Irak’ın devrik lideri Saddam Hüseyin Kurban Bayramı’nın birinci günü (Türkiye’de henüz arefe iken) asılarak idam edildiği sırada, ben de Irak’taydım. Bölgede İnsanî Yardım Vakfı’nın yardım çalışmalarını takip etmek için bulunuyorduk.
Savaş psikolojisinde bunalan bölge insanı bayram ile biraz moral bulacakken, beklenmedik bir şekilde infaz edilen idam ile bir kere daha sarsıldı. Böylece Irak halkına işgalciler bayramı bile fazla görerek zehir ettiler ne yazık ki.
Kerkük’te karşıladık bayramı ve idamı. Bayram sıcaklığı ile biraz olsun ısınan bölge insanının yüreği, idam haberiyle yeniden buz kesildi. İdama üzülenler olduğu gibi, sevinenler de oldu şüphesiz. Tıpkı 3 yıl önce Bağdat düştüğünde sevinenler olduğu gibi…
Kerkük’te ağırlıklı olarak yaşayan Türkmen ve Kürtler idamdan memnun olmaları gerekirken, bayram sabahı gerçekleşen idamı genel olarak teessüfle karşıladılar. Kurban Bayramı’nın ilk kurbanı yerel saatle sabaha karşı 05.00’te idam edilen Saddam Hüseyin olmuştu.
SADDAM’DAN SONRA IRAK
Kimileri tarafından eski diktatör, kimileri tarafından ise şehit olarak anılacak olan Saddam Hüseyin’in Irak’a 23 yıla yakın hükmetmesinin, ülke insanına huzur ve barış getirdiğini söylemek inandırıcı olmayacaktır. Saddam döneminde İran ve Kuveyt ile iki büyük savaşa giren Irak, bunun etkisiyle Amerika Birleşik Devletleri ile 1991’de bir Körfez Savaşı yaşamış ve son olarak da bundan 3 sene önce, yine ABD önderliğindeki koalisyon güçleri tarafından işgal edilerek, bugün içinde bulunduğu duruma sürüklenmişti. Bu işgal, fiilî olarak Bağdat’ın düşmesi ve Saddam Hüseyin’in ele geçirilmesi ile Saddam dönemini bitirmişti. Ancak Saddam’ın bitişi, Irak için eskisinden daha karanlık günlerin başlangıcı demek oluyordu aynı zamanda.
Bayram boyunca görüşmeler yaptığımız Iraklıların ekseriyeti, bugün Irak’ta yaşanılan durumun eskisinden daha beter bir dönem olduğu konusunda hemfikirdiler. Iraklılar, Saddam dönemi için “ambargo dönemi” tanımlamasında bulunuyorlar. Aynı zamanda kimileri için de baskı ve zulüm dönemiydi tabiî ki. Devran dönmeden önce zulüm görenler, bugün Saddam’ın sükûtuna en çok sevinenler oldu. O zaman zulüm gören etnik ve mezhebî gruplar, bugün “iki bayram yapıyoruz” diyor Irak’ta.
Demokrasinin olmadığı ve etnik ve dinî çeşitliliğin yoğun olduğu bölgelerde güç kimin elindeyse, sevinen o oluyor tabiî ki. Saddam döneminde zulümlere rağmen mutlu olanlar ile, bugün işgale rağmen mutlu olanlar arasında bir fark olmasa gerek. Birinciler bugün ağlarken, ikinciler ise bayram yapıyorlar ne yazık ki. Bir de her iki dönemde zulüm gören, her halûkârda ezilen masum ve gerçek Irak halkı var ki, bu zulümlerden en çok onlar zarar görmektedirler.
Halbuki, bir ülkenin insanları, beraber olup ülkelerindeki işgale son vermeleri gerekmez mi?
AKAN KAN DURMADI
Saddam döneminde ülkede sıkıntıların olduğu ve haksız yere bir çok insanın öldürüldüğü red edilemeyecek bir gerçektir. Ancak Saddam’ın idama mahkûm olduğu Duceyl dâvâsında öldürdüğü insan adedince masumlar, son 3 yılda hemen her gün ölmektedir Irak’ta. Yani koalisyon güçlerinin önderliğindeki işgal, Irak’ta akan kanı durdurmamıştır. Aynı şekilde Saddam döneminde öyle ya da böyle korunmakta olan Irak’ın toprak bütünlüğü de bugün ciddî tehlike altına girmiştir. Irak bölünme tehlikesi ile karşı karşıyadır.
IRAK TAŞ DEVRİNE DÖNDÜ
Bunun yanında Irak’ta can güvenliği bulunmazken, hayat şartları ciddî şekilde zorlaşmış. Kerkük’te yaşayan halk, yaptığımız sohbetlerde, Saddam’ın sükûtundan sonra Irak’ın adeta taş devrine döndüğünden şikâyet ediyorlardı. Nitekim, biz de gördük ki, Irak’ta ciddî enerji ve güvenlik sıkıntısı var. Kerkük gibi bir petrol beldesinde bile, 3-5 kilometreye ulaşan benzin kuyrukları ve günde sadece 1 saat verilen elektrik, durumunu en iyi özetleyen veriler olarak yeterli olacaktır.
Gördük ki, Saddam’dan sonra Irak anarşi ve kaos ile kıtlığa mahkûm edilmiş bir haldedir. Irak’ta sağlık, eğitim, adalet, belediyecilik gibi hizmetlerden söz etmek bile abes. Ne yazık ki, ülke kendi haline terk edilmiş bir durumda.
IRAK’IN SON DURUMU
Bugün Irak’ta devlet diye bir şey yok. Eline silâh alan herkes, kendi hegemonyasını ilân edebilmekte. Ciddî bir asayiş problemi yaşanıyor. Bu sebeple insanlar hayatlarına normal şekilde devam edememekteler.
Irak’ın kuzeyinde Kürt etnik ağırlıklı bir hegemonya yaşanırken, güneyde ise İran etkisi ile Şiî mezhep ağırlıklı bir yapılanma söz konusu. Arada ise, azınlık olarak addedilen ve hakları hiçe sayılan Türkmenler ile Saddam’dan sonra sahipsiz kalan Arap Sünnî topluluk bulunmakta. Bağdat ise, cadı kazanı gibi... Kan ve gözyaşı burada oluk oluk akmaya devam ediyor.
BÖLÜNMEYE DOĞRU
Kuzeyde fiilî olarak bir Kürdistan devleti kurulmuş. Erbil ve Kerkük’te Barzani ve Talabani yönetimindeki kolluk kuvvetleri kontrolü sağlamış durumdalar. Erbil Havalimanını bunların fotoğrafları süslüyor.
Basra civarında güneyde ise, İran destekli Şiî yapılanma, ne yazık ki, kendi dindaşlarının kanını dökmekte ve Irak’ın toprak bütünlüğü açısından hiç de iç açıcı olmayan işler yapmakta. Bunun yanında, işgale karşı koyan mücahit gruplar ise, mevzi bir mücadele veriyor, ancak kuvvet azlığı sebebiyle varlık gösteremiyorlar. Öte yandan, Kürtleri ABD’nin ve Şiîleri de İran’ın ciddî mânâda desteklediği söyleniyor ki, bu da Irak’ın bölünmesini hızlandırmaya yarıyor.
Saddam’ın bayram sabahı idamı da bu kaosa hız vererek, adeta yangına körükle gitme etkisi yapmıştır.
MEZHEBÎ VE ETNİK ÇATIŞMALAR
Irak’ta yaşanan kaosun iki boyutu bulunuyor: Birincisi etnik, diğeri mezhebî çatışmalar. Bunlar zaman zaman kesişebiliyor. Saddam döneminde ezilen üç güruh vardı: Birincisi Kürtler, ikincisi Şiîler, diğeri de Türkmenlerdi. Bugün devran dönmüş ve yönetimde Kürt ve Şiîlerin sözü geçiyor. Türkmenler ise, her iki dönemde de etkisiz eleman olarak görülerek, saf dışı bırakılmak isteniyor. Devran işgal güçlerinin eliyle döndü tabiî ki. Bu sebeple bu geçiş çok kan döktü ve dökmeye de devam ediyor. Bundan dolayı da ebedî olarak sürmeyeceği ortada. Çünkü “zulm ile abad olanın ahiri berbat olur.”
Bugün Irak’ta bu halin sürdürülmesi, burada yaşayan hiçbir kişi için hayırlı değildir şüphesiz. Çünkü bölünmüş bir Irak, hiçbir gerçek Iraklıya fayda sağlamayacaktır. Ancak ve ancak radikallere destek veren küresel güçler bundan fayda sağlayacaktır. Onlar petrolleri yağmalamaya devam edecekler. Nitekim şu anda Irak kukla meclisinde görüşülen yasa ile Irak’ta bulunan petrol gelirinin 30 yıl boyunca ABD ve İngiliz şirketlerine akmasının sağlanması istenmektedir. Ve muhtemelen Iraklılar birbirini öldürürken, bu amaca da kolaylıkla ulaşılacaktır.
Irak’ta yapılması gereken başlıca şey, etnik ve mezhebî çatışmaları bir an önce bitirerek, önce bu topraklarda üçüncü kişilerin oyunlarına son vermektir. Tabiî, bunun yapılabilmesi için de bütün Irak halkının bir bütün olması gerekmektedir. Bugün, Irak halkının bu ruhtan çok uzakta olduğu görülüyor.
Devamı yarın
İHH yardımları
İHH İnsanî Yardım Vakfı bütün dünyada olduğu gibi savaş bölgesi Irak’ta da çok önemli yardımlarda bulunuyor. Kurban Bayramı’nda hem giyecek yardımı hem de ciddî mânâda kurban yardımı yapıldı. Bunun yanında Kerkük’te Saddam’ın sukûtundan sonra kurulan bir çok Türkmen derneğine de maddî yardımlarda bulunuldu. Türkmen erkek, kadın ve gençleri Saddam düştükten sonra boş durmamış ve bir çok sivil toplum kuruluşu kurmuşlar. Bu kuruluşlar sayesinde de ihmal edilen bölgede eğitim ve sağlık konularında ve sosyal konularda önemli işler yapıyorlar. Bu dernekleri de en fazla İHH destekliyor. İHH adına Türkiye’de ailelerini bırakıp fedakârane bir şekilde bölgeye giden Ömer Kesmen ve Mithat İbrahim ile birlikte biz de bu yardımları müşahede etmek imkânı bulduk. İHH’nın ne denli önemli işlere imza attığını da kendi gözlerimiz ile görmüş olduk. Tabiî bu acılı bölgelere ne kadar yardım yapılsa az gelir ancak İHH gibi bir kuruluşun varlığı hem bizi hem bölge halkını çok sevindiriyor. Dileğimiz İHH gibi kuruluşların sayısının artması ve bu bölgelere yardımların da arttırılmasıdır.
|