ERKEKLİK BU MUDUR?
Saddam idam edilirken etrafındakilerin ekseriyetinin Şiî olduğu anlaşılıyordu. Son anlarında Saddam “hazihil mercele” (erkeklik bu mudur) diyerek, kendisini idam edenlerin hain ve kalleş olduklarını ima ediyordu. İşin aslı şuydu ki, Allah zalimi zalim ile cezalandırıyordu. Nitekim zalim Allah’ın kılıcıdır. Önce onunla zalimden intikam alır, sonra dönüp o zalimden de intikam alır. Bugün Irak’ta yaşanan durumun özeti budur aslında.
Kerkük’te yaşayan Türkmenler idama çok üzüldüler. Halbuki Türkmenler Saddam zulmünden çok çekmişlerdi. Hatta orada abisi Saddam tarafından yıllarca hapsedilip, öldürülen biri bile “Saddam’ın bunlar tarafından idam edilmesine tahammül edemiyorum ve bu idama üzülüyorum” diyordu. Ekseriyet böyle düşündü Irak’ta. Doğru olan da bu aslında. Saddam idam edilecekse, Irak halkı idam etmeliydi, işgal güçleri değil. Saddam’ın da ima ettiği gibi, bu pek “erkeklik değildi”. Nitekim Saddam kendisini yargılayan bir hakime, “Beni bu Amerikalılar olmasaydı, ne sen, ne de baban buraya getirebilirdi” diye bağırıyordu yargılama sırasında. Neticede bu idam ile Saddam kimilerince şehit ilân edildi. Bütün yaptıklarına rağmen, kendisinden zulüm gören kimileri dahi onun bu haline üzülmüştü.
NE ÖLDÜREN, NE ÖLEN SEBEBİNİ BİLMİYOR...
Bugün Irak’ta anarşi ve kaosun had safhada olduğunu söylemiştik. Nitekim adam kaçırma ve fidyecilik olayları da halkı tehdit ediyor. Sadece Kerkük’te 200 milyon dolarlık fidye vak’asının yaşandığı söyleniyor. Bunun yanında emniyet ve asayişten söz etmek çok zor. Eline silâh alan herkes istediğini öldürebiliyor. Özellikle, Bağdat’taki radikal Şiîlerin sadece isme bakarak insanları katlettiğinden bahsediliyor. Bazı televizyonlarda yayınlanan videolarda gördük, buna bazı insanlar da şahitlik ettiler. Irak’ta ismi Ömer, Osman ve Bekir olanlar veyahut Sünnî olduğu tesbit edilenler, bazılarınca yargısız ve sorgusuz bir şekilde öldürülebiliyor. Bunun yanında, Kuzey Irak’ta karadan giderken sizi bir PKK teröristi durdurup kimlik sorabilir, eğer beğenmezse öldürebilir de… Bunu da yaşayanlar anlatıyor.
Neticede, Irak’ta tıpkı Peygamberimizin bir ahirzaman hadisinde söylediği gibi, “Ne öldüren neden öldürdüğünü biliyor, ne de ölen neden öldürüldüğünü biliyor”…
İÇ SAVAŞ ÇIKAR MI?
Bugün, ABD Başkanı Bush Irak’a daha fazla asker göndermekten söz ediyor. Nitekim Irak’ta kontrolü sağlamış durumda değiller. Amerikan üslerine sürekli havan toplu saldırılar düzenlenirken, bunun yanında askerlere sürekli olarak bombalı pusular kuruluyor. 3 bin ABD askerinin öldüğünden bahsediliyor, ancak bu rakamın gerçekte daha fazla olduğu da iddia ediliyor. Biz Kerkük’te iken de zaman zaman bomba ve havan topu saldırıları ile silâhlı çatışmalar yaşanmaktaydı ki, bu bölgeler Irak’ın en sakin bölgeleridir.
Irak’ta iç savaş ihtimali herkesi korkutuyor. Biz müşahede ettik ki, bir nev’i soğuk savaş zaten hali hazırda yaşanıyor. Bazı noktalarda ise, bu sıcak savaşa da dönüşüyor. Nüfus ve nüfuz tartışmaları devam ediyor tabiî olarak. Şiî-Sünnî çatışmasının yanında, Kürt peşmergelerinin de kuzeydeki varlığı insanları düşündürüyor. Kuzey’de bulunan ve sayısı 100 binlerle ifade edilen bu peşmergeler, bölge halkı için tehlike oluşturuyor.
Şimdilik hiç kimse iç savaştan söz etmek bile istemese de, durum böyle giderse iç savaş kaçınılmaz gibi görünüyor. Koalisyon güçlerinin varlığı, zaten ortalığın durulmasına fırsat tanımıyor. Çünkü, bu topraklarda yabancı bir gücün varlığına gerçek Iraklılar razı değiller. Ancak bunu fırsat bilip nüfuzlarını arttırmak isteyen gruplar da toprak bütünlüğünü tehdit edince, düşman birden ona çıkıyor tabiî olarak. Ülkeyi işgalcilerden mi kurtaracaklar, yoksa bölünmekten mi?
Bush da işi yüzüne gözüne bulaştırmış görünüyor. Dün destek verdiği Kürt ve Şiî gruplar, yavaş yavaş kendi başına belâ olmaya başladı bile. Nitekim yakında onları kontrol edemeyecek duruma gelecek. Saddam’ın da hikâyesi buna benziyordu esasında. Kontrolden çıkınca kalemini kırdılar.
KERKÜK NE HALDE?
2007 yılının sonbaharında Kerkük'ün statüsü konusunda yapılacak referandum öncesi Kerkük'ün demografik yapısı ve nüfus dengesi suni bir şekilde bozulmaya çalışılıyor. Yoğun bir şekilde gerçekleştirilen Kürt göçü sayesinde referandum ile Kerkük'ün Kürt yönetimine bağlanması hedefleniyor. Kerkük, esasında bir Türkmen bölgesi olmasına rağmen, son bir yılda göç eden 400 bin civarında Kürtle birlikte, bölgede Kürt ağırlığı artmış durumda. Kürt halk, devlet arazilerine ve boş buldukları her alana yerleşmiş durumdalar. Konu ile ilgili görüşme yaptığımız ve bizi gezimiz sırasında himaye eden Irak Türkmen Cephesi partilerinden Türkmen Adalet Partisi’nin Başkanı Enver Bayraktar da bu duruma dikkat çekiyor. Bayraktar Irak’taki Türkmen varlığının haklarının ve Irak’ın bölünmez bütünlüğünün öncelikli meseleleri olduğunu söylüyor. Kerkük’te bugün yaşanan sefalet ve zorluklardan en çok Türkmen vatandaşların etkilendiğini söyleyen Bayraktar, bu konuda Bağdat’ta hak aradıklarını ifade ediyor.
Kerkük Türkmeneli televizyonunda, Kerkük’ün Türkmen olduğuna dair yayınlar yapılıyordu. Halka uzatılan mikrofonların ana teması, “Kerkük Türkmendir” mesajıydı. Bugün, Kerkük’ün fiilen ilân edilmiş olan Kürdistan’a bağlı olmasını, Türkmenler kabul etmiyorlar tabiî olarak. Adalet Partisi Başkanı da “Biz Irak’ın bölünmesine karşıyız. Kerkük Bağdat’a bağlıdır. Irak da bölünmez bir bütündür” mesajı veriyordu.
Ancak fiilî durum bunun tam tersi gibi. Zira Kerkük’te de kontrol tamamıyla Kürtlerin elinde. Kerküklü Türkmenler Bağdat’ın düşüşünden sonra Kerkük’ü peşmergelerin bastığını ve işgal ettiğini ifade ediyorlar. Bu peşmergeler Amerikan yardımı ile daha sonra üniforma giymiş ve kolluk kuvveti durumuna gelmişler. Bugün ise, Kerkük’te bunların sözü geçiyor.
Amerika ve onun işbirlikçileri sözde kontrolü ellerinde bulunduruyorlar, ancak Irak’ın patlamaya hazır bir bomba olduğunun herkes farkında... Sadece zafer sarhoşluğunda olanlar bu gerçeği görmezden geliyorlar.
Türkmen Adalet Partisi Başkanı’na Irak’ın bölünmesi halinde Türkmenler olarak nasıl bir tepki vereceklerini soruyorum. Başkan, bölünme lâfına bile şiddetle karşı çıkmasına rağmen, ne yazık ki böyle bir ihtimalin olduğunu da kabul ediyor. Böyle bir durumda Kerkük’ün bağımsızlığı için mücadele edeceklerini de sözlerine ekliyor. Bunun için Türkiye’den yardım alıp almayacaklarını sorduğumuzda ise, Türk yetkililerin yardım sözü verdiklerini söylüyor. Bu durumda anlıyoruz ki, Kuzey’de bir Kürt devletinin ilânı halinde Türk askeri kuzeye girip, özellikle bölgede bulunan Türkmenlere yardım edebilir.
Türkmen Adalet Partisi Başkanı Enver Bayraktar, Saddam’ın idamından sonra Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın “Irak öncelikli gündemimiz olacak” açıklamasının da buna işaret olduğunu ifade ediyordu.
Türkmenler bölünmeye kesinlikle razı değiller. Böyle bir durumda Kerkük’te ciddî bir direniş olacağı açık, ancak burada önemli olan Türkiye’nin takınacağı tutum. Türkiye bugüne kadar Irak’ın iç işlerine karışmamak gibi itidalli bir siyaset güdüyordu. Ancak bundan bölgedeki Türkmenler pek memnun değiller. Onların dedikleri, “Şiîlere İran, Kürtlere ABD, Araplara ise Arap devletleri yardım ediyor, bizim ise yardımcımız yok” şeklinde. Türkiye’nin kendilerine sahip çıkmadığını düşünüyorlar. Ancak bölünme gibi bir durumda Türkiye’nin tutumunun değişeceği ifade ediliyor. Böyle bir temenni Iraklı Türkmenlerde de mevcut.
Bunun yanında Kürdistan olarak ifade edilen bölgelerdeki PKK varlığı da Türkiye’yi rahatsız ediyor. Nitekim Kerkük’te PKK büroları ve kampları olduğu gibi, Kuzey Irak’ta PKK adeta bir kolluk kuvveti gibi görev yapıyor. Bütün bunlar, Türk ordusunun sınır ötesi bir operasyon ihtimalini masanın üstünde tutmasına sebep oluyor. İngiliz gazeteleri geçen günlerde Irak’ta çözümün İran ve Türkiye’nin de sürece dahil edilmesi ile sağlanabileceğini yazdılar. Böylesi bir yöntem, bölünmeyi engeller mi, yoksa tetikler mi tartışılır. Ancak Türkiye’nin İran’ın aksine Irak’ta toprak bütünlüğünden yana bir siyaset izlemesi çok önemlidir. İran ise, çok önem verdiği Irak’ta büyük oyunlar oynuyor. Şiîler için Irak’ın anlamı büyük. Şiîlerin kutsiyet atfettiği bir çok mekân Irak’ta bulunuyor. Tıpkı ABD’nin kutsiyet atfettiği petrol kuyuları gibi… Ve daha bir çok küresel çıkar da Irak’ın geleceği üzerinde bir kara bulut gibi durmaya devam ediyor.
Kerkük harabe haline geldi
Kerkük, ne yazık ki, bir harabeyi andırıyor bugün. Binalar, yollar, alt yapı ve üst yapı tamamen çökmüş durumda. Şehre çok sınırlı elektrik verilebiliyor. Suyu da içilebilir seviyede değil. Eğitim ve sağlık hizmetleri de durma seviyesinde. Bunun yanında, şehir tahrip edilmiş durumda. Meselâ Kerkük Kalesi çürümeye terk edilmiş. Belediye hiçbir hizmeti yerine getirmiyor. Kerkük ve Kerküklü kendi kaderine terk edilmiş bir halde, kendisine uzanacak yardım elini bekliyor.
Küçük Dalya’nın dramı
Irak’ta adam kaçırma ve fidyecilik olaylarının son dönemde çok arttığı belirtiliyor. Bağdat’ta Risâle-i Nurları Arapça diline çeviren İhsan Kasım’ın Ağabeyi kaçırılmış ve 200 bin dolar fidye ödenmesine rağmen, öldürülmüştü. Irak’ta çeteler bu yolla büyük paralar kazanıyor. Hatta El Kaide dahi, çocuk kaçırarak elde ettiği paralarla cihad ettiğini iddia ediyor.
Kerkük’te tanıdığımız küçük Türkmen kızı Dalya da kaçırılanlardan biri. Annesinin gözü önünde aniden bir arabaya bindirilerek kaçırılmış. Önce mühendis olan babasından 100 bin dolar istenmiş. Ancak maddî durumu çok kötü olan baba bu parayı asla bir araya getiremeyeceğini söylemiş. Çalıp çırpıp parayı denkleştirmesini isteyen merhametsiz çete üyeleri, küçük kızı öldürmekle tehdit etmişler. Ancak ailenin maddî durumunun gerçekten kötü olduğunu anlayınca pazarlıklar sonunda 7 bin dolara razı olmuşlar. Tabiî küçük Dalya bu konuda talihli olanlardan biri. Bizi koruyan Adalet Partisi’nin muhafızları da, özellikle Irak’ta yalnız gezmememiz konusunda uyarıyorlardı. Zira her an kaçırılma tehlikesi ile karşı karşıya kalabilirdik.
- SON -
|