Bizimle aynı inanç, aynı itikatta olan sağduyulu, muhafazakâr bazı fikir ve kalem erbabından, zaman zaman bize göre hiç de doğru olmayan söz ve yazılar nasıl ki sudur edebiliyorsa; inançları yönünden bize aykırı olabilen bazı liberal veya sosyal demokrat görüşlü yazar ve çizerlerin bazen o kadar doğru, o derece isabetli duruş ve tavırları oluyor ki takdir etmemek mümkün değil.
Bilhassa demokrasi, insan hakları, fikir ve düşünce hürriyeti gibi konularda, bazı sözde sağ görüşlü ve muhafazakâr görünümlü yazar ve çizerlerin nasıl ki suya sabuna dokunmayan, hatta zaman zaman korku ve takiyye kokan yazılarına şahit oluyorsak; aynı konularda zaman zaman bazı sol ve liberal görüşlü aydın yazar ve çizerlerin cesaretli ve pervasız yazılarına şahit oluyor ve takdir ediyoruz.
Muhafazakâr veya dindar görünümlü bazı yazarların, bilinen bazı kesimlere yaranmak uğruna, bazı güç odakları nezdinde kabul görmek için resmî ideolojiye sahip çıkarak Kemalizmden dem vurması, iki de bir devletin kutsallığını savunması ne kadar inandırıcı ve aykırı bir duruş ise; bazı sosyal demokrat görüşlü aydın yazarların demokrasiye sahip çıkmaları, insan haklarını ve fikir hürriyetini cesurane savunmaları, bunları savunurken de hiç çekinmeden Kemalizmi ve resmi ideolojiyi en sert biçimde tenkit etmeleri takdire şâyân ve calib-i dikkat bir hal olsa gerek.
Bu meyanda bize düşen de hakperestliğin bir gereği olarak, hak ve hakikate taraftar olmak ve her kimden veya kesimden doğru olan fikirler ve düşünceler sadır olursa ona taraftar olmaktır.
İnancı ve ideolojisi ne olursa olsun, hangi dünya görüşüne sahip olursa olsun, her türlü haksızlığa ve istibdada, her çeşit zulüm ve adaletsizliğe karşı çıkan; doğru olanı söylemekten çekinmeyen, zalime karşı mazlûmu savunan, demokrasi, insan hakları ve fikir hürriyetinden yana tavır sergileyen, cesur ve gözü pek gerçek aydın yazarları alkışlamak da bizim vazifemiz.
İşte bazı fikir ve hallerini beğenmesek dahi, zaman zaman da olsa doğru ve cesurca yazılarını okuduğumuz bu yazarlardan ilk aklıma gelenler şunlar: Gülay Göktürk, Mehmet Altan, Ahmet Altan, Engin Ardıç, Nazlı Ilıcak... Hatta Mehmet Barlas’ı, Cüneyt Ülsever’i, Emre Aköz’ü, Nuray Mert’i ve Attila Yayla’yı da zaman zaman yazdıkları doğru ve isabetli yazılarından dolayı medyanın cesur kalemlerinden sayabiliriz.
Eğriye eğri, doğruya doğru diyebilmeyi şiâr edinen her insan gibi biz de adını andığımız bu yazarların, şahsî kusur ve hatalarına bakmadan, hakperestçe olan tavır ve düşüncelerini benimsiyor ve onlara aynen katılıyoruz.
Keşke medyamızın diğer kalem erbabı olan yazar ve çizerleri de ülkemizin geleceği adına, milletimizin huzur ve refahı, bazı tabuların yıkılması için aynı cesareti, aynı basireti gösterebilseler.
Ama şurası sevindirici bir gerçek ki şu sınırlı sayıda bulunan cesur yazarların, şu doğru ve merdane duruşları dahi, inandırıcı ve tesirli oluyor, yavaş ve tedricî de olsa bazı yanlış anlayışların ve kronikleşmiş bazı tabuların yıkılmasına yardımcı oluyor.
Ülkemiz ve medyamız adına bu durum sevindirici ve umut verici bir gelişmedir. Çünkü düne kadar bilhassa bize göre aykırı cenahta yer alan aydın kesimin yazar ve çizerlerinde bu durum söz konusu değildi. Hemen hepsi de Kemalizm adına kuvvetliden yanaydı, güç odaklarından taraftı. Büyük çoğunluğu demokrasiyi, fikir ve düşünce hürriyetini dert edinmiyorlardı. Her halükârda askerden yana olmak, ihtilâllari övmek bu gibi yazar ve çizerlerin en önemli özelliğiydi.
İşte o malûm kesimin sahasında nâm yapmış önemli bir kısmı, bugün darbelere karşı dik duruyorlar, AB’yi savunuyorlar, başörtüsü yasağına karşı çıkıyorlar, İmam Hatiplilere yapılan haksızlıkları protesto ediyorlar, Kemalizm’den ziyade demokrasiye sahip çıkıyorlar.
Medyamızın bu cesur kalemlerini tebrik etmek gerekir diye düşünüyorum.
14.01.2007
E-Posta:
[email protected]
|