İnsanlık dışı birtakım fikir ve metotlarla yola çıkarak girmiş olduğu Irak batağına boylu boyunca saplanan Bush yönetimi, şimdi ne ileri gidebiliyor, ne de geri adım atabiliyor.
Orada kalarak ne huzuru sağlayabiliyor, ne de çekip gidebiliyor.
Saplandığı batağın içinde debelenip duruyor.
Debelenme hareketleriyle, hem kendisine, hem de başkasına büyük zarar veriyor.
Ortalık kan deryasına döndü. Ölüm grafiği yükseldikçe yükseliyor.
Dahası var: Bu dehşet veren kanlı arenanın sahası günden güne genişletilmeye çalışılıyor.
Ölüm kusan batağın içine İran, Suriye ve Türkiye de bir şekilde çekilmek isteniyor.
Doğrudan tetikleyemedikleri komşu ülkeleri, türlü oyun ve plânlarla, bitmek tükenmek bilmeyen bir belânın içine sokmaya çalışıyorlar.
* * *
Bu zalimâne fikir ve planlar, aslında yeni değil. Eskiden beri var. Tâ, 1700'lü yıllardan beri yürürlükte.
Literatürdeki ismi "İngiliz siyaseti"dir. Özellikle Yahudi asıllı İngilizlerin hazırlayıp uyguladıkları bir siyasettir.
Bu sinsî politikanın dayandığı menhus anlayış ise şudur: "Büyük Britanya'nın huzur ve selâmeti için, İslâm dünyasının, bilhassa Ortadoğu'nun huzursuzluk içinde bulundurulması gerekir." (Bkz: Meşhûr İngiliz casusu Mr. Hamper'in hatıra ve itirafları.)
Dolayısıyla, bölgede geçmişe dayanan (1725) ve geleceğe uzanan emellerin sahibi, Amerika'dan ziyade İngiltere ve İsrail'dir. Daha doğrusu, bu ülkelerdeki etkili Yahudi lobileridir.
Yahudiler ve İngilizler, Irak'ta ve Ortadoğu genelinde ABD'yi bir güç odağı, bir kuvvet merkezi olarak tepe tepe kullanıyorlar.
Amerika'da, Bush'un liderliğindeki Cumhuriyetçi iktidarı devrilip Demokratların başa geçmesi halinde, bu ülkenin Irak ve hatta Afganistan politikası büyük çapta değişecek gibi görünüyor.
* * *
Evet, görünürde bölgede kendi menfaatini ön planda tutan ve kahredici zalim politikaların aktörlüğünü yapan Amerika ve Bush yönetimidir.
Ancak, arka plandaki durum daha farklı olsa gerektir.
Öyle ki, yarın meselâ ABD'nin bölgedeki politikası değişir ve tedricen çekilme kararı alınsa bile, İngiliz ve İsrail'in tutum ve hesapları kolay kolay değişmeyecektir.
Çünkü onlar, kendi huzur ve rahatları için, genel politikalarını Müslüman toplulukların rahatsız ve huzursuz olmaları üzerine bina etmişler.
Burada adeta öküz rolünde güdülmeye çalışılan Amerika'nın ise, böyle bir derdi yok. Geçmişte yoktu, gelecek için de, en azından İngiltere ve İsrail'in gerisinde duruyor.
Netice, Ortadoğu'da silâhları ölüm kusan Amerika, aslında başka güç ve odakların inisiyatifiyle hareket ediyor. Ancak, gerçeğin böyle olduğunu Bush ve yandaşları değil, muhtemelen iktidara gelme hazırlığındaki Demokratlar anlayacak ve gerekeni yapmaya çalışacaklar.
GÜNÜN TARİHİ (18 Ocak 1912)
İttihatçıların devletçilik oyunu
Osmanlı Meclis–i Mebusanı, Sultan Reşad'ın fermanıyla feshedilerek kapatıldı. Yeni seçimlerin yapılmasına karar verildi.
Ne var ki, 18 Nisan 1912’de toplanan yeni Meclis, 5 Ağustos günü tekrar feshedildi. Ardından, sıkıyönetim ilân edildi.
Dahası, Balkan Harbi gerekçe gösterilerek yeni bir seçim yapılması cihetine de gidilmedi. Bu sebeple, siyasî gerilim hiç eksik olmadı.
Nihayet, 23 Ocak 1913’te Babıali Baskını ile iktidarı ele geçiren İttihatçılar, ülkenin mukakadderatını tek parti sultasının altına soktu.
1914'te yapılan genel seçimlere de, ne yazık ki bu atmosfer içinde gidildi. Vatandaşlar, sadece İttihatçı olanları seçim Meclis'e gönderebildi.
Bu tarihte yapılan seçimler, 1923 sonrası Türkiye'si için de bir nevi örnek teşkil etmiş oldu.
* * *
II. Meşrutiyet döneminin ilk seçimleri 1908 yılı sonlarında yapıldı. Meclis–i Mebusan, 4 Aralık günü açıldı.
1908'deki genel ve 1911'deki kısmî seçimlerde, seçmenlerin birinci tercihi İttihat–Terakki, ikinci tercihi ise Ahrar Fırkası idi.
Buna rağmen, rakip ve rekabetten hiç hazzetmeyen İttihatçılar, türlü dalavere ve komitacılık faaliyetleriyle, iktidarı daima ellerinde tutmaya çalıştılar.
Aslında, İttihatçılar arasında doğru dürüst bir devlet adamı yoktu. Ancak, onlar zorbalık metodunu iyi kullanmasını bildikleri için, hükümetleri, hatta padişahı dahi hep tesir ve baskı altında tutmayı başardılar.
Koca Osmanlı devleti, yaklaşık on yıl müddetle (1908–1918) adeta İttihatçıların elinde oyuncak oldu.
Dahilde devletçilik oyunu oynamaktan geri durmayan İttihatçılar, özellikle İkinci Balkan Harbi ile Birinci Dünya Harbe esnasında, dış güçlere karşı canla başla çalıştılar.
Diğer vahim hatalarının yanında, bu özelliklerini de belirtmek gerekir.
18.01.2007
E-Posta:
[email protected]
|