Bir okuyucumuzdan hassas bir not aldık.
Diyor ki:
“Kimi kanallarda yayınlanan dizilerden bazıları konu-tema gereği gerilimlidir. Bu dizilerden bazıları, özellikle ATV ve Kanal D’de yayınlanan gerilimli dizilerin hemen hepsinde insanı fark ettirmeden daha da gerilime sokan, dizi izlenirken konuşan çocuklara, insanlara bağırttıracak kadar etkileri olan suni bir teknik var. Sahnelerin yakın çekimli olanlarında görüntünün sürekli olarak kıpırdadığını göreceksiniz. İnsan oyuncuların mimiklerini dikkatli olarak görmek ister. Fakat bu kıpırtı yüzünden gözler odaklanamamakta ve seyirci ruhen sunî bir sıkıntı yüklenmektedir. Hemen hiç kimse bu kasıtlı görüntü kıpırtısını farketmemiştir siz dahil. Eğlenceli dizilerde böyle kastî bir uygulama göremezsiniz. Yakın çekimler kıpırtısızdır ve odaklanma problemi yoktur.
“Büyük villalar, devasa salonlar, bilmem ne arabaların reklamının yapıldığı dizilerin üstüne üstlük böyle suni ve de insanlarımızın ruh sağlığına kasteden tekniklerle daha da çekilmez hale getirilmesini protesto ediyorum.”
Doğrusu çok mühim bir konuyu hatırlattığı için okuyucumuza teşekkür ediyoruz.
FİLM Mİ GERÇEK Mİ?
Önceki akşam narkotik ekipleri bir “zanlı”nın yolunu kesiyor.
“Zanlı” ekiplere silâh çekiyor ve çatışmaya giriyor. Tıpkı filmlerdeki gibi.
Ve kaçıyor.
Polis, bir uyuşturucu satıcısının müşterileri arasında yer alan ve evinde yapılan aramada neler buluyor neler:
Bir kalaşnikof tüfek ve 3 gram kokain...
Tıpkı filmlerdeki gibi.
Sonunda “zanlı”yı takibe alan polis, Yedikule’de yine filmlerdeki gibi kaçan aracın yolunu kesiyor ve “dur” ihtarı yapıyor.
Çatışma sonrası, Yedikule’den Kocamustafapaşa’ya kadar sahildeki Keneddy Caddesi boyunca bir kovalamaca yaşanıyor.
Kaçan otomobil, polis aracına çarpıp kaçmayı sürdürüyor.
Silâhlar patlıyor.
Sonunda, “zanlı” Aksaray Langa Bostan Sokak’ta aracı terk ederek kayıplara karışıyor.
Tıpkı filmlerdeki gibi.
Filmlerdeki gibi, çünkü bu kaçan kişi, Türkiye’nin çok yakından tanıdığı bir isim:
Sezer İnanoğlu.
Yani nam-ı diğer “Sezercik.”
Küçük yaşta çevirdiği filmlerle tanınan Sezercik o dönem ne kadar masumdu.
Bu filmler halen ekranlarımızda gösterilir.
Mesela, Küçük Ev (1977), Analar Ölmez (1976), Bitirimler Sınıfı 1975, Sezercik Küçük Mücahit (1974), Öksüzler (1973), Sezercik Aslan Parçası (1972), Sezercik Yavrum Benim (1971)...
Masum yüzü ve zekâsıyla kendini sevdiren Sezercik, artık Sezercik olmaktan çıkmış.
Bilindiği gibi Sezer İnanoğlu’nun eşi, başına dayadığı silahla intihar etmişti (1997). Nil Pınar, atv’de “Harika Pazar”ı sunuyordu.
Ancak intiharın ardından “kuşku” bulutları her tarafı sardı.
Nil Pınar İnanoğlu’nun cesedinin altında, Sezer İnanoğlu’nun taşıma ruhsatlı silahı bulundu. Hatta, dosyanın, dönemin Beykoz Cumhuriyet Başsavcısına geldiğini, Nil Pınar İnanoğlu’nun ölümünün intihar olarak kayıtlara geçtiğini hatırlıyoruz. Eşinin ölümünden hemen sonra Sezer İnanoğlu, savcı ile uzun süre görüşmüş, soruşturma başlatmak isteyen polisin önüne Ankara’dan engel konulduğu haberleri gelmişti. Ne hikmetse, telefon kayıtlarının da kaybolması, cinayetin gerisinde soru işaretleri bırakmıştı. Bu haberleri Hürriyet gazetesinde okumuştuk.
Acaba Sezercik’in, Yönetmen Berker İnanoğlu’nun oğlu olması veya ünlü yapımcı Türker İnanoğlu’nun yeğeni olmasında bir katkı(!) var mıdır bilemeyiz.
26.01.2007
E-Posta:
[email protected]
|