—Dünden devam—
Türkiye’de elektrik enerjisi sektörü 1900’lü yılların başında faaliyete geçen yabancı sermayeli işletmelerle başlamıştır. Türkiye’de ilk elektrik santralı 1902 yılında Mersin-Tarsus’ta özel bir şirket tarafından kurulmuştur. 1914 yılında Silahtarağa Termik Santralı hizmete girmiştir. 1914 yılında faaliyete geçen Osmanlı’nın ve Türkiye’nin ilk termik santrali Silahtarağa’dır. Yapıldığı yıllar I. Dünya Savaşı’nın başladığı yıllar. Bir zamanlar sokakları yalnızca havagazı fenerleriyle aydınlanan İstanbul’da hayatı kökten değiştiren, gece aydınlığını üreten, modernitenin kapılarını aralayan Silahtarağa Elektrik Santrali 14 Şubat 1914’te açılıyor. 1983 yılına kadar hizmet veren santralde elektrik üretimi bu tarihten itibaren durduruluyor. Santralin devasa binaları ve tesisleri çürümeye terk ediliyor. Bilgi Üniversitesine devredilen bu tesis ve binalar günümüzde İstanbul’a kültür merkezi olarak hizmet vermesi için hazırlanıyor.
Devletin öncülüğünde elektrik işletmeciliği 1935 yılında 2805 sayılı Kanun uyarınca Etibank’ın kurulmasıyla başlamıştır. 1948 yılından itibaren, Maden Tetkik Arama (MTA), Elektrik İşleri Etüd İdaresi (EİEİ), İller Bankası katkılarıyla ve Devlet su İşleri (DSİ) tarafından inşaatı tamamlanan çok sayıda termik ve hidroelektrik santral millî elektrik sistemine bağlanmıştır.
Bu tarihî süreç Türkiye’de enerji sektörünün, faaliyetlerine yaygın bir şekilde başladığı 1914 yılından bugüne kadar olan gelişimi anahatlarıyla 5 bölümde incelemek mümkündür.
* İmtiyazlı Şirketler Dönemi (1914-1939)
* Elektriklendirmenin Kamu Kuruluşları Eliyle Yürütüldüğü Dönem (1939-1953)
* Enterkonnekte Sistem ile Bölgesel Termik ve Hidrolik Santrallerin Kurulduğu Dönem (1953-1970)
* Türkiye Elektrik Kurumu (TEK) Dönemi (1970-1985)
* TEK’in Tekelinin Kaldırıldığı ve İmtiyazlı Şirketlere Tekrar Geçildiği Dönem (1985+)
1938-1939’lu yıllara kadar ülkemizdeki elektrik faaliyetleri, çoğunluğu yabancı şirketlerin imtiyazında olan küçük yerel santraller ve onların beslediği birbirlerinden izole yerel dağıtım şebekelerinin işletilmesi şeklinde olmuştur. 1939 yılında yabancı şirketlere verilmiş olan bu imtiyazlar devletçe satın alınmış ve hizmetler belediyelere devredilmiştir.
1950’li yıllara gelindiğinde Etibank’ın kömür ve linyit havzalarında kurup işlettiği küçük kapasiteli kömür santralleri, İller Bankası’nın kurup işlettiği küçük kapasiteli dizel ve hidrolik santraller ve birçok sanayi kuruluşunun ve belediyelerin işlettiği dizel santraller ile şehirlerin elektrik ihtiyaçları karşılanmaya çalışılmıştır.
Demokrat Parti iktidarının inşa ettiği çok sayıda büyük barajlarda Türkiye’nin ihtiyacı olan elektrik enerjisi üretilmiştir. Demokrat Parti döneminin DSİ Genel Müdürü olan Süleyman Demirel’in bir ünvanının da “barajlar kralı” olması tesadüf değil, bir gerçeğin ifadesidir. Demokrat Parti dönemine kadar Türkiye’nin sadece Çubuk Barajı var iken, Demokrat Parti 50’ye yakın baraj temeli atmış, bir çoğunu bitirmiş, kalanları da Adalet Partisi iktidarı tamamlamıştır.
1970 yılı sonlarında 1312 sayılı yasa ile Türkiye Elektrik Kurumu (TEK) kurularak bazı istisnalar dışında üretim, iletim ve dağıtım tesislerinin yapım ve işletilmesi ile elektrik sektörünün planlanması tekel statüsüyle TEK’e verilmiştir.
1980’li yılların ortalarında Özal hükümetinin ekonomi politikalarına bağlı olarak Türkiye’de esen özelleştirme rüzgârından elektrik sektörü de etkilenmiş, 1984 yılında kabul edilen 3096 sayılı yasa ile TEK’in tekel statüsü kaldırılmış, yerli ve yabancı Sermaye Şirketlerine üretim tesisi kurmak ya da mevcut üretim ve dağıtım tesislerinin mülkiyeti TEK’de kalmak üzere işletme hakkı devralmak suretiyle faaliyette bulunma imkânı verilmiştir. 12 Ağustos 1993’te TEK; TEDAŞ ve TEAŞ ünvanlı iki ayrı İktisadi Devlet Teşekkülü statüsü ile yeniden yapılandırılmıştır. TEK’in parçalanması elektrik enerjisinin daha kaliteli ve ucuz olarak tüketicilere sunulması, Devletin kıt ekonomik kaynakları sebebiyle gerçekleştirilemeyen gecikmiş elektrik enerjisi yatırımlarının özel sektör eliyle yapılmasının sağlanması gibi gerekçelerle yapılmıştır.
Bu dönemde Yap-İşlet Devret (YİD) modeli ile kurulması kabul edilen üretim tesislerinin finansmanının teşebbüs sahiplerince sağlanması hükme bağlanmıştır. Bu finansmanın, satın alınacak enerji bedeli olarak geri ödenmesi, bu geri ödemeye hazinenin garanti vermesi, bu santrallerde 15-20 yıllık bir işletme sürecinde üretilen tüm enerjinin TEK tarafından satın alınması benimsenmiştir.
Özel sektöre üretim, iletim, dağıtım ve ticaret yetkisi veren, Yap-işlet-Devret (YİD) modeline, otoprodüktör (Kendi elektrik enerjisi ihtiyacını kendi ürettiği tesislerden sağlayan, ürettiği fazla enerjiyi kamuya satan sanayi kuruluşları) uygulamasına ve mevcut tesislerin işletme hakkı devirlerine imkân sağlayan 3096 sayılı yasadan sonra 1996 yılında sadece yeni üretim tesislerinin yapımı için Yap-İşlet Modeli (Yİ) uygulamasına yönelik olarak 4283 sayılı kanun ve 97/9853 sayılı yönetmelik yayınlanmıştır. 2000’li yıllara gelindiğinde ise sektördeki radikal uygulamalara devam edilmiş, 3 Mart 2001 tarihinde yürürlüğe konulan 4628 Sayılı Elektrik Piyasası Kanunu ile Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu ve Kurulu oluşturulmuş, piyasada faaliyet gösterecek olan kuruluşların bu kurum ve kurul ile koordineli çalışması öngörülmüştür.
Yine bu dönemde elektrik enerjisi sektörüne özel şirketlerin girişi sağlanmıştır. Bu çerçevede; İstanbul’un Anadolu yakasında Aktaş Elektrik Ticaret A.Ş., Kayseri’de Kayseri ve Civarı Elektrik T.A.Ş. görevli şirket olarak ilân edilmiştir. Aynı kapsamda, imtiyazlı şirket statüsünde bulunan Çukurova Elektrik A.Ş. ve Kepez Elektrik T.A.Ş.’de, görevli şirket statüsüne geçmişlerdir. Devam eden dönemlerde TEK’in tekelinin kırılmasıyla birlikte elektrik sektöründe Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu, Türkiye Elektrik Üretim İletim Anonim Şirketi (TEAŞ), Türkiye Elektrik Dağıtım Anonim Şirketi (TEDAŞ), Türkiye Elektrik İletim Anonim Şirketi (TEİAŞ), Türkiye Elektrik Ticaret ve Taahhüt Anonim Şirketi (TETAŞ) kurum ve kuruluşları devreye sokulmuştur. Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığı ile koordineli bir şekilde çalışan bu kuruluşlar Türkiye’de enerji bürokrasisini oluşturmaktadır.
Karanlığa mahkûm değiliz
Son zamanlarda elektrik enerjisinin üretimi ve dağıtımı ile ilgili tartışmalar Türkiye gündeminden eksik olmuyor. Hayatımızın bütün alanları elektrik enerjisi ile çalışan aletlerle doludur. Eğer bu aletler çalışmazsa insan hayatı ilkel devirlere dönecektir. Evlerde yaşanan bir kaç saatlik elektrik kesintilerine bile insanlar isyan eder duruma gelmiştir.
Elektrik enerjisinin belirtilen bu ve bunlara benzer avantajlarına rağmen bu enerji türünün en büyük dezavantajı depo edilemeyen bir enerji türü olmasıdır. Bu enerji üretildiği anda kullanılmak durumundadır. Bu sebeple üretim ile tüketim arasında çok sağlıklı bir dengenin bulunması şarttır. Günümüz devletleri bu dengeyi sağlamak için planlamaya çok büyük önem vermektedir. Üretim sisteminde bir arıza ortaya çıktığı zaman sisteme bağlı binlerce abonenin hayatı alt üst olmaktadır. İş yerlerinde makinalar bilgisayarlar durmakta. İş kayıpları meydana gelmektedir. Bu sebeple, elektrik enerjisinin üretiminde süreklilik ve devamlılık çok önemlidir.
Mevcut sistemlerin yedek sistemleri de bulunmak durumunda. Bu enerjinin kendine ait yolları enerji nakil hatlarıdır. Elektrik enerjisi sadece ve sadece kendisi için yapılan bu hatlarla başka noktalara taşınabilir. Bu hatların sağlam ve sağlıklı olması gerekmektedir. Aksi takdirde üretilen enerji istenilen noktalara ulaşamaz.
Tüketimin artmasıyla birlikte elektrik enerjisindeki israf da o ölçüde artmaktadır. Günümüz dünyasında genel enerji tüketimi içinde elektrik enerjisinin payının yüzde 35’in üzerinde olduğu tahmin edilmektedir. Bu payın önümüzdeki yıllarda yüzde 40-50’ye yükseleceği de tahminler arasında. Elektrik enerjisinin diğer enerji türlerine dönüştürülmesi kolaydır. Diğer enerji türlerine göre çok uzaklara taşınması ve kullanılması son derece rahattır. Verimi yüksek bir enerji türüdür. Elektrik enerjisi sayısız bir çok parçaya ayrılarak kullanılması mümkündür. Meselâ bir elektrik santralinde üretilen elektrik enerjisi, enerji taşıma hatlarıyla büyük şehirlere götürülmekte ve orada sayısız konut ve iş yerlerine dağıtılarak kullanılabilmektedir. Hal böyle olunca da elektrik enerjisi talebi de bütün dünyada artmakta.
Hayatımızda bu kadar önemli bir yeri olan elektrik enerjisini ne kadar tanıyoruz? Nelerden nasıl üretiliyor? Tarihi seyri nedir? Enerji bürokrasisi ve mevzuatı nasıl işliyor? Tasarruf tedbirleri hangi aşamada? Yetkililer elektrik enerjisi ile ilgili neler söylüyor? Alınan tedbirler neler?
—Devam edecek—
|