Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 19 Ocak 2007

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Halil USLU

Zeytin ve kasem-i Kur'âniye



Cennetâsâ bir vatan parçasındayız. Neyini ele alsan hepsi birer harika ve bir ikram-i İlâhîdir. Cenâb-ı Hakka hamdü senalar içindeyiz ve ecdadımıza minnet ve şükran borçluyuz. Ecdadımız “Çıra, dibine karanlıktır” tabirini bir çok cihetlerle kullanır. Fakat bu sözü, bu makalemde, zeytin ve zeytinyağı üzerinde kullanacağım.

Tespitlere göre Türkiye’de 85 milyon civarında zeytin ağacı var. Bütün tahribatlara rağmen 100 milyona doğru gidilmeye uğraşılmaktadır. Türkiye gibi münbit bir arazide en az 200 milyon olması lâzımdı. Böylelikle zeytin yağında dünyadaki yarış ve kalkınma seviyesini yakalayabiliriz.

Niçin bugün zeytin ve zeytin yağına gittik? Çünkü elimdeki belge beni buralara sürükledi. Uzun zamandır arkadaşlarım da bu mânâda bir makale istiyorlardı, bugün sıra geldi. Belge, Amerika Tabipler Birliği’nin yayınladığı “Archive of İnternal Medicine” dergisindeki bir makalede: “İsveç’teki Karoliska Enstitüsü’nde 8 ilim adamının uzun yıllar süren, 67.471 kadın üzerinde yaptığı araştırmaya göre, zeytinyağı kanser riskini yüzde 50’ye yakın azaltmaktadır. Buna mukabil, diğer bazı yağlar kanser riskini yüzde 69’lara yükseltmektedir.” (Basın)

Kitaplarımızda okuyoruz, âyetlerde görüyoruz, “Kâinatta abes ve israf hiçbir şey yoktur,” fakat biz cehlimizden, gafletimizden veya imkânsızlıklardan hikmetini, sırrını ve faydalılık noktasını bulamıyoruz. İlmin zirveye çıkması ve teknolojinin müthiş inkişafları bu sırrı açmaktadır. Bu açıdan ilim dünyası diyor ki: Zeytinyağı gastrit ve ülsere karşı koruyucu, tansiyon düşürücü, idrar sökücüdür, vücutta şeker dengesini sağlar, cildi güzelleştirir, kolestrol yüksekliğini önler, hücreleri yeniler, kemik zayıflamalarını önler, kalp ve damar hastalıklarını izale eder, karaciğerin ve kalbin iyi çalışması ve safra kesesinin taş düşürmesinde önemli rol oynar, diş etlerini güçlendir ve dişleri parlak yapar, sürüldüğünde bel ve ayak ağrılarına şifadır. Hâsılı hiçbir yan tesiri yoktur, mahzâ şifadır...

Şimdi 14 asır öncesine gidiyoruz. Tin Sûresi’nde Cenâb-ı Allah “İncir ve Zeytine yemin olsun ki..” buyuruyor. Buna ilim dilinde “kasem-i Kur’âniye” denilir. Çağımızın Mevlânâ’sı Hazret-i Bediüzzaman bu âyetin işârî mânâsında der ki: “Cenâb-ı Hak, tîn ve zeytinle kasem vasıtasıyla azamet-i kudretini ve kemâl-i rahmetini ve büyük nimetlerini ihtar ederek, esfel-i sâfilîn tarafına giden insanın yüzünü o taraftan çevirip, şükür ve fikir ve iman ve amel-i salih ile, tâ âlâ-yı illiyyîne kadar terakkiyât-ı mâneviyeye mazhar olabilmesine işaret ediyor. Nimetler içinde tîn ve zeytinin tahsisinin sebebi, o iki meyvenin çok mübarek ve nâfi olması ve hilkatlerinde de medar-ı dikkat ve nimet çok şeyler bulunmasıdır. Çünkü, hayat-ı içtimâiye ve ticâriye ve tenviriye ve gıda-yı insaniye için zeytin en büyük bir esas teşkil ettiği gibi; incirin hilkati, zerre gibi bir çekirdekte koca incir ağacının cihazatını saklayıp derc etmek gibi bir harika mucize-i kudreti gösterdiği gibi, taamında, menfaatinde ve ekser meyvelere muhalif olarak devamında ve daha sair menâfiindeki nimet-i İlâhiyeyi kasemle hatıra getiriyor...” (Mektûbât, 29. Mektub, B.S.Nursî)

2007 yılı ve ilim dünyası 14 asır sonra, inanan ecdadımız gibi bu mucizeye baş eğerler ve kabul ederler. Kur’ân’ın her âyeti birer mucize-i ekberdir. Kem küm edenler (akıl, ilim ve fennin) karşısında ve izâhâtında acze düşmektedirler. Özetle; zeytin, çekirdeğinden yaprağına kadar şifadır veya faydalıdır. Elbette olgun hali ile..

Yine mezkûr âyetin ışığı altında, sevgililer sevgilisi, canımız, cananımız Hz. Muhammed Aleyhisselatü Vesselâm Efendimiz, bir hadis-i şeriflerinde buyuruyor ki: “Zeytin yağını yiyiniz, yağı ile de yağlanınız, zira o bereketi bol ve mübarek bir ağacın meyvesinden çıkarılmaktadır.” Bununla ilgili diğer hadisler de vardır.

Aziz Türkiye’nin halkı ve idarecileri böyle bir mucizenin inkişafı, yayılması, çoğalması ve kullanılmasının neresindeler ve nerelerde olmalıydık? Gelecek için hangi projeler üretilmelidir? Afiyet olsun, şifa bulacaksınız. İnşaallah.

19.01.2007

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (12.01.2007) - 24 kara nokta

  (05.01.2007) - Kelime-i şehadet, hakkıdır

  (29.12.2006) - Erdemli - Mersin durağı

  (22.12.2006) - Akşehir'de sevgi ve hoşgörü

  (15.12.2006) - Neyle kundakladılar Hz. Mevlâna'yı?

  (08.12.2006) - Müjdeci ve müjdeler

  (01.12.2006) - Üç 16’daki sır ve Papa

  (24.11.2006) - Geç kaldınız, nerdeydiniz?

  (17.11.2006) - 17. Millî Eğitim Şûrâsı

  (10.11.2006) - Hoşgörü konferansı

 

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Abdurrahman ŞEN

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Davut ŞAHİN

  Faruk ÇAKIR

  Gökçe OK

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hülya KARTAL

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Hüseyin YILMAZ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mahmut NEDİM

  Mehmet KARA

  Meryem TORTUK

  Metin KARABAŞOĞLU

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Murat ÇİFTKAYA

  Mustafa ÖZCAN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Raşit YÜCEL

  S. Bahaddin YAŞAR

  Saadet Bayri FİDAN

  Sami CEBECİ

  Sena DEMİR

  Serdar MURAT

  Süleyman KÖSMENE

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yasemin Uçal ABDULLAH

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Zeynep GÜVENÇ

  Ümit ŞİMŞEK

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  Şaban DÖĞEN


 Son Dakika Haberleri
Kadın ve Aile Dergisi Çocuk Dergisi Gençlik Dergisi Fikir Dergisi
Ana Sayfa | Dünya | Haberler | Görüş | Lahika | Basından Seçmeler | Yazarlar
Copyright YeniAsya 2004