Y akın tarihe damgasını vurmuş iki muhalif şahsiyetin ölüm tarihleri, gün itibariyle (10 Ocak) birbirine denk düştü.
Başlangıçta beraber oldukları halde, sonradan yolları ayrılan ve gittikçe de siyaseten birbiriyle zıtlaşan bu iki şahsiyetten biri Ali Fuat Paşa, diğeri ise Şükrü Kaya.
Ali Fuat (Cebesoy) Paşanın ölüm tarihi 10 Ocak 1968; Şükrü Kaya'nın ölüm tarihi ise 10 Ocak 1959.
Millî Mücadele yıllarında aynı safta bulunan Ali Fuat Paşa ile Şükrü Kaya'nın yolları, Cumhuriyet'in kurulmasıyla birlikte ayrılmaya başladı: Mason teşkilâtına giren Şükrü Kaya, birinci reis M. Kemal'e yakınlaştıkça, Ali Fuat'ın adım adım dışlandığını ve uzak düştüğünü görmekteyiz.
Şimdi, devletin muhtelif yüksek kademelerinde vazife yapmış bu iki muhalif şahsı biraz daha yakından tanımaya çalışalım.
Ali Fuat Cebesoy
Ali Fuat Paşa, 1882'de İstanbul'da doğdu. İlk tahsil devresinin ardından, babasının muhalefetine rağmen Harp Okuluna kaydını yaptırdı.
Burada M. Kemal ile aynı sınıfa düştüler. İkisi de subay olarak yine birlikte mezun oldu.
Ali Fuat'ın ilk kıta hizmeti Beyrut'ta başladı. 1908'de Roma Askeri Ateşeliği görevinde bulundu. 1911'de Trablusgarp'ta İtalyanlarla yaşanan savaşa katılmak üzere, oraya ilk gidenler arasında yer aldı.
Hemen ardından başlayan ve kısa aralıklarla devam eden Balkan Savaşları esnasında Karadağ ve Yanya Kalesi gibi muharebenin en çetin yaşandığı bölgelerde vazife aldı.
1914 yılı sonlarında başlayan Birinci Dünya Savaşında ise, tümen komutanı olarak Kanal Hareketine katıldı. Burada önemli başarılar gösterdi. Hemen sonra da 16. Kolorduya bağlı 5.Tümen komutanlığını yaptı.
İstiklâl Harbinin ilk safhasında 20. Kolordu–Batı Cephesi Komutanlığı ile Konya'da 2. Ordu müfettişliği görevinde bulundu.
Kurtuluş Savaşının en aktif şahsiyetlerinden biri olarak, her tarafta Müdafaa–i Hukuk ve Redd–i İlhak Cemiyetlerinin kurulmasına çalıştı. Bu hizmetleri takdirle karşılandığı için, Sivas Kongresi sonrası "Umum Kuva–yı Milliye Kumandanı" ünvanını aldı.
Ali Fuat Paşayı çekemeyenler, bir süre sonra onu Çerkez Ethem taraftarlığıyla suçlamaya başladılar. Aynı esnada, Büyükelçi sıfatıyla Moskova'ya gönderildi.
Ancak, 10 Mayıs 1921'de Ankara'ya döndü ve yeni kurulan Meclis'te çalışmaya başladı. İşte, M. Kemal ve dolayısıyla Şükrü Kaya ile ters düşmesi de bu döneme rastladı.
Kâzım Karabekir ve Refet Bele gibi Millî Mücadeledeki silâh arkadaşlarıyla birlikte, 1925'te Terakkiperver Cumhuriyet Fırkasının kurucuları arasında yer aldı. Şeyh Said hadisesi bahanesiyle bu parti kapattırıldı. Ertesi yıl ise (1926), ismi "İzmir Suikasti"ne bulaştırıldı. Bu yüzden tutuklandı, yargılandı ve idam edilmekten kılpayı kurtuldu.
Bu tarihten sonra devlet ve hükümet işlerinden uzaklaşan Ali Fuat Paşa, ancak M. Kemal'in ölümünden sonra tekrar dönüp siyasî faaliyetlerde bulunmaya başladı.
1939'da milletvekili olarak tekrar Meclis'e girdikten sonra 1943'e kadar Bayındırlık Bakanlığı, 1947–1950 yılları arasında ise Meclis Başkanlığı görevlerinde bulundu.
Şükrü Kaya
Daha çok İçişleri Bakanı olarak isim yapan Şükrü Kaya, 1883'te İstanköy'de doğdu. (Burası, Ege'de halen Yunanistan'a bağlı bir adadır.)
İlk ve orta tahsilinin ardından, İstanbul'a gelerek Galatasaray Sultanisine girdi.
Ayrıca, 1908'de Hukuk Mektebini bitirdi. Paris'e gitti, burada da yine hukuk tahsili gördü.
İstanbul'a dönünce Hariciye Nezaretinde kâtipliğe başladı. Mülkiye müfettişi oldu. Aşair ve Muhacirin (aşiretler ve göçmenler) Genel Müdürü oldu. Mülkiye Müfettişi olarak Anadolu'da ve Irak'ta bulundu. Sonra görevinden ayrılarak İzmir'e gitti.
Mondros Mütarekesinden sonra (Ekim 1918) İzmir Müdafaa–i Hukuk Cemiyetine girdi. Bu yüzden tutuklanarak İstanbul'daki Bekirağa Bölüğüne gönderildi.
İstanbul'un işgalinden sonra Malta'ya sürüldü. Malta'dan kaçarak Avrupa'ya gitti. Bir süre İtalya ve Almanya'da kaldıktan sonra Anadolu'ya geldi ve Milli Mücadele hareketine katıldı.
1923'te İzmir Belediye Başkanlığına getirildi, ardından Menteşe milletvekili olarak Meclis'e girdi. 1924'ten itibaren bazı bakanlık görevlerinde bulunduktan sonra, 1927'de kurulan 4. İsmet Paşa Hükümetinde İçişleri Bakanı oldu.
İşte, bu tarihten M. Kemal'in ölümüne kadar (1938) da aynı bakanlık görevinde bulundu.
Esasen, "Bulunduğu makama sığmayan adam" olarak da nâm yapan Şükrü Kaya'nın en büyük icraatı da, bu yıllarda (1927–1938) oldu.
On seneden fazla Dahiliye Nazırlığı esnasında, özellikle âlimlere ve dindar insanlara âdeta kan kusturdu.
Meselâ, Bediüzzaman Hazretleri ve talebelerinin yedi–sekiz yıl boyunca Barla sürgününde gördükleri eziyet, 1934'teki Isparta hadisesi (baskın ve soruşturma), 1935'te işkenceli Eskişehir Mahkemesi, 1936'da başlayan Kastamonu sürgünü, Şükrü Kaya'nın bakanlık döneminde yaşandı.
Bakanlık görevi zamanında masonlarla da içli dışlı olan Şükrü Kaya, 1935'te bu teşkilâtın kapatılması vesilesiyle hükümet adına yaptığı resmî açıklamada "Türk Masonları kendi ideallerinin hükümetin esas programına dahil olduğunu görerek, kendi teşkilâtlarını kendileri fesh etmişlerdir. Hükümetin bu iş üzerinde hiçbir teşebbüsü ve alâkası yoktur" diyerek, aslında nasıl bir misyonu üstlenmiş olduğunu gösteriyordu.
10.01.2007
E-Posta:
[email protected]
|