Umulmadık, sürpriz gündemlerle sarsılan ülkemizin bir de ‘değişmeyen gündem’leri vardır. ‘Değişmeyen gündem’lerin başında da, herkesin bildiği gibi ‘başörtüsü’ ve onunla bağlantılı diğer konular var. ‘Gündem’ hızla değişiyor, ancak başörtüsü konusu her vesile ile yerini koruyor...
Son günlerde gazetelerin birinci sayfalarında ‘cinayet’ haberleri yer alırken, iç sayfalarda da ‘başörtüsüne hayır’ haberleri devam etti. “Bu kafayla olimpiyata!” başlıklı haberlerden biri şöyle: “Buz Pateni Federasyonu, Kocaeli Büyükşehir Belediyesi ve Millî Eğitim Müdürlüğü işbirliğiyle baş
latılacak ‘Haydi Çocuklar Buza’ projesinin tanıtımı yapıldı. Buz Pateni Federasyonu Başkanı (...) 2011 Dünya Üniversiteler Kış Olimpiyatları’nın Erzurum’da yapılacağını ve üzerlerine düşen görevi yerine getirmenin gayreti içinde olduklarını söyledi. Ancak bu konuşmalara karşın pistte türbanlı bayan sporcu adaylarının boy göstermesi laik kesim tarafından yadırgandı.” (Cumhuriyet, s. 18, 24 Ocak 2007)
Ortada bir “Bu kafayla olmaz” anlamında doğru tesbit var, ama bu “Başörtüsü takmakla olmaz” anlamında değil, “Başörtüsüne hayır diyen kafayla olmaz” anlamındadır! Her fırsatta başörtüsü aleyhinde başlık atmakla acaba ne kazanıyorlar? Tabiî ki fotoğrafta görülen başörtülünün, doğrudan haberle bir ilgisinin olup olmadığını bilmiyoruz. Ancak ilgili olsa bile, “Başörtüsüyle olmaz” demek Türkiye ve dünya gerçeklerine ne kadar uyar? Niçin başörtüsü ile olmasın?
Başörtüsünün ciddiyetini korumak için, ‘Başörtüsü takarak buz pateni yapılmaz, bu başörtüsünü hafife almak olur’ denilerek karşı çıkılsa belki anlayacağız. Ama bizatihî her fırsatta başörtüsü takılmasına karşı çıkıp “Bu kafa ile olmaz” anlayışıyla bir yere varamayız.
Başörtüsü, Hrant Dink’in cenazesi vesilesiyle de gündeme geldi. Hürriyet’in bir yazarı “Türbanlılar”ın da cenazeye katıldığını yazarken, (Yalçın Doğan, 24 Ocak 2007) diğeri tam aksini iddia ediyor ve “Bir tane bile türbanlı kadın göremedim o kalabalıklar içinde” (Mehmet Y. Yılmaz, 25 Ocak 2007) diyordu. Oysa bir değil, birden çok başörtülü cenazeye katılmıştı. Bu bile var olan ‘önyargı’yı ispatlamış olmuyor mu?
Başörtüsü için asıl tehlike, onu ‘moda’ olarak görmek ve göstermektir. Başörtüsünün ‘moda’ olarak görülmesine en başta başörtüsü takanlar itiraz etmelidir diye düşünüyoruz. Nitekim, bir gazete haberinde “Türban iyice moda oldu” denilmiş. (Sabah, 25 Ocak 2007) Habere göre türban, dünya moda devlerinin yeni gözdesi haline gelmeye başlamış. Ralph Lauren firması da Amerikan basınının önde gelen gazetelerine verdiği ilânda kafasında taşlı bir broşla süslenmiş türban olan bir model kullanmış.
“Türban”ın değil de, “başörtüsü”nün dünyanın gündemine gelmesi ve “moda”yı etkilemesi mümkündür, ancak başörtüsünün “moda” diye sunulması doğru değildir. “Moda” diye takanlar olabilir, ona da itiraz edilmez; ancak bunun öncelikle “inanç” işi olduğunu bilmek lâzım...
26.01.2007
E-Posta:
[email protected]
|