Türkiye’nin özelde Kerkük’teki, genelde Irak’taki dengelerin değişmesi üzerine bir askerî harekât yapması üzerinde duruluyor. Özellikle Deniz Baykal, bu konuda hükümete tam destek vereceklerini ve arkalarında olduklarını ifade ediyor. Daha temkinli ve dikkatli davranan veya kafası karışık olduğundan dolayı kararsız durumda bulunan hükümete “Uzağı göremiyorlar” diye sesleniyor.
Bu uzağı görmek öyle basit bir iş değil aslında. Hele de ABD, Çin, Fransa, Almanya, vb. ülkelerin en az 20-30 yıl sonrasını düşünerek strateji geliştirdikleri bir dünyada iki-üç yıllık projesinin bulunduğu bile şüpheli olan Türkiye’deki siyasî ortamda “uzakları görmek ve uzgörüşlü olmak” öyle pek kolay yenilir, yutulur bir şey olmasa gerek. Sözgelimi günübirlik dedikodu siyasetiyle hareket eden siyasî partiler ve bunlara lojistik fikir desteği veren bir medya ile uzun vadeli planlar yapmak ve bunları kabul ettirmek çok, ama çok zor.
Bu gün Türkiye’de uzağı görerek, birimiz bir fikir ileri sürecek olsak adımız ya vatan hainine, ya zırdeliye veya hayalpereste çıkacaktır. Alışılagelen kalıplarda düşünmek, yerleşmiş şablonlarla strateji belirlemek hepimizin kanıksadığı bir yöntem olmuştur. Oysa ki suyun akışına ters gidiş sayılacak fikirler bile değerlendirilmelidir. Büyük devletlerin, büyük kültürlerin meselâ bir dış ilişkiler ve diplomasi alanındaki taktikleri bir çok devlet tarafından çözülemez bile. Hatta saçma ve uçuk bulunur. Ancak ekseriyetle bu beklenmedik, umulmadık ve hesaba katılmadık stratejilerdir ki dün olduğu gibi bu günkü dünya siyasetine ve uluslar arası ilişkilere yön vermektedir. Rakibi tarafından okunabilen ve ne yapacağı deşifre edilen devletler fazla manevra alanı bulamazlar bulsalar da başarılı olamazlar.
Deniz Baykal, 1 Mart Tezkeresindeki tavrıyla bu günkü gelişmelerde tarihî sorumluluk almış bir partinin genel başkanıdır. Dört yıl önce karşı çıktığı ABD’nin talebi ve baskısı ile sınır ötesi harekâta bu gün ABD’ye rağmen ve tam dört yıllık sürec içinde kırk açıdan değişmiş dengelerin rağmına şiddetle taraftar olmaktadır. Bu uzağı görmek değil, uzağı görememektir, hatta tuzağı görmemektir. Çünkü bu mantığa göre Kuzey Irak’ta bulunmamız, Kerkük, Musul şehirlerindeki Türkmenleri korumamız daha kısası kırmızı çizgilerimizi muhafaza etmemiz gerekiyor idiyse bu sınır ötesi harekâtı çok daha uygun şartlarda ve maliyeti finanse edilmiş 1 Mart zemininde yapılmalıydı... Bu saatten sonra, Irak’taki bu şartlarda ve ABD ile ciddi bir işbirliği garantisi alınmaksızın sınır ötesi harekât tam bir kaos ortamına sürüklenmek sayılabilir. Bu harekât, ilk elde Türkiye’nin Irak’ta ABD ile çatışması demektir ki bunun siyasal, stratejik ve uluslararası müttefik oluşumuz açısından ne türden çelişkilere ve çıkmazlara yol açacağını en iyi bilmesi gerekenlerden birisi de zannımızca Baykal’dır.
Dün tüm Irak halkı savaş ortamındayken seyirci kalmak ve bulaşmamak barışçılığın gereği sayılırken bu gün gerekçe olarak PKK terörü, Kerkük’teki Türkmenlerin problemleri ve Peşmergelerin oraya yerleşme teşebbüsleri karşısında sadece etnik gerekçelerle bölgeye çıkarma yapılmasına taraf olmak diplomatik açıdan dünya kamuoyuna pek inandırıcı gelmeyecektir. Türkiye’nin Kerkük’te garantörlük misyonuyla bulunması gibi en makul versiyon bile çok geç kalınmış bir seçenektir. Bunun temellendirilmesi ve zamanı bu gün değil 1 Mart tezkeresi zamanıydı. Bu saatten sonra kimse buna uzağı görmek demeyecektir
Bu tavrıyla bize göre Baykal, Türkiye’yi ya temellendirilmemiş gerekçelerle bir maceraya sürüklemek isteyenlerin direktiflerine alet olmaktadır veya seçim yılına girişten dolayı iç siyaset manevrası icabı iktidarı hatalar zinciri dehlizlerine düşürmek istemektedir.
18.01.2007
E-Posta:
[email protected]
|