28 Şubat’ın, Erbakan’ın başbakan olduğu dönemde başladığı mâlûm. Onu ayrılmak zorunda bırakan postmodern müdahalenin, başörtüsü yasağını yaygınlaştırıp şiddetlendirme, imam hatiplerin orta kısımlarını ve çok sayıda Kur’ân kursunu kapatma, gönüllü kuruluşlara ve dinî duyarlılığa sahip basına baskı yapma gibi uygulamaları da.
Bunların önemli bir kısmı, toplum bünyesinde açtıkları derin yaralarla birlikte AKP’nin beşinci iktidar yılında da hâlâ devam ediyor.
Bir de, Erbakan’ın başbakanlığı döneminde, bazıları bizzat onun imzasıyla yürürlüğe konulan ve yol açtıkları sıkıntıları bugün de çekmeye devam ettiğimiz icraatlar mevcut.
İsrail’le en ileri askerî anlaşmaların o dönemde yürürlüğe konulmuş olması ve MGK’nın “kriz yönetmeliği” bunlardan.
Genelkurmay’la İçişleri Bakanlığı arasında yapılan EMASYA protokolünün ise daha teferruatlı bir hikâyesi var. Bu belgenin imza tarihi, 7 Temmuz 1997. Yani Erbakan’ın istifasından sonra. Olayın öncesi ise şu şekilde:
Açılımı “Emniyet Asayiş Yardımlaşma” olan EMASYA birliklerine, valilik talep etmese de, kendilerinin gerekli gördükleri durumlarda toplumsal olaylara re’sen el koyma planını asker Refahyol döneminde kendi inisiyatifiyle hazırladı.
Birliklerin şehirleri cadde cadde, sokak sokak nasıl bir plan dahilinde kontrol altına alacaklarına dair detaylı dokümanların fark edilmesi, 28 Şubat’ın o mâlûm ortamında “Acaba asker yeni bir darbeye mi hazırlanıyor?” şeklindeki istifhamları gündeme getirdi.
Hadisenin o zamanki yansıtılış biçimini, Deniz Kuvvetlerinde görevli Onbaşı Kadir Sarmusak, Emniyet İstihbarat Dairesi Başkanvekili Bülent Orakoğlu, İçişleri Bakanı Meral Akşener ve Başbakan Erbakan silsilesi içinde durumun Cumhurbaşkanı Demirel’e intikal ettirildiği, onun da Genelkurmay Başkanı Karadayı’yı uyardığı şeklinde hatırlamaktayız.
Ancak bu uyarının pek işe yaramadığını, Refahyol gider gitmez, yerine gelen Anasol-D hükümetine yaptırılan ilk işlerden birinin, İçişleri Bakanlığına bu protokolü imzalatmak olmasıyla anlıyoruz. Önce minare çalınıp kılıfı sonra hazırlanmış; istim arkadan gelmiş.
Beş sene sonra, Anasol-M’nin son demlerinde toplanan Mülkî İdare Şûrâsında bu protokol yerden yere vurulmuş. On bir ayrı cihetten kanuna aykırı olduğu ve valilerle garnizon komutanlarını karşı karşıya getireceği belirtilen protokolün kaldırılması istenmiş.
Ama Genelkurmay ve Jandarma temsilcilerinin de hazır bulunduğu şûrâda dile getirilen bu talep şu âna kadar karşılanmış değil.
28 Şubat’ın gölgesinde yapılan 18 Nisan seçiminin bir ürünü olarak Anasol-M hükümetinin bunu yapması zaten beklenemezdi.
AKP iktidarı da bu konuya—28 Şubat’la irtibatlı olduğu için olsa gerek—dokunamadı.
Böyle olunca, Sincan sokaklarında tankların yürütüldüğü 28 Şubat’ta bile yapılmayan EMASYA tatbikatlarının, İstanbul’un göbeğinde gündeme getirilmesine şaşırmak niye?
1. Ordu Komutanı “Öyle birşey yok” dese de, protokol yürürlükteyse her an olabilir!
19.01.2007
E-Posta:
[email protected]
|