Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 26 Ocak 2007

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Halil USLU

Milliyetimiz bir vücuttur



Osmanlı Devlet-i Âliyesi’nin mozaiği ve bir mânâda özü Türkiye’dir. Osmanlı 200 ırkı, 623 yıl muhteşem bir nizam ve âhenk içinde idare etmiştir. Gayr-ı müslimler dahil olmak üzere... Tesbitlere göre Türkiye’de 26 etnik grup var. Dünyada 6 bin etnik grubun olduğunu ilim dünyası söylüyor. Osmanlı’da en büyük ırk Türkler ve ikinci sırada Araplar gelmekteydi. Diğerleri aşağı doğru sıralanmaktadır.

Güçlü devlet ve güçlü devlet adamları bu süreci devam ettireceklerdir. Güçlü iktidar olunabilir, fakat güçlü devlet adamları olmaz ise, bu mevcudiyet ve bu Osmanlı özü aziz vatan parçası sıkıntılara girer. Hele mazisi ülke bütünlüğünü muhafaza eden devlet adamları ile istişare etmezlerse, kendilerine de, millete de yazık olur. Ne muhteşem bir âyet: “İşi ehline veriniz ve âdil olunuz” (Nisa, 58. âyet)

Osmanlı 623 yıl ve 24 milyon km² toprak sahasına mâlik ve takrîben 26 milyon nüfusun sahibi. 2007 itibarıyla Türkiye 73 milyon. 814 bin km² içerisinde, son 22 yılda, 46.000 terör eylemi gerçekleştirilmiş. Terör sebebiyle 36.628 vatandaşımız hayatını kaybetti. 5 milyon insan, terör sebebiyle yaşadığı yeri terk etmek zorunda kaldı. Resmî kayıtlara göre terör eyleminin Türkiye’ye maliyeti 100 milyar dolar, dolaylı maliyetlerle zarar 300 milyar dolar. 300 milyar dolar karşılığında ise, 7 GAP, 30.000 km otoban, 5 milyon derslik okul, 350 tane Boğaziçi köprüsü, 75 tane Atatürk Barajı ve Türkiye’nin 83 yıllık sağlık gideri karşılanabiliyor. Dünü ve bugünü, bu tarih ve nüfus seyrinde kıyas yapmak lâzım. Soruyoruz: Çanakkale’de, Palandöken’de, Bitlis derelerinde, Van’ın dağlarında aziz Türkiye’nin hayata geçmesinde ecdadımız birdi, her şey birdi, siz ne yaptınız da bu hale gelindi?

Dün köyümüz ve ilimiz olan mekânların çete başları bugün bize ahkâm kesmektedirler. İşgalci güçler tarafından ve demokrasiyle hiç alâkası olmayan bir seçimle, bölünmeyle karşı karşıya gelen Irak devlet Başkanlığına getirilen Talabani’yi yıllardır iyi tanıyoruz, Türkiye’nin bölünmez bütünlüğünü tahribe çalışmak isteyen birisidir. Daha da işi azıtarak Kerkük’de nüfus katliâmı karşısında “Türkiye içişlerimize karışamaz ve karışmamalı, özelikle Kerkük” diyor. (Basın- Ocak 2007) Bir insan, özellikle bir devlet başkanı sıfatı taşıyanlar, ağzından çıkanlara dikkat etmeli. Talabani edemez, çünkü devlet adamlığı sıfatı yok. Eğer olsaydı Saddam’ın idamında imzası ve rolü olurdu, ne olduğu belli olmayan mahkemeden kafa koparılan idam sehpasına kadar... Çünkü Irak’ta devlet içinde devlet, hükümet içinde hükümet var, her şey kan revan. Talabani küstah beyânâtı vereceğine Irak’ı neden bu hale getirdiklerinin hesabını vermelidir.

Türkiye’nin büyük devlet adamlarından Sn. Süleyman Demirel’in tarihî bir sözü var: “Kanla gelen kanla gider”. Dikkatle baktım, Osmanlı’ya hıyanet ederek ayrılan ve 1921 yılında İngilizlerin desteği ile kurulan Irak’ta başkanlığa gelen liderler, krallar hep katledilmiş ve kanlı ölümlerle gitmişler. Bu tarihî seyir içinde Talabani, Barzani ve emsâli kişilerin akıbetleri de meçhul... Kaldı ki, gelecek 20 bin ABD askeri Irak’ı daha da perişan edecek; namus, hürriyet ve insan hakları daha da kaosa gidecektir. ABD’nin gizli ajanlığını yaparak “Irak’a özgürlük getireceğiz” diyenlerin, Irak’a Saddam’ı arar hale getirenlerin akıbeti Saddam’dan beter olacağı görülmektedir.

Son olarak Türkiye dostu ve vatandaşı Gazeteci Hrant Dink’in katledilmesi, Türkiye-Ermenistan işbirliği ve Kafkas havzasındaki dış politikalarımıza bir darbedir. Kabulü ve tasvibi mümkün değildir. Bunu bilerek yapanların, Türkiye’de ülkenin bölünmez bütünlüğünü ihlâl etmek isteyenlerin açık emelidir. İnşaallah kursaklarında kalacaktır. Ne olursa olsun, bugün Türkiye halkı eskisinden daha çok birbirine fikir, sevgi ve hoşgörü ile bağlanmalıdır, ecdadımız gibi. İşte Irak! Bundan daha büyük bir ders olamaz, keşke olmasaydı...

Büyük gönül sultanı Hz. Bediüzzaman’ın bu güne bakan sözü ile noktalayalım: “İslâmiyet selm ve müsalemettir, dahilde niza ve husumet istemez” ve “Milliyetimiz bir vücuttur. Ruhu İslâmiyet, aklı iman ve Kur’ân’dır.” (Lemeât ve Münâzarât) Yaşatanlara ne mutlu!

26.01.2007

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (19.01.2007) - Zeytin ve kasem-i Kur'âniye

  (12.01.2007) - 24 kara nokta

  (05.01.2007) - Kelime-i şehadet, hakkıdır

  (29.12.2006) - Erdemli - Mersin durağı

  (22.12.2006) - Akşehir'de sevgi ve hoşgörü

  (15.12.2006) - Neyle kundakladılar Hz. Mevlâna'yı?

  (08.12.2006) - Müjdeci ve müjdeler

  (01.12.2006) - Üç 16’daki sır ve Papa

  (24.11.2006) - Geç kaldınız, nerdeydiniz?

  (17.11.2006) - 17. Millî Eğitim Şûrâsı

 

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Abdurrahman ŞEN

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Davut ŞAHİN

  Faruk ÇAKIR

  Gökçe OK

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hülya KARTAL

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Hüseyin YILMAZ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mahmut NEDİM

  Mehmet KARA

  Meryem TORTUK

  Metin KARABAŞOĞLU

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Murat ÇİFTKAYA

  Mustafa ÖZCAN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Raşit YÜCEL

  S. Bahaddin YAŞAR

  Saadet Bayri FİDAN

  Sami CEBECİ

  Sena DEMİR

  Serdar MURAT

  Süleyman KÖSMENE

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yasemin Uçal ABDULLAH

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Zeynep GÜVENÇ

  Ümit ŞİMŞEK

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  Şaban DÖĞEN


 Son Dakika Haberleri
Kadın ve Aile Dergisi Çocuk Dergisi Gençlik Dergisi Fikir Dergisi
Ana Sayfa | Dünya | Haberler | Görüş | Lahika | Basından Seçmeler | Yazarlar
Copyright YeniAsya 2004