Hatırla Sevgili (atv) bir dönem dizisi…. Böyle bir diziyi yayınlamak ve o konuyu işlemek cesaret ister.
Saddam’ın idam görüntüleriyle birlikte, Eski Başbakanlardan Adnan Menderes’in idam tartışmaları da beraberinde geldi.
Hatırla Sevgili’nin ekranlarda olması bir “eksiği” tamamlamıyor, tam tersi eksik parçalarla dolu...
Madem Menderes’i anlatacaksın, o zaman Demokrat Parti’yi anlatacaksın.
Madem, Cumhuriyet Halk Partisi’ni anlatacaksın, o zaman millete tahammülsüzlüğünü anlatacaksın.
Madem “darbe”den bahsediyorsun, o halde 27 Mayıs’ı anlatacaksın.
Hiçbiri yok.
Menderes’in hal-i pürmelalini gerçek görüntüleriyle kıyaslamak lâzımdı.
Başvekil olduğu dönem ve idama götürüldüğü dönemki Menderes arasında dağlar kadar fark var...
Kaldı ki onu canlandıran karakter gerçeği ile tamamen zıt bir görüntü çiziyor.
Kaldı ki, Aydın Menderes’i bile isyan ettirdi.
Diyor ki:
“O dizi Adnan Menderes’in yakışıklılığını, nezaketini, zerafetini ve güleryüzünü gasp etmiştir. Diziyi yapanlar birilerinden duymuşlar, Menderes çizgili elbise giyerdi diye.. Herhalde bunu vurgulamak için rola çıkardıkları kişiye çizgileri adeta tebeşirle çizilmiş, acaip bir elbise giydirmişler. Menderes’e benzemeyen bir kişiyi ne diye seyredeyim? Menderes’e fizik olarak benzetilemeyen o kişi ve o dizinin objektif olmayacağı başından bellidir. Onun için o diziyi seyretmiyor, öyle bir diziden kendimi haberdar bile addetmiyorum.”
Zaten dizideki karakterlerin kullandığı ifadeler bile “darbeye çanak tutan” türden.
Mesela, Yassıada’ya atanan bir hakim (Avni Yalçın) eşine, “Yassıadaya adaleti getirmek için gidiyoruz. Bizim elimizde koskoca Anayasa var” diyor.
Halbuki darbeler “Anayasaya karşı yapılır.”
Darbenin yasası olmaz ki.
Darbenin “yasa”sıyla neyin “adaleti”ini sağlayacaksın?
Nitekim bu “yasa”yla üç vatan evlâdını gözünün yaşına bakmadan ipe götürdüler.
Bir sahnesinde de sınıfta çocuklara Yassıada filmi izlettiriyorlar. Sonra sınıfta çocuklara:
“Olur mu böyle olur mu?
Kardeş kardeşi vurur mu” marşı söylettiriliyor.
Sonra yine, güya hakimin karısı (Ayda Aksel) bir sahnesinde “ihtilâlin olmasına sevindim” derken bir sahnesinde de şöyle diyor:
“Menderes ya demokrat değildi ya da demokrasinin kurallarını bilmiyordu. O yüzden bütün bunları hak etti.”
Yuh!
İşte bunun için 27 Mayıs darbesi anlatılmalıydı.
Yapımcılığını atv’nin, senaryosunu ise Nilgün Öneş, Şebnem Çıtak, Aylin Alıberen’in yaptığı bu dizide ya bazı gerçekler saklanıyor, yahut bilerek “darbe” özlemi içine giriliyor.
Bir kere Menderes demokrasinin sembolüydü. Millî Şef Dönemi İnönü milleti inim inim inlettikten sonra, ilk fırsatta millet mazbatayı Menderes’in eline verdi.
Demokrasiyi bilmeyenlere 1945 ve 50 dönemlerini iyi okutmalı.
Ne garip, en çok demokrasiyi bilmeyenler “demokrasi”den bahsediyor.
Evet bu dizi bir “aşk hikâyesi.” Ama eğer gerçek bir kurgu ile veriliyorsa, gerçeklerden yola çıkılabilirdi. Aşk hikâyesine gösterdikleri özeni, Menderes’i anlatırken göstermemiş resmen çuvallamışlar!
Neden hiç darbenin öncülerinden “İnönü” konuşulmuyor?
Neden hiç “darbe”nin korkunç yüzü gösterilmiyor?
Neden hiç korkunç kararı veren cellâtlar öne çıkarılmıyor?
27 Mayıs’ı gerçekleştiren “cunta”dan tek bir söz yok!
Milletin içine düştüğü açlık ve perişanlık yok. Sadece kaymak tabakasının mendil ıslatan salon aşkını konu etmişler.
Bu yüzden inandırıcılık oranı sıfır.
Dizide şapla şeker birbirine karıştırılmış.
Milletin gerçeklerine bu kadar uzak kalınır. İşte bu dizi onun bir göstergesi.
16.01.2007
E-Posta:
[email protected]
|