—Dünden devam—
Elektrik enerjisi dünyada en yoğun olarak kullanılan enerji türü. Elektriğin günlük hayatımızda birçok kullanım alanı var. Cep telefonlarımızdan, kol saatimizdeki minik pillere tutun da, büyük tren ve gemilerde kullanılan motorlara kadar birçok yerde elektrik enerjisinden faydalanılmaktadır. Bu sebeple bu tartışmalar daha da artarak süreceğe benziyor.
Elektriğin rengi, kokusu, boyutları ve ağırlığı yoktur. Ülkelerin sanayileşmesinde, kalkınmasında ve gelişmişlik düzeylerinin artmasında elektrik enerjisinin etkisi tartışılamaz. Kullanım kolaylığı, temizliği ve atık bırakmaması sebebiyle, diğer enerji kaynaklarına göre elektrik enerjisi tüketiminin genel enerji tüketimi içindeki payı, bütün ülkelerde hızla artmaktadır.
Elektrik üretmenin birbirinden farklı yolları bulunmaktadır. Ancak bunların en yaygını kömür, linyit ve doğalgaz gibi fosil yakıtların yakılması sonucunda elde edilen elektrik enerjisidir.
Barajlara kurulan su tirübinlerinin çarkları döndürmesiyle elektrik enerjisi üretilmektedir. Dünyada en yaygın yenilenebilir enerji olarak kabul edilen bu üretim yolu Türkiye’de de oldukça yaygındır. Bir başka elektrik üretim yolu ise rüzgâr gücüdür. Rüzgârın çevirdiği rüzgâr güllerinden elekrik enerjisi üretilmektedir. Bunların dışında güneş ısısının özel panellerde toplanmasıyla da elektrik üretimi yapılabilmektedir. Pahalı bir sistem olmasına rağmen önemli bir temiz enerji kaynağı olan güneş enerjisinde Türkiye’nin çok büyük ve önemli bir potansiyeli mevcuttur.
Nükleer santrallerde ise soğutucu suyun buharlaştırılması için yakıt olarak kullanılan Uranyum’un bölünmesi sonucunda ortaya çıkan nükleer enerji kullanılmaktadır. Türkiye’de henüz bir nükleer enerji santrali yoktur. Ama zaman zaman kurulması konusunda yoğun tartışmalar yapılmaktadır. Mersin Akkuyu ve Sinop bu tür santrallerin kurulması için uygun yer olarak seçilmiş durumda. Bütün bu enerji üretim alternatifleri gereği gibi değerlendirilebilirse Türkiye karanlığa mahkum değildir. Akıllı bir enerji politikası oluşturulursa Türkiye elektrik enerjisi ihraç ederek önemli bir döviz girdisi bile sağlayabilir.
Santrallerde üretilen elektrik kablolar yardımıyla santralın yakınında bulunan ünite transformatörüne getirilmektedir. Dağıtım transformatörlerinden çıkan elektrik kablolardan akarak evlerimize, fabrikalarımıza ve iş yerlerimize ulaşmakta, elektrik sayacımızdan geçtikten sonra her türlü elektrikli aleti çalıştırmamızı sağlamaktadır. Elektriğin santrallerden kablolar aracılığıyla akışını bahçemizde kullandığımız su hortumlarından suyun akışına benzetebiliriz. İlk çıkış noktasından yani santrallerden yüksek gerilimle çıkan elektrik enerjisi, evimize ve iş yerimize düşük gerilimle girmektedir.
ELEKTRİK ENERJİSİNİN
ÜRETİMİ VE PLANLAMASI
Elektrik İşleri Etüt İdaresi Genel Müdürlüğü (EİE), 24.06.1935 tarihinde 2819 sayılı yasa ile kurulmuş, Ülkemiz elektrik enerjisi üretim imkânları ile ilgili mühendislik hizmetlerini yürüten Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığı’na bağlı, özel hukuk hükümlerine tabi ve ticarî usûllere göre yönetilen kamu tüzel kişiliğine sahip yatırımcı bir kamu kuruluşudur.
EİE’nin bazı görevlerini şöyle sıralamak mümkün:
* Ülkemizin su kaynaklarını ve diğer enerji kaynaklarını etüt ederek elektrik enerjisi üretimine elverişli olanları belirlemek,
* Hidrolojik etüdler ve jeoteknik araştırmalar yapmak,
* Baraj ve HES tesislerinin istikşaf (ön inceleme), master plan, fizibilite (yapılabilirlik) ve kesin proje aşamalarından oluşan mühendislik hizmetlerini yürütmek,
* Yenilenebilir enerji kaynakları (güneş, rüzgâr, jeotermal vb.) ile ilgili araştırma, etüt ve demonstrasyon çalışmaları yapmak,
*enerji tasarrufuna yönelik etütler, bilinçlendirme ve eğitim çalışmaları yapmak,
* Enerji kaynaklarının rasyonel kullanımı ile ilgili çalışmaları yürütmek,
* Hidroelektrik santralların inşaat, işletme denetimi ve danışmanlık hizmetleri ile kamulaştırma işlemlerini yürütmek,
* Görev ve uzmanlık alanı kapsamındaki etüt ve araştırma işlerini kurum ve kuruluşlara ücreti karşılığında yapmaktır.
Bu yıl Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığı’nın tahminine göre, bu yıl 172,9 milyar kWh elektrik üretilecek, 172,3 milyar kWh tüketilecek. Üretilen elektriğin, 74,4 milyar kWh’sı doğal gaz, 4,4 milyar kWh’sı fuel-oil, 2,7 milyar kWh’sı taşkömürü, 10,8 milyar kWh’sı ithal kömür, 34,4 milyar kWh’sı linyit, 0,4 milyar kWh’sı LPG, 2 milyar kWh’sı hafta, 0,1 milyar kWh’sı yenilenebilir atık, 0,1 milyar kWh’sının da jeotermal kaynaklarla elde edilmesi planlanıyor. Bunun yanı sıra 40,5 milyar kWh hidrolik, 3,1 milyar kWh da rüzgâr enerjisinden elektrik üretileceği tahmin ediliyor. (11.08.2006, aa)
Ülkemizin genel enerji ihtiyacı sürekli artmaktadır. Elektrik enerjisi tüketimimizin yarısına yakın bir kısmı halen barajlarda kurulu bulunan Hidro Elektrik Santrallerinde (HES) üretilmektedir. Halen mevcut hidrolik kaynaklarımızın ekonomik üretim potansiyellerinin yalnızca yüzde 25’ini kullanmakta olmamıza rağmen, ülkemiz enerji üretim tablolarında, her yıl artan enerji talebi ile birlikte hidrolik karşılama oranı da azalmaktadır. Ayrıca, fosil yakıtlarının çevre etkileri de, artan enerji tüketimine bağlı olarak sürekli yükselmektedir. Bu nedenler, Türkiye’yi yeni enerji kaynakları aramaya zorlamaktadır. Ülkemizin doğal konumu ve yapısı güneş enerjisi, rüzgar enerjisi ve jeotermal enerji gibi su kuvveti dışında yenilelebilir enerji kaynaklarının değerlendirilmesini gündeme getirmektedir.
TEMİZ ENERJİNİN FORMULÜ
SU, RÜZGÂR VE GÜNEŞ...
Temiz ve yenilenebilir enerji kaynaklarını üç temel başlıkta toplamak mümkün. Su, rüzgâr ve güneş enerjisi... Türkiye su “Hidrolik Enerji” bakımından zengin sayılabilecek bir ülkedir. Ancak bu potansiyelimizin yeterince kullanılıdığını söylemek bugün için mümkün değil. Dünyada her on yılda, enerji ihtiyacı yaklaşık olarak 2,5 kat artmaktadır. Buna karşılık ham enerji maddelerinde ise gittikçe bir azalma olmaktadır. Dünyada mevcut olan yer altı enerji kaynaklarından, petrol ve her türlü maden kömürü ile doğalgaz miktarı ihtiyaç duyulan enerjiyi karşılamak için zamanla yetersiz kalcaktır.
Bundan dolayı mevcut enerji kaynaklarının geliştirilmesi yanında, yeni enerji kaynakları aranmaktadır. Bu kaynaklardan biri de memleketimizde mevcut olan su kaynaklarından en iyi şekilde faydalanmaktır. Mevcut su için bir bedel ödenmemektedir. Ayrıca su gücüyle üretilen elektrik enerjisinin en cazip tarafı ise zamanla bitme ihtimalinin az olmasıdır. Debisi yüksek ve eğimi fazla onlarca akarsuyumuz denizlere boşu boşuna akmaktadır.
Hidrolik santral nedir? Nasıl işler?
Hidrolik santral dendiği zaman; herhangi bir suyun enerjisinden istifade ederek elektrik enerjisi elde etmek için kurulan santraller akla gelir. Hidrolik santraller yardımı ile elektrik enerjisinin elde edilmesi için yapılan iş sırası kısaca şöyledir: Suda bulunan potansiyel enerji mekanik enerjiye, mekanik enerji de elektrik enerjisine dönüştürülür. Baraj gölünde toplanan su potansiyel enerji deposu demektir. Elde edilen bu enerji tünel ve borularla santrallerdeki türbin çarkına gönderildiğinde kinetik ve türbinin dönmesi ile yapılan bu işe de Mekanik Enerji adı verilir.
Türbin miline bağlı olarak dönen jeneratör ve stator yardımı ile de bu mekanik enerji elektrik enerjisine dönüşmüş olur. Elde edilen elektrik enerjisi ise, enerji iletim hatları vasıtası ile uzak yerlere nakil edilerek alıcılara dağıtılmaktadır.
Ancak, bir su türbininden su kuvveti yardımı ile enerji üretebilmek için gerekli olan su hızını elde etmek üzere mutlaka bir düşme yüksekliğine veya bu su düşüne uygun bir basınç farkının bulunmasına gerek vardır. Su düşü veya hidrolik düşü; birbiri ile irtibatı bulunan iki su seviyesi arasındaki kot farkına denir. Bir hidroelektrik santraldeki düşü ise üst su seviyesi ile çıkış su seviyesi arasındaki yükseklik farkıdır. Cebri borular ve diğer yerlerdeki kayıplar göz önüne alınmazsa bu mesafeye net hidrolik düşü adı verilir.
Tekrar edersek Türkiye’nin akarsuları son derece eğimlidir. Bu durum aynı akarsu üzerine çok sayıda baraj ve HES kurma imkânı vermektedir. Bu potansiyel mutlaka ama mutlaka değerlendirilmeli.
—Devam edecek—
|