MİT Müsteşarının gündeme damgasını vuran açıklamasının yankıları hâlâ devam ediyor. Ve hemen herkes, “MİT ne demek istedi?” sorusunun cevabını arıyor.
İstihbaratın patronu, Sovyetler Birliğinin dağılmasıyla başlayan süreç bütün hızıyla sürerken, 21. yüzyılın özellikle ilk çeyreğinde yaşanacak gelişmelerin birçok ulus devleti ortadan kaldıracağı öngörüsünde bulunarak, böyle bir ortamda Türkiye’yi bekleyen risklerin statükocu yaklaşımlarla aşılamayacağını vurguluyor ve Türkiye’nin gelişmelere yön veren aktif bir aktör olabilmesi için mevcut politikada radikal değişiklikler yapılması gerektiğinin altını çiziyor.
Bu yaklaşımın, AKP hükümetince özellikle Ortadoğu bağlamında sık sık dile getirilen “Olup bitenlere seyirci kalamayız, masada biz de yerimizi almalıyız” söylemleriyle örtüştüğü söylenebilir.
Dolayısıyla, MİT’in bu çıkışı için yapılan “hükümete uyarı” yorumlarına hak vermek bir hayli zor.
Eğer bir “uyarı” söz konusu ise, bunun muhatabını, devlet politikalarında etkinliğini hâlâ devam ettiren başka kurumlarda aramak herhalde daha doğru olur.
Hükümet sözcüsü Çiçek’in, “MİT Müsteşarı bunları katıldığımız bütün toplantılarda öteden beri dile getiriyor. Bizim için sürpriz değil” demesi de bunu teyid eder nitelikte.
Demek ki yeni olan, söz konusu değerlendirmenin bu kez kamuoyu ile paylaşılması.
Açıklama için yapılan yorumlarda öne çıkan bir diğer husus, yeniden yapılanmakta olan MİT’in buna göre kendisine yeni bir misyon ve strateji belirlediği. Bu misyon ve stratejinin özünü ise MİT’in artık içe değil, dışa dönük bir aktiviteye yönelmesi oluşturuyor.
Bu bağlamda, açıklamada özellikle dikkat çeken nokta, “iç tehdit” olarak nitelenen irtica ve bölücülükten hiç söz edilmemesi.
Oysa bilindiği gibi, tek parti ve ihtilâl dönemlerinden gelen uygulama, MİT’e birinci görev olarak “sakıncalı vatandaşlar”ı izlemek ve bu görevde de önceliği dindarların takibine vermekle görevlendirmişti. İsmet İnönü’nün 27 Mayıs’tan sonra “Millî Emniyetin birinci işi Nurcuları izlemek” sözü, bunun tarihe mal olmuş çarpıcı bir ikrarıydı.
MİT şimdi bu zinciri kırarak asıl yapması gereken çok önemli görevlere mi yöneliyor?
Umarız, öyledir. Ve dileriz, Çiçek’in ifadesiyle “devletin gözü ve kulağı” olan MİT, elindeki gücü ve imkânları kendi halkına karşı kullandıran zihniyetin kıskacından kurtulup demokrat Türkiye’nin insanlarına hizmet için çırpınan bir kurum haline gelir.
Ancak bunun için, 80. yıl açıklamasının uyandırdığı ümitlere, “İç tehditten bahsedilmiyor, zira köktendinci terör artık küresel bir sorun olarak gündemimizde” yorumlarıyla veya MİT’in internet sitesindeki “Halkın muhbirlik yapması mı isteniyor?” tartışmalarına yol açan duyurunun yol açtığı şüphelerle düşen gölgenin âcilen kaldırılması gerekiyor.
Bu şüpheler son derece normal. Çünkü geçmişte yapılan ve yer yer hâlâ süren vahim hataların tahribatı giderilemediği müddetçe, halkın güvenini kazanmak çok zor...
11.01.2007
E-Posta:
[email protected]
|