Dünyanın en zeki insanı kabul edilen ve 25 yaşında en genç profesör ünvanı alan Moskova Beyin Araştırmaları Enstitüsü’nden bilim insanı Prof. Dr. Nadia Camukova’nın Türkiye’deki eğitim sistemi ile ilgili tespitleri ilgimi çekti.
Einstein’in zeka testinden 200 üzerinden 199.37 puan alan ve yedi dil bilen Camukova, “Bugün Türkiye’de üniversiteye gitmeye kalksam belki ÖSS’yi kazanamam. Bir insanın hayatını üç saate sığdırmak kadar yanlış bir şey yok. İnsan hayatını milli piyangodan çekmiyor ki...” diyor. (Zaman, 8.1.2007)
Dünyanın zekâ küpü, aynı zamanda Türkçe de bilen bayan Camukova, Türkiye’nin sınav sistemine akıl erdiremiyor. Bizde, zekâyı körelten bir sistemde, böyle zekâları anlamakta zorlanan bir açmaz var.
Camukova’nın “Tekrar tekrar okuduğum tek kitap Kur’ân’dır” cümlesi, zekâ ile Kur’ân’ın buluştuğu bir örnek olarak herkes için öğretici olduğu kanaatindeyim.
Şu anda 30 yaşında olan Camukova, Picasso testinde 360 üzerinden 357 alabilen ve bugüne kadar günde bir kitap okuyarak 3 bin kitaba ulaşan başarısını sürdürüyor. Lakin Türkiye’de sınava girme söz konusu olunca, kendine güvenemeyecek kadar vahim durumumuza işaret ediyor.
Allah, sınava giren gençlerimize yardım etsin. Nasıl bir stres altında ve kaygı verici bir şekilde sınava hazırlandıklarını bir düşünün.
Bu tespitten hareketle YÖK’e neşter atma geciktikçe, problemlerin devasa bir şekilde büyüdüğünü söyleyebiliriz.
Yüksek öğretim stratejisini incelerken birkaç noktayı dikkate değer buldum:
•Yüksek öğretim sisteminin ciddi bir daralma yaşadığı ve açılım aşamasına geldiği,
•Özellikle ÖSS yığılmaları noktasında önceden caydırıcı ve eleyici bir yaklaşımın öne çıktığı,
•Teknisyen üstü tekniker statüsünde ara eleman ihtiyacının daha nitelikli hale getirilmek istendiği,
•Modüler bir eğitim ve sertifikasyon sürecinin aşamalı olarak ilk öğretim ikinci kademeden lise ve yüksek öğrenimle meslek hayatı boyunca yapılandırılması ihtiyacının fark edildiği,
•Düzenlemelerin parça parça ve kurumların hükümranlık alanları gibi bölündüğü, ancak eğitimin bütün paydaşların ortak görüşü ile belirlenmesinin gerekliliği,
•YÖK yapısının, yine YÖK tarafından açıklanan Yüksek Öğretim Stratejisi raporundaki önemli tespit ve değerlendirmelerle kendi eksiklerini fark ettiği,
•Hükümetin kararlı önceliği ile Milli Eğitim Bakanlığının koordinasyonunda yeni bir YÖK kanununun hazırlanması aciliyeti,
•Demokratik çerçeve içinde bireye göre muhteva ve ona bağlı olarak kurumsallaşmanın önceliği,
•Öğrenci bazlı akademik sorgulamanın yanı sıra, araştırmacı ve öğretici kadroların fonksiyonel olarak birbirinden ayrılması,
•Bilim, araştırma ve yayın desteğinin cesaretlendirici ve hür olması, konu tahdidi olmaksızın ifade özgürlüğünün teşvik edilmesi sağlanmalıdır.
Yüksek öğretimin yeniden yapılanması, herkesin ortak görüşü.
Bütün mesele bu konuda bir ortaklık kurmakta.
16.01.2007
E-Posta:
[email protected]
|