TBMM Başkanı Arınç, Kurban Bayramı öncesinde ailesiyle görüştüğü Avukat Behiç Aşçı’dan, aylardır sürdürdüğü açlık grevi eylemini sona erdirmesini isterken, F tipi cezaevi sorununa çözüm bulma çalışmalarının Ocak ayında başlatılacağı sözü vermişti.
Ancak bu sözü, Aşçı’nın eylemi bitirmesi şartına bağlaması ve ardından Adalet Bakanı Cemil Çiçek’in “Keşke Arınç bu açıklamayı yapmadan önce bizimle görüşüp bilgi alsaydı” eleştirisinde bulunması, bu girişimi neticesiz ve akim bıraktı.
Çiçek’e göre, Behiç Aşçı bir terör örgütünün avukatıydı. Örgütün talimatıyla başlattığı ve yine örgüt baskısı altında devam ettirdiği eylemi sona erdirmesine izin vermeyen de aynı örgüttü.
Dahası, Çiçek F tipi cezaevleri için önerilen “üç kapı üç kilit” formülünün koğuş sistemine dönmekten başka bir anlamı bulunmadığını, bunun da eskiden olduğu gibi cezaevlerini tekrar terör yuvası haline getireceğini savunuyordu.
Aynı görüş, F tipinin mimarı olarak bilinen eski Adalet Bakanlığı bürokratınca da dile getirildi.
(Anasol-M döneminde cezaevlerinden sorumlu olan ve görevdeyden Yeni Asya’ya hem dâvâlar açtıran, hem de resmî ilân cezaları kestiren bu kişi, AKP iktidarında da el üstünde tutuldu; Devlet Üstün Hizmet Madalyası ve Yargıtay üyeliğiyle ödüllendirildi...)
F tipinde atılacak geri adımların yeniden terörü patlacağı tezine dayalı bu itirazlar ve Aşçı’nın eylemini örgüt talimatıyla sürdürdüğü iddiaları sonrasında Arınç’ın o girişiminden pişman olduğuna dair haberler de çıktı.
Arınç’ı harekete geçiren mektubun muhataplarından Başbakan Erdoğan ise bu konuya hiç girmedi bile. Ya işinin yoğunluğundan veya bu meselenin “netameli” bir konu olduğunu bildiği için, gündemine dahi almadı.
Ve sonuçta bu meselede de yeniden başa dönülmüş oldu
Halbuki, resmî iddialarda haklılık payı vardıysa bile, en azından “istismar”ları önlemek için hükümetin ve devletin bu konuya tekrar eğilip, “minare düzeltme” kabilinden de olsa birşey yapması gerekirdi.
Ama yine duyarsız kalındı ve korkarız, bu katı ve kayıtsız tavrın faturasını önümüzdeki süreçte iyice kabarmış olarak ödeyeceğiz.
Ve bunun vebaline, “devlet”in iktidar alanına giren konularda hiçbir adım atamamasıyla mâruf AKP iktidarı da ortak olacak.
Bu bakımdan, iktidar cenahından sadece Arınç’ın duyarlılık gösterip sonra geri adım attığı ve onun dışında hiç kimsenin ilgilenme gereği duymadığı F tipi tecrit sorununda DYP lideri Ağar’ın yaptığı çıkış son derece önemli.
Ağar’ın konuya ilişkin söyledikleri, bu meselede oluşan genel kanaate tercüman olacak nitelikte.
F tipine prensip olarak bir itiraz olmayabilir. Ancak uygulamada insanî talepler ortaya çıkmışsa bunlar da görmezlikten gelinemez.
Uygulamaya yönelik eleştiri ve tepkilere verilen resmî cevaplarda, F tipi mahkûmlara kütüphane ve spor tesislerinin kullanımı gibi imkânların tanındığı ve birlikte vakit geçirme fırsatı verildiği ifade ediliyor, ama bunların yeterli ve tatminkâr olmadığı şikâyetleri var.
Bu tür sorunların kestirip atmakla, inatlaşmayla ya da görmezlikten gelip yok sayarak çözülemeyeceği ise sayısız tecrübelerle sabit.
16.01.2007
E-Posta:
[email protected]
|