Ermeni gazeteci Hrant Dink cinayeti hafta sonu gündemini patlattı.
Cinayetin işleniş biçimi yüreklerimizi “hop”lattı.
Çünkü bundan daha alenî bir provokasyon olamazdı.
Hatta genç zanlının yakalanış biçimi bile tuhaf. Belindeki silah ve beyaz beresi ile “gelin beni yakalayın” der gibi...
Katil zanlısının süratle yakalanışı, kamuoyunun beklentisini bir ölçüde karşıladı.
Emniyet güçleri vazifelerini hakkıyla yerine getirdi.
Asıl mesele: bundan sonra ne olacak?
Bana kalırsa, bu cinayet tıpkı Danıştay cinayeti ve İsmailağa Camii cinayetleri gibi gün geçtikçe daha karanlık, hatta dipsiz bir kuyuya dönüşecek.
Zaten bu cinayete azmettirenlerin derdi, masum insanların katledilmesi değil.
Hadisenin bıraktığı iz veya dalgalanmanın getireceği tahribat
Yani cinayete azmettiren mihraklar, bu dalgadan bir tsunami bekliyor.
*
Dink’in öldürülmesi sonrası, bir kısım medya kimi zaman ölçüyü kaçırdı.
Özellikle Show TV...
Cumartesi akşamı yaptığı yayınla, neredeyse masum bir gencin ha-yatını karartıyordu.
Emniyet, “mobesse” kameralarında tesbit edilen görüntüleri basına dağıtınca, olanlar oldu.
Show TV resmen insan avı başlattı. Katil zanlısı Ogün Samast’ın başındaki beyaz bereyi ölçü alarak Samast’ınkine benzer bir bere taşıyan İstanbul Teknik Üniversitesi öğrencisi Burakhan T.’yi katil zanlısı olarak gösterdi.
Burakhan T. bunun üzerine polise gidip “Hrant Dink’i ben öldümedim” diyerek ifade verdi. Dahası “koruma” istedi. Üniversiteli genç, “Televizyonda yayınlanan görüntülerin ardından bazı gruplar tarafından hedef olabilirim” diyerek endişesini açıkça ortaya koydu.
Haklı. Sen kalk, üstelik ana haber bülteninde “zanlı” diye masum bir gencin peşine düş. Show TV bundan sonraki yayınlarında daha dikkatli davranır umarım.
*
Sky Türk, TGRT, HaberTürk, atv, NTV ve Haber 7 üzerine düşen haberciliği yaptı... Canlı yayın bağlantısıyla seyircilerine en kısa zamanda görüntü ulaştırdı ve ünlü yorumcuları stüdyoya davet ederek, bilgilendirdi.
*
İstanbul Valisi Muammer Güler ve Emniyet Müdürü Celalettin Cerrah’ın Rakel Dink’i başsağlığı ziyareti manidardı.
Öte yandan Sezen Aksu ve Adnan Şenses gibi şarkıcıların da Dink’in evine giderek, eşini teselli etmeleri de...
Keşke bu “hassasiyet” İsmailağa Camiinde halka vaaz verirken saldırıya maruz kalan merhum Bayram Ali Öztürk Hocanın yakınlarına da gösterilseydi.
Her iki cinayette bile “reaksiyon” farkı vardı.
Bunu görmemek için kör olmak lâzım.
Çünkü Dink’e yapılan menfur saldırı “uluslararası reaksiyon” görürken, Bayram Ali Öztürk’ün cenazesine aynı “hassasiyet” gösterilmedi, hatta üstü örtüldü.
23.01.2007
E-Posta:
[email protected]
|