya koymuş ve acılar ortada iken Türkiye’nin her yerine cenazeler gidip gelirken, ben Diyarbakır’da koruma almadan da gezebildim, yürüyebildim ve bütün bölgeyi gezdim. Bu bütünlüğü kimsenin bozamayacağına ben şahsen tanık oldum. Kuzey Iraklı Kürtlerin Türkiye’ye göçü ve yaşadıkları felâketler ve bizim halkımızın Türk-Kürt ayrımı yapmadan onlara verdiği desteği orada gözlerimle gördüm.
*Öylesine kanlı bir ortamda üzülmemek, ürkmemek mümkün değil. Olay tabiî ki bir sistem işi. Bir sistemin uygulamasının sonucu. Yanlış işleyen bir sistem varsa, bu sistem sonunda bu acılar ortaya çıkıyor. (...) Geçmişten mutlaka ders alacağız. Mutlaka eleştireceğiz, özeleştiri yapacağız, (...) yani mağduriyet üzerinden bir sonuca varma alışkanlığını terk edip, doğruyu bulmaya çalışacağız. Bunu başarabilecek miyiz? Demokratik yapısını güçlendiren ve hukukun üstünlüğü ile şekillenen Türkiye’de bu irade var. Bu irade gelişecek. Bu konuda geriye dönüş mümkün değil, çünkü toplum bunu istiyor. Temennimiz, bu çözümün gecikmemesi. (...)
Son günlerde Irak’a müdahale anlamına gelecek teklifleri de yorumlayan emekli istihbaratçı Öneş, böyle bir hareketin de çare olmayacağını düşünüyor: “Irak’taki silâhlı gücü ortadan kaldırdığın zaman PKK sorunu bitmiyor. Olay, silâhlı gücün ortadan kalkmasından sonra da devam edecek olan sorunları da ortadan kaldırabilmek, çözümleyebilmek ve demokratik hayatın meşrû, hukukî zeminleri içerisine çekebilmek. Bütün olay bu...”
Emekli istihbaratçının tesbitlerine itiraz edenler olabilir, bu da tabiîdir. Ancak, kimsenin itiraz edemeyeceği bir nokta var. O da, şimdiye kadar bu konuda uygulanan yol ve metodların mevcut ‘terör’ü önleyemediğidir. O halde, ya teşhis ya da tedavi yanlış... “Teşhis de, tedavi de doğrudur; aynı şekilde devam edilmelidir” demek en başta kendimizi ve sonra da Türkiye’yi kandırmak anlamına gelir.
Kişilerin farklı ‘çözüm’ teklifleri olabilir. Bize göre çözüm, aramızda var olan ‘binlerce bir’i hatırlamak ve bunun neticesi olarak da “İslâm kardeşliği” şemsiyesi altında kaynaşmaktır. Tabiî bu kaynaşmayı bir slogan olarak değil, gereklerini yaparak tesis edebiliriz.
19.01.2007
E-Posta:
[email protected]
|