OKS kalkıyor, dershaneler telâşta
İki yıl öncesine kadar “LGS”, yani “Lise Giriş Sınavı” olarak adlandırılan sınav sistemi, daha sonra “OKS”, yani “Ortaöğretim Kurumları Sınavı”na dönüşse de, artık kaldırılıyor. Çünkü, yeni sonuçlanan 17. Millî Eğitim Şûrâsı, öyle karar verdi. Doğru olan da buydu.
Bilindiği gibi, 8 yıllık zorunlu eğitime geçilmeden önce, “kolej” olarak adlandırılan özel okullarla, Anadolu Liselerinin, birer yıllık hazırlık sınıflarını da içine alan 4 yıllık orta bölümleri vardı. Bu okullar, 5 yıllık ilkokul mezunlarını sınava tâbi tutarak alıyorlardı. Ne var ki, o bilinen dönemde, İmam Hatip Liseleri hedef alınınca, onların orta bölümlerini kapatabilmek için, klasik ortaokullarla birlikte kolejlerin ve Anadolu Liselerinin de orta bölümleri, “İlköğretim Okulu” adıyla bu zorunlu eğitime katıldı. Bu defa, lise düzeyinde eğitim vermeye başlayan özel okullarla, Anadolu Liseleri ve dengi okulların giriş sınavları tek merkezden yapılmaya başlandı. Adına da kısaca “LGS” denildi. İşte, “OKS” onun devamı olduysa da, liselerin 4 yıla çıkarılmasından sonra, şimdi o da tarih oluyor.
LİSENİN 4 YILA ÇIKARILMASI,
EĞİTİMDE ÖNEMLİ BİR AŞAMADIR
İstanbul Millî Eğitim Müdür Yardımcısı iken, 1976 yılında kafamda iki önemli proje vardı. Birincisi, ilçelerde sadece ilkokulların yönetiminden yetkili ve sorumlu olan “İlköğretim Müdürlükleri”nin kaldırılıp, yerine “İlçe Millî Eğitim Müdürlükleri”nin kurulması, diğeri ise liselerin 4 yıla çıkarılmasıydı. İstanbul ili olarak yaptığımız, ancak Bakanlıkça kabul görmeyen bu tekliflerimizden İlçe Millî Eğitim Müdürlükleri’ne ait olanı, 12 Eylül askerî yönetimi döneminde kabul gördü. Ne var ki, kuruluş kanunla değil de, Bakan emri ile olunca, hukukî bir dayanağı olamadı. Merhum Turgut Özal’ın iktidarında ise, bir yasa ile nihayet bugün ki ”İlçe Millî Eğitim Müdürlükleri” kurulmuş oldu. Liselerin 4 yıla çıkarılması ise, gecikmesine rağmen, şimdiki iktidarın Millî Eğitim Bakanlığı tarafından kararlaştırılıp, nihayet uygulamaya kondu.
Bakanlık ayrıca, bazı derslerini yabancı dille okutan özel okullarla Anadolu Liselerinde, bu derslerin de Türkçe okutulmasına karar verince, tamamen bu maksatla açılmış olan “hazırlık sınıfları” da, böylece kaldırılmış oldu.
MİLLî EĞİTİM BAKANLIĞI, “İKİLEM” İÇİNDE
17. Millî Eğitim Şûrâsı kararlarına göre, Bakanlık artık OKS’yi de kaldırıyor. Yıllardan beri okullardaki giriş sınavları öğrenciyi de, velileri de iyice bunalttı. Çocuklar, okullarında bilim ve kültürü öğrenme ve bu şekilde yetişme yerine, girecekleri sınavda başarılı olmanın yollarını ve–tabir yerinde ise-“taktik”lerini öğrenmeye çalışıyorlar. Özel dershanelerin de, onlara verdiği zaten bu. Ne var ki, Bakanlık OKS’yi kaldırırken, bundan sonra liselere kayıt/kabul için seçimin ve elemenin nasıl yapılacağına dair bir açıklama getirmedi. Öte yandan, geçen yıl Bakanlıkça yapılan bir açıklamada, bundan böyle bütün liselerin girişinin sınavla yapılacağı duyurulmuştu. Bir taraftan, bütün liselerin girişleri sınavla yapılacak derken, OKS’nin kaldırılması yeni bir çelişkiyi ve tedbirsizliği ortaya koyuyordu.
Biz bu çelişkiyi düşünürken, geçen hafta sonunda bir TV programına çıkan Bakan Çelik, OKS’yi kaldırmakta kararlı olduklarını, ancak 2007 ve 2008 yıllarında bu uygulamanın aynen devam edeceğini, 2009’da ise kesin olarak kaldırılacağını söylüyordu. Daha sonra nelerin olabileceğini ise, zamana bırakıyordu. Doğru olan da buydu. Çünkü, siyasî iktidarların sıkça değiştiği ülkemizde, çok ilerisini görebilmek mümkün olamıyordu
Diğer taraftan çoğu İstanbul’da bulunan “yabancı okullar”, bu konuda haklı bir endişenin içindeler. Çünkü, sayıları az olan ve büyük talep gören bu okulların, öğrenci kabulleri için ciddi sınav yöntemleri olmalıdır. Keza, aynı şekilde dış ülkelerle bağlantılı ve özel statüleri ve yönetmelikleri olan İstanbul (Erkek) Lisesi ile Galatasaray Lisesi de aynı konumdadır. Ayrıca, bu okulların, bu özelliklerinden dolayı “hazırlık sınıfları”nın kaldırılması, hem içeriden, hem de dışarıdan ciddi itirazlara sebep olacaktır. Bakanlık, kuşkusuz ki, bunun çaresini bulacaktır.
ÖZEL DERSHANELERİN TELÂŞI …
OKS’nin kaldırılması kararı, özel dershaneler arasında büyük bir “panik” ve “kaygı” meydana getirmiştir. Çünkü, “sınav ve sınav kazanmak” demek, ona mutlaka hazırlanmak demekti. Eh, devletin okulları, hatta özel okullar bile bunu başaramadıklarına, yani öğrencileri sınavlara hazırlayamadıklarına göre, dershaneler vardı. Öğrenciler, buralarda hazırlanıp sınavları kazanırken, onlar da parayı kazanıyorlardı. Gerçi, öğrenci kazanmasa da parayı veriyor ve dershane yine kazanıyordu. Yani kazanan hep dershanelerdi.
İşte, OKS’nin kaldırılmasına telâşlanan dershaneler, şimdi bu kararın kaldırılması için durmadan “kulis” ve Bakanlığa, hatta Başbakana “baskı” yapıyorlarmış.
Önce şunu belirtelim ki, yakın geçmişten değil, uzun yıllardan beri “eğitimi sokağa, öğretimi ise özel dershanelere” teslim eden devlet, özel dershanelerin mantar gibi türemesinin birinci müsebbibidir. Çünkü, öğrenciler okullarında yetiştirilemiyor ve girecekleri sınavlara hazırlanamıyorlardı. Ne yazık ki, okullardaki kimi öğretmenler, yetersizliklerini adeta kabul ederek öğrencilerini dershanelere yönlendiriyorlardı. Bu yüzden, Türkiye’de özel dershane sayısı son üç yılda tam “3 katına” çıkmıştır. Bunda, özel dershane açanların kusuru yoktur. Çünkü, nasıl ki fizik kanunlarına göre, su bulduğu boşluğu doldurursa, devletin okullarda meydana getirdiği bu boşluğu da, özel dershaneler dolduruyordu.
Özel dershane sahiplerine göreyse, yaptıkları, “Eğitimde fırsat eşitliği”ni sağlamaktı. Oysa, parası olmayanın gidemediği özel dershane, bu fırsat eşitliğini acaba nasıl sağlayabiliyordu? Orasını bilen yoktu.
Öte yandan, tanınmış ve bir marka olarak ortaya çıkmış olan bazı özel dershanelerin, son yıllarda isim haklarını satarak Anadolu’ya yayıldıkları görülüyor. Halkımızı yanıltan ve aldatan bu uygulamaya göre, aynı adı taşımalarına rağmen, bu ortak isimden başka iki dershanenin hiçbir ortaklığı yoktu. Bütün bunlar, “hep kazanmak ve çok kazanmak” için yapılıyordu. Onlara göre ise, “fırsat eşitliği”ydi.
İşin ilginç yanı, özel dershaneler, üstelik devletin ve özel okulların tam donanımlı okullarına ve imkânlarına rağmen, faaliyetlerini kiraladıkları apartmanlarda ya da bu apartmanların bazı katlarını kullanarak yapıyorlar. Onların ne bahçeleri, ne de laboratuvarları var. Hiçbiri yok, ama iyi seçilmiş, kazandırmaya odaklanmış ve emeğinin karşılığını alan, ancak başaramayınca işini kaybedeceğini bilen öğretmenleri var. Özellikle devletin okullarında ise, başarılı olamasa da geleceğinden emin, geçiminden başka kaygısı ve öğrencisi umurunda olmayan öğretmenleri var. O sebebledir ki, Millî Eğitim Bakanı’nın “Sözleşmeli öğretmen istihdamı”, yani başarılı oldukları sürece bu meslekte kalabilecek öğretmenlerin seçimine dair uygulaması, mutlaka desteklenmelidir.
Devletin ve bazı özel okulların, öğretimde meydana getirdiği bu boşluktan yararlanan özel dershanelerin 2006 yılı cirosu, “4 milyar dolar”ı geçmiştir. OKS’nin kaldırılmasına olan tepki ve telâşlarının esas sebebi işte bundandır. Özel dershaneler, bu karara tepki vermekte, kendi çıkarları açısından haklıdırlar. İyi, ama paralı özel okul öğrencilerinin dershanelere gitmeye mecbur ve muhtaç edilmesi, bu okulların veliye yükledikleri ikinci bir “kambur” değil midir? Resmî okul öğrencilerinin mecbur ve muhtaç edilmesi ise, devletin eğitim hizmetlerinde çok önemli bir “ayıbı”dır.
Bakanın son açıklamasıyla, OKS’nin iki yıl daha devam edeceğinin anlaşılması, özel dershaneleri artık rahatlatmış ve kulis faaliyetlerini durdurmuş olmalıdır.
MİLLî EĞİTİM BAKANLIĞI, BU KARARINI
ACABA UYGULAYABİLECEK Mİ?
OKS’nin kaldırılması kararını, Bakan da, Bakanlığın Talim ve Terbiye Kurulu Başkanı da, “uygulayacağız” diyor, ama ben pek inanamıyorum. Hele bir iktidar değişikliğinde, taşlar mutlaka yerinden oynayacaktır. Hatırlanacağı üzere, 12 Eylül askerî yönetiminin sonuna doğru, yani 1983 yılında, özel dershaneler, Danışma Meclisi kararı ile tamamen kapatılmıştı. 5 ay kadar sonra yapılan genel seçimi kazanan merhum Özal ise, Başbakan olunca, bu kararı hemen kaldırmıştı. Çünkü, yeni hükümet kurulur kurulmaz, özel dershane sahiplerinin “baskısı”na boyun eğen hükümet, kararı kaldırıvermişti. Oysa, Özal hükümetleri özel dershaneleri yeniden açmak yerine, okullardaki öğretimin kalitesinin arttırılması çarelerini bulsalardı, bugün bu noktalara gelinmez ve özel dershaneler de olmazdı.
Özel dershane ve kurslar, dünyanın her tarafında vardır. Ama, onlar bizim gibi ortaöğretim ya da üniversite sınavlarına öğrenci hazırlamaz. Onlar, belli konulara ilgi duyanları ve belli alanlara yönelmek isteyenleri, isteklerine göre hazırlarlar. Biz de ise, özel dershanecilik tam bir “sektör”, hem de “pahalı bir sektör” haline gelmiştir.
OKS’nin kaldırılması, özel dershanelerin kazancını azaltsa da, ÖSS hazırlık çalışmaları kazandırmaya devam edecektir. Tâ ki, öğretimde meydana getirilen bu boşluk okullarda dolduruluncaya kadar.
OKULLARDAKİ DİSİPLİN
OLAYLARINA, BAKANIN YAKLAŞIMI
10 Ocak 2006 günü, yine bu sütunlarda yayınlanan ve okullardaki disiplin olaylarını konu alan yazımda, son olayların okullardaki eğitimi “batma” noktasına getirdiğini anlatmaya çalışmıştım.
Millî Eğitim Bakanı Çelik, geçen hafta sonunda çıktığı bir TV programında bu olayların Bakanlığın gündeminin birinci sırasında olduğunu ve gerekli tedbirlerin alınması konusunda sürekli çalıştıklarını söyledi. Bakanın, olaylara biraz “hamasi” yaklaşımını ve “pembe gözlük”lerle bakmasını, çok doğru karşılamak mümkün değildi. Meselâ, öğrencileri zararlı eylemlerden uzak tutmak için okullarda kurulan sosyal kulüplere yönlendirmek çareydi, ama kısa sürede sonuç alınabilecek bir yol değildi. Keza, satranç ve belirli zekâ oyunlarından tutun da spora, san'ata ve benzeri sosyal faaliyet yöneltmek, olayların önlenmesinde kesin ve hemen sonuç alınabilecek tedbirler olamazdı. Bütün bu çalışmalarla beraber, sür'atle olağanüstü tedbirler alınmalı, bunun için de “İl ve ilçe Disiplin Koordinasyon Kurulları” mutlaka kurulmalıdır.
Öğretimde meydana getirilen boşluğu özel dershaneler dolduruyor, ama görünen o ki, “eğitim”de meydana gelen boşluk hiçbir zaman doldurulamayacaktır. Tâ ki, bu özel televizyon yayınlarına bir “çeki düzen” verilinceye kadar.
|
Naci AKAY (E.) İstanbul Millî
16.01.2007
|