Yaşımız kaç olursa olsun, babanın ve annenin yüreğimizde bıraktığı izler her zaman hayatımızı şekillendirir. Bu yüzden babamız ve annemiz bizim hayatımızın anlam bütünlüğünü oluşturur.
Bir kız evlât için baba, hayatının ilk erkeğidir ve erkek dünyasını babasında gördüğü modelle tanıyıp, tanımlar. Baba onun kalbinde güç ve güven demektir. Her zaman bütün güçsüz ve zayıf anlarında, babanın o güç ve güven kapısında durduğunu ve arkasında olduğunu bilmek ister. Babanın sevgisi ve dostluğu onun dışarıda kuracağı tüm sosyal ilişkilerinde bir rehber niteliğindedir. Özgüvenini, kendini ayakta tutabilme gücünü babanın içindeki sarsılmaz güç ve güveninden alır. Hayatı boyunca, yorgun düştüğü ve bocaladığı her dönemde babanın ona yaşattığı bu güç ve güvenle kendini yeniden toparlar.
Bu yüzden babasız kız çocukları,—bu babasızlık ifadesi, içinde bütün yoklukları tanımlıyor. Var olup yok olan babaları da—içlerinde güç ve güven duyacakları bir varlıktan yoksun kalırlar. Bu yoksunluk hayat boyu onun peşini bırakmaz. Bir yanını zayıf ve güçsüz hisseder her zaman. Ona dış dünyayla nasıl mücadele edeceğini öğretecek, güçlü ve özgüvenli bir şekilde hayatta nasıl kalacağını gösterecek bir varlığa ihtiyaç duyar hayat boyu. İki ileri bir geri adımlarla yürür hayat yolunda babaları olmayan kız çocukları. Yüreklerinde bir yerde eksik olan, tanımlanmamış yarım kalmış, kendisini hayatın kıyısında tutan bir özgüven eksikliğiyle mücadele etmek zorunda kalır çoğu kez. Bu yüzden hayatlarına giren erkekler de hep problemli olur.
Erkek çocuklar için de durum çok farklı değildir sanıyorum. Onlar da babalarından alacakları o güç ve güvenle, hayatlarını devam ettirirler. İşlerinde ve sosyal ilişkilerindeki başarıyı babalarından alacakları destekle hayata aktarırlar.
Bir şekilde babasız kalan çocuklar, iş hayatlarındaki bu güç ve güven kapılarını yitirirler. Bu anlam boşluğu çok ciddi bir acıdır çocuklar için.
Anneler, çocuklar için merhameti, sevgiyi, şefkati temsil eder. Annenin kendilerine aktardığı bu duygularla çocuklar hayatı, insanları ve kendini sevmeyi öğrenir. Karşılıksız özverinin ne demek olduğunu, şefkat ve merhamet duygularının en yoğun nasıl yaşanıp yaşatılabileceğini evlâda ancak bir anne yüreği öğretebilir. Bir şekilde annesiz kalan çocuklar da,—bu annesiz kalmak da tıpkı babada olduğu gibidir—hayatlarında hep bir sevgi ve şefkat eksikliği hissederler. Hayat boyu bu sevgi ve şefkatin peşinde koşar yürekleri.
Baba ve anne için evlât; kendilerinden bir parçanın yeryüzünde olması demektir. Onlara babalık ve annelik duygularını keşfettiren ve yaşatan özel bir varlıktır. Bu yüzden evlat, ne olursa olsun anne ve babanın yüreğinde ince bir sızı, gurur, sevinç, endişe, huzur, mutluluk, beklenti, sorumluluk, gelecek… ve daha bir çok duygu ve beklentinin adıdır.
Anne ve baba için evlat kaybı gerçekten yeri doldurulmaz bir acıyı ifade eder.
Aslında kadın ve erkeğin esas görevi baba ve anne olmaktır. Tüm babalar ve anneler de evlâttır. Onlar da anne ve babalarından aldıkları, annelik ve babalık görevini evlâtlarında deneyimlemektedirler.
Güç ve şefkatin bileşkesini evlât yüreğinde, anne ve babasından miras alır. Bu sebep, annelik ve babalık büyük bir hakkı ve aynı zamanda da görevi içinde barındırır.
13.01.2007
E-Posta:
[email protected]
|