Tasavvura dayalı düşmanlık gerçekle temas halinde çöker, yıkılır. Ermeni diasporası için Dink cenazesi de böyle olmuştur. Tasavvura dayalı önyargıları ve bunun doğurduğu düşmanlık gerçekle ilk temasında sarsılmıştır. Temas derinleştikçe darmadağın olacağından şüphe edilemez. Sabah’ın haberine göre, Paris’te Ermeni Asıllı Avukatlar Derneği Başkanı Alexandre Kuyumcuyan, “Madem ki Türk gazetecisiniz, biz bu olaydan derin üzüntü duyan Türklerin farkındayız. Siz de lütfen aşırı görüşlü Ermenileri değil, bu iki millet arasında köprüleri kuracak, diyalog yolunu açacak şekilde bu üzüntüyü ortak yaşadığımızı anlatın” diyor.
Cenaze demek ki istenmeden de olsa bir buluşma noktası oldu. Belki izi sürülebilirse gelecekte kaynaşma noktası olması da işten bile değil.
Cinayetin arkasından, Türkiye’de aşırı milliyetçilerin tepkileri gibi, Ermeni diasporasında da son derece sert, ırkçı ifadeler içeren, küfür ve hakaretler yağdıranlar da çıktı. Ama daha önce iki toplum arasında yaşanmayacak kadar anlamlı ve duygulu konuşmalar ve yazışmalar da teati edildi. Fransa’da Ermeni diasporası için en etkili olan Nouvelle d’Armenie internet sitesinde bir taraftan Türkiye’deki kamuoyunun tepkileri, gazetelerin ve gazetecilerin yazılarının tercümesi yayınlanırken, diğer tarafta yazıların altında, Türk asıllı ve Ermeni asıllı Fransızlar tepkilerini sıraladılar.
Bunlardan birisi olan Silvia duygularını şöyle terennüm ediyor: “Görebileceğim en tuhaf, en çılgın rüyalarda bile ‘Türklerin hepimiz Hrant’ız hepimiz Ermeni’yiz’ diyebileceğini göremezdim ama gerçekte gördüm. Bu bir mucize. Arkadaşlar ben inançlı biriyim, yıllardır dua ediyorum bir mucize olsun. 1989’da Ermenistan’daki depremle SSCB’nin demir perdesi yıkılmıştı. İşte Allah şerden hayır çıkarır. Türklerin dostluğunu niçin reddedeceğiz ki? Aynı görüşte olmadığımız Ermeniler de var neticede. İstanbul’daki Ermeni Patriği bana dedi ki ‘Türkler iyi insanlardır ve Ermenilere çok benzerler.’ Türkiye’deki Ermeniler denizdeki balık gibidir, o kadar bütünleşmiştir toplumla. Türk devletiyle, Türk milletini ayıralım.”
***
Bir başkası olan Yupangui şunları yazıyor: “Hrant’ın ölümünden daha birkaç gün önce Avrupalılar piçleri (yani Ermenileri) sever” diye döviz taşıyan, slogan atan Türkler görmüştüm. Ama şimdi insanî Türkiye’yi gördüm. Görmek istediğim Türkiye bu. Bravo onlara.”
Bedros durumu şöyle özetliyor: “Dünyanın her yerinden diasporanın temsilcileri gelmişlerdi. Ben İstanbul’a indiğimde şaşırdım. Herkes şaşırdı. Ve tahmin ediyorum diasporanın bir kısmında önyargılar yıkıldı.”
Raffi’nin ağzından ise şu cümleler dökülüyor: “Ermeni kelimesinin küfür ve hakaret gibi kullanıldığı bir ülkede ‘Hepimiz Ermeni’yiz’ demek büyük adım.”
Tevekkeli, Dink boşuna ‘Bu düşmanlığı ve önyargıyı halkların vicdanları ve sineleri aşmalı’ demiyordu! Sanki bilmeden kitleler Dink’in vasiyetini yerine getirdiler. Dink bir yazısında (Birgün, 1 Kasım 2004) şöyle yazıyordu: “Benim geçmiş tarihimin ya da bugünkü sorunlarımın, Avrupalılar’da, Amerikalar’da sermaye yapılması zoruma gidiyor. Bu öpmelerin ardında bir taciz, bir tecavüz seziyorum. Geleceğimi geçmişimin içinde boğmaya çabalayan emperyalizmin alçak hakemliğini kabul etmiyorum artık. O hakemler geçmiş çağlarda arenalarda köle gladyatörleri birbiriyle vuruşturan, onların vuruşmasını büyük bir iştahla seyreden, sonunda kazanana, yaralının işini bitirmesi için başparmaklarıyla işaret veren diktatörlerin kendileridir (sözgelimi, bu adresler 1991 yılında Şii kalkışmasındaki kitleleri Saddam’a yem ettiler, ardından yine onlar bu kitleleri 2003’te kullandılar). Bunun için de, bu çağda, ne bir parlamentonun hakemliğe soyunmasını kabul ediyorum, ne de bir devletin. Gerçek hakem halklar ve onların vicdanlarıdır. Benim vicdanımda ise hiçbir devlet erkinin vicdanı, hiçbir halkın vicdanı ile boy ölçüşemez...”
***
Nouvelle d’Armenie adlı sitenin yöneticisi, eski Ermeni Dâvâsı Dernekleri Federasyon Başkanı Ara Toranyan’ın gerçekle temas anında aklına üşüşen düşünceler şunlar: “Bu Türk halkının çok güzel bir tepkisi. Ben bir şeyler bekliyordum, ama bu kadarını beklemiyordum. Buna karşılık Türkiye’de çok demokratik ve gönül insanları olduğundan hiç kuşku duymadım, hiçbir zaman ümitsizliğe düşmedim. Bu ülkede olağanüstü güçler var, çok güç durumlarda bile direnen, bir şeyleri değiştirmek isteyen. Bu tören olağanüstü bir ümit mesajıdır, yaşadığımız acının Türkiye’de hissedileceğini, anlaşılacağını ümit ediyorum. Türklerin gönüllerinin açıklığı ispatlandı. 1915’te yaşananlara milisler, ordunun bir kısmı, devlet ve aşiretler katılmıştı. Türk halkından çok az katılım oldu. Hiçbir zaman Türk halkına ne kin, ne kötü hisler duydum.”
Aslında hepimiz önyargılarımızın kurbanıyız.
26.01.2007
E-Posta:
[email protected]
|